1. kısa bir zaman önce, sıkışık bir toplu taşıma serüveninde idim. arka kapının önünde, kurtuluş anını düşleyerek artan sıcaklığın ve bunaltının etkisini azaltmak uğraşındaydım. bir kişi inmek için düğmeye bastı. beş saniye sonrasında bir başka kişi, düğmeye ilk basan kişinin eylemini görmüş olmasına rağmen tekrar bastı. üç saniye sonrasında bu olayın, üçüncü bir kişi uçarcasına ulaşmaya çalıştığı arka kapının düğmesine zar zor uzanarak tekrar bastı. her basıldığında ışık yakıp, ikaz sesi çıkaran o sihirli tuşa üç farklı insan sekiz saniye içinde bastı.

    bu örnek gösteriyor ki, güvensizlik her hücremize yapışmış. 230 yıl önceki hümanizma güzelliği, iki buçuğumsu asırda dibe vurmuş ve düşmeye sonsuzca mahkum olmuş. güven diyoruz. ama nereye kadar yıkılmayabilir tüm önemli organlarını kaybettiğimiz güven duygumuz? nolur söyleyin ulan; vicdansız, erdemsiz, iyiliksiz güven mi olur? bizi biz yapacak ne kalıyor bunlar yok olmuşken? insan olmak uğruna yaşamaya başlatıldık, ama birer insan dışı hayvan bile olamadık. lanet girsin aç gözlü lanet kudurukluğumuza.

    dinlenilmeye ihtiyacımız var ulan. dinlerim ve dinlettiririm ulaşırsanız. en azından kafamızdaki şeyin kıçına tekmeyi basarız belki, ne dersiniz?
  2. artık söylenildiğinde hiç göstermiyorsun denilen yaşlara geldim. ne ara geldim ne zaman geldim bilmiyorum ama insanların gözlerindeki şaşkınlığı görebilecek kadar ilerlemiş yaşım. bu yıla kadar içimdeki çocuğun yaşına ve kafasına göre davrandım hem de hiç düşünmeden hiç sorgulamadan. enerjimi ve hareketliliğimi ona borçluydum demek ki. ama şimdi farkediyorum ki o da büyüdü bu aralar, yılgın, mahsun ve isteksiz. hiç umut yok sözlerinde hatta sadece tartışıyor benimle, boşa geçen zamanlarımda yapamadıklarıma hayıflandığım anlarda güç ve şevk vermiyor artık bana eskisi gibi "eee yapsaydın zamanında" diyor sinsice...
    ve ben neye tutunacağımı bilemiyorum. kendi iç sesimle konuşmaktan, hala daha boşa yiyip geçirdiğim zamanlardan bıktım, sıkıldım. hiçbirşey yapmıyorum kendim için. yıllar önce boşandıktan sonra kendim için yaşamak adına aldığım kararların, isteklerin fersahlarca gerisindeyim. dönüp bakıyorum da çok azı için çabalamış, sadece hayıflanmışım... bu arada güzel bir çocuk büyüttüğümü sanıyorum ama ondan da pek emin değilim galiba...
    sabah uyanabilirsem maskemi takarak işe geliyor, saçma sapan birkaç işle uğraşır görünüyorum. sonra başka maske ile eve gidip oradaki rolümü yapıyorum. ta ki hane halkı benden elini ayağını çekince, beni o sığındığım gece ile yalnız bırakınca alkol ile boşluğumda kayboluyorum. kendime hem acıyor hem kızıyorum hem pohpohluyor hem seviyorum. hayatım bu minvalde akıp gidiyor. bense hiçbirşey yapmayarak izliyorum. ve korkarım akşamcı olma yolunda da hızla ilerliyorum. artık arada bir eş dostla kurulan sofralar ve içilen içkiler artık her gece sadece benim için evimde kuruluyor. bundan da korkuyorum.
    hiçbir aldığım kararı uygulamayıp sadece erteliyorum. ve de bu arada gitgide yaşlanıyorum. artık cildim hiç de gergin ve diri değil, büyüyen göbeğim, ağaran saçlarım ve bol bol uykusuz geçen gecelerim var. insanların artık beni beğenmesine değecek fiziksel bir özellikl de bulamıyorum ruhsal özellikte...kaybolmuş gibiyim karanlık bir mağarada...her dakika duvarlara çarpıp kanatıyorum her yanımı ve ışık orada biliyorum ama gidemiyorum, gitmiyorum..

    gel de feridun'u anma burada..
    "hiçbirşey diyen bir cümlenin ortasına terk edilmiş bir kelimeyim. öznesiz, yüklemsiz, zamansız, zarfsız, adressiz..."
  3. bir whatsapp mesajıyla kız arkadaşımı terk eder gibi bırakacağım seni. odam dolacak, tabağım eksilecek, adım silinecek. kısa sürecek, hem de çok kısa. hiç olmamışım, orada hiç bulunmamışım gibi unutacaksın beni. hatta yokluğumu bile fark etmezsin belki. zaten en başından beri olmasam da olurdu. son bir hediyen olarak birkaç bira içeceğim, sokaklarında gezeceğim, kısa değil, yeterince uzun da değil, buruk bir elveda verip sevdiklerimi üzeceğim. işte o zaman tembel bir adam olmadığımı ilan edeceğim. bencilliğim için özür dilerim ama senden değil.
    bozuk
  4. kızları anlamıyorum arkadaşım,kankam dediğim erkeklerle buluşacağım dediğim zaman hemen ooo diye başlıyorlar ulan ergen misin kızım benim kankalarım erkek bunu kaç senedir anlayamadın mı? yapamıyorum sizin gibi boş konuşan kızlarla anlayamadınmıda habire arkadaşlarıma beni yakıştırıp sen bunla olursun diyorsun lan çıldırıyorum ya.
  5. geçtiğimiz laboratuvar dersinde hoca 1.49 boyuyla gelip ben sandalyede otururken, yüzyüze gelerek laf sokup gitmeden önce ağzına yüzüne 220 voltu vermek istedim...
  6. dökemiyorum arkadaşım olmuyor. zor topladım zaten..
  7. sevdiğimi ve yolunu asla bırakmam. onu, o yolda yalnız başına yürütmem. gözlerimi ondan almam.
    ben böyle severim.
  8. bugüne kadar kadınların hep ikinci tercihi oldum.

    sebebini hiç anlamadım bunun ama cidden insan uyuz oluyor hep birilerinin ikinci tercihi olmaya.

    böyle olduğu için de bir kadın beni seviyorsa "kesin birilerinden yüz bulamayıp bana gelmiştir" diye düşünüyorum artık.
  9. sanki bu dünyaya gelmiş bir uzaylıymışım gibi hissediyorum bazen.

    insanların davranışları, düşünceleri çok sığ gelmeye başladı son günlerde.

    bazen keşke ben de onlar gibi olsam diyorum ama olamayacağımı da biliyorum.

    bu dünyada ve bu çağda yaşıyorum ama aslında ne bu dünyaya ne de bu çağa aitim.
  10. ben bazen böyle ölüverecek gibi oluyorum, sonra geçiyor. diyorum ki acaba öldüm de ondan mı geçti. sonra anlıyorum ki ölmemişim çünkü yine ölüverecek gibi oluyorum ve bilirsiniz zaten ölmüşseniz ölecek gibi hissedemezsiniz. bunun bir de derin yalnızlık hissi ve midemi bir el sıkıyor gibi hissi konulu versiyonları var fakat onlar da başka geceye artık.