• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (7.50)
Yazar altay öktem
içimde bir boşluk var - altay öktem
çağdaş türkçe edebiyatın uçarı kalemlerinden biri olan altay öktem, içimde bir boşluk var'da hayatı zapt eden "boşluk" kavramını irdeliyor.
altay öktem keskin gözlem gücüyle modern insanın içine düştüğü çıkmazları o kendine has alaycı üslubuyla gözler önüne sererken öte yandan aşk, cinsellik ve ölüm kavramlarının insanın hayatında açtığı ve doldurmanın pek güç olduğu yoksunluk duygusunu, kendi deneyimleri üzerinden aktarıyor.
sabah yataktan kalkıyorsun, bir bakıyorsun ki için boşalmış! iyi bir uyku çekmişsin de kafan boşalmış, ya da tuvalette uzun kalmışsın, bağırsakların boşalmış, kendini kuş kadar hafif hissetmeye başlamışsın, demek istemiyorum. basbayağı için boşalmış. için bomboş olmuş yani; ne bir organ, ne iskelet, ne kas, ne kemik, ne kan, ne yağ...


  1. "bu dünyadan hiçbirimiz sağ çıkamayacağız!" bunu bilmek, insanın içindeki boşluğu derinleştiriyor ister istemez. dışımızsa zaten boşluklarla dolu. altay öktem, bu kitabıyla insanı, doğayı, kısacası hayatı "içten" sevmenin, dokularına, hücrelerine kadar hissetmenin felsefesini koyuyor ortaya. bu toplumun içinde olmayan, dışında da kalamayan birinin elindeki tek şeyle; içine düştüğü boşlukla didişmesinin tuhaf serüveniyle karşı karşıyayız.
    içimde bir boşluk var, hem ironik, hem mizahi, hem hüzünlü, hem de öfkeli bir bakışla, yaşadığımız her şeyin aslında eksik yaşandığını, her şeye baştan başlamamız gerektiğini söylüyor bize. sadece söylemiyor; kanıtlıyor da!

    aynı zamanda yazarın demokrasiye olan inancını nasıl kaybettiğini harika bir biçimde anlatan kitap.

    !---- spoiler ----!

    7 bölümden oluşuyor kitap: ruhun boşluğu, bedenin boşluğu, cesetlerin boşluğu, aşkın boşluğu, görüntünün boşluğu, gürültünün boşluğu ve ben’in boşluğu.

    “ruhun boşluğu”nda, hayatı, en basit haliyle “insanın içindeki boşlukları tıka basa doldurmaya çalışması” olarak tanımlıyor, ruhun yaralı olduğundan, içimize bu sargılı haliyle bir şekilde ‘tıkıştırıldığından’ bahsediyor. ancak, tüm inceleme ve çalışmalarına rağmen “vücutta, ruhun sığabileceği bir delik” bulamadığını da belirtiyor.

    “bedenin boşluğu”nda, 78 kuşağından, maruz kaldıkları şiddet ve toplumsal ‘ahlak’ düzeni yüzünden “hem sinik hem inik kuşak” diye bahsediyor altay öktem. ‘evlenmeden olmaz’ların, toplumun yeniden üretip önümüze sunduğu anane, örf, adet, gelenek ve törelerin, sadece cemal süreya’nın dediği gibi şiire değil, aynı zamanda hayata da düşman olduğunu söylüyor.

    “cesetlerin boşluğu”nda, yaşama şansımızın sadece “bize biçilen rollere uygun davranmamız”la mümkün olabileceğini ama bazen böyle bir yaşam formunu devam ettirmenin ne kadar zor olduğunu ve külfet haline geldiğini de anlatıyor,
    “otobüse bilet almak, bakkaldan iki yumurta, bir ekmek istemek, garsona bir bira daha getir demek külfet oluyor. yaşadığını itiraf edemiyorsun kendine. çünkü nerede yaşadığını, neden yaşadığını, bu toplumun, bu maskelerin, bu oyunların içinde ne işin olduğunu anlayamıyorsun.”

    “aşkın boşluğu” aşkla ilgili oldukça direkt ve çarpıcı tespitler yapıyor öktem. aşkın bir gaz olduğunu ve bu doğası gereği uzun süre elde tutulamayacağını söylüyor. “gündelik hayatın tek düzeliğinden kurtulmak için yalnızca iki seçeneğimiz var; ya aşık olacağız ya delireceğiz.” diyor.

    “görüntünün boşluğu”nda markalardan, tüketim toplumundan, şöhretten, imajdan bahsediyor. toplumun uzun süredir bolca star, pop star, suçlu, kurban ve lanetli çıkardığını; ancak bir kahraman çıkarmadığını söylüyor. savaşın bir tecavüz biçimi olduğunu anlatıyor. tecrübeden asla ders almadığımızı, yaşanan tecrübenin hiçbir işe yaramadığını, her defasında aynı şeyleri tekrar tekrar yaşadığımızı belirtiyor.

    “gürültünün boşluğu”nda ise, ‘’ayaklarını yerden hiç kaldırmadan uçmanın yöntemini bilenler, ruhunu da, bedenini de hor kullanmayı becerir ancak. kendini kandıracak bir sözcük bile bulamaz diğerleri. çünkü bütün sözcükler arızalıdır. çünkü tamiri imkansızdır harflerin, çizgilerin ve rakamların. diyor.

    “ben’in boşluğu”na ise bir soruyla başlıyor yazar: ‘’dünyada hayat var mı?’’

    !---- spoiler ----!