1. telafisi gerisi dönüşü olmayışı büyük sıkıntı. örneğin karamandaki davarlar için çoğu kişi talep eder ama her dosya bu kadar açık olmaz. hatta karaman gibi dosyalarda da kimin ne kadar dahli var tam olarak tespit edilemeyebilir.
    mutlu
  2. ülkemize idamın kesinlikle tekrardan gelmemesi gerekir. adaletimizin beşik gibi sallandığı bu dönemlerde geri dönüşü olmayan cezaların verilmesine karşıyım. tamam bazı işlenen suçlar karşısında, idam edilmeli böyleleri diyoruz. ama şimdi sadece belli suçlara idam getirilmesi olağan dışı yani tecavüz suçluları idam edilsin diye birşey olamaz yani idam bütün suçları kapsayacak bir şekilde getirilir. ülkenin durumu göz önüne alındığı vakit suçlulardan çok suçsuz insanları darağacına götüreceklerdir. yapılması gereken cezaların şiddetini arttırmaktır. her takım elbise giyenin iyi halden yaralanmaması gerekir. tamam mahkemenin saygınlığı düşünülüyor ama ağır suç işleyenlerde iyi hal indirimine gidilmemesi gerikir.ceza hukukunda pek eksiklik yok aslında uygulamada sıkıntı çıkıyor. idamın bir çözüm olduğunu düşün müyorum. çözümden çok çözümsüzlük yaratacaktır. yani benim düşüncem asılan suçlular olmayacaktır, denizler hüseyinler erdallar olacaktır.
  3. benim adıma öldürmeyin!

    “bu filmi çekmek istememin sebebi, bütün bu olanların benim adıma yapıldığını düşünmem, çünkü ben bu toplumun bir üyesiyim, bu ülkenin vatandaşıyım ve bu ülkede birisi, bir başkasının boynuna ipi geçirip ayağının altındaki tabureye tekme atarsa, bunu benim adıma da yapıyor demektir. ve ben böyle bir şeyi istemem. bunu yapmalarını istemem. bu filmin ölüm cezasından çok, genel anlamda öldürmeyle ilgili olduğunu düşünüyorum. hangi sebeple olursa olsun, kimi öldürürseniz öldürün ve kim öldürülürse öldürülsün, öldürmek yanlıştır. sanırım bu da, bu filmi yapmamın ikinci sebebi. üçüncü olaraksa polonyalının dünyasını, insanların birbirlerine hiç acımadığı, birbirlerinden nefret ettiği, kimsenin birbirine yardım etmediği, sadece engel olduğu korkunç ve renksiz bir dünyayı tanımlamak istedim. insanların birbirlerini geri püskürttükleri bir dünya. yalnız yaşayan insanların dünyası.”

    krzysztof kieslowski

    (bkz: krotki film o zabijaniu - krzysztof kieslowski)
  4. kesinlikle uygulanması gereken ceza. kesinleştikten bi kaç yıl sonra uygulanması, o süreyide hücrede ölüm gününü bekleyerek geçirmeli bu kansızlar. sen gidip tecavüzü bile isteye yaparsan buna da katlanacaksın.
  5. hukuk siyasetin köpeğidir. bunu görmek için son 5 yılın türkiyesinde yaşamış olmak yeterli sanırım. iktidar sahipleri idam cezasını tecavüzcüleri cezalandırmak için kullanacak sanıyorsanız fena halde yanılıyorsunuz. örneğin ensar vakfı hk. söyledikleri şeyler, sundukları destek ortada. daha ziyade muhalif siyasi eylemcileri, erdal eren gibi gençleri asarlar. zaten sokak aralarında, meydanlarda göz göre göre infaz ediyorlar.
    mutlu
  6. Yozlaşmış bir yönetim ve hukuk sisteminin mevcut olduğu yerlerde idam cezasını meşrulaştırmak katilin eline bıçak vermek gibidir ve en hafif tabirle aptallıktır.

    Edit: ABD'de idam cezası verilen mahkumların 4%ünün masum olması, adaletin kısmen de olsa işlediği ve yöneticilerin yargıya karışamadığı ülkelerde dahi hata oranının ne derece yüksek olduğunu ortaya Koymaktadır.
  7. yirmi birinci yüzyılda olmamıza rağmen insanların kendilerini tatmin edebilmek için kan görmek istemesi ahlaki olarak ilk insandan farkımızın olmadığını gösteriyor. günümüz ceza sisteminin yeterli olmadığını savunan insanlar idam geldikten sonra idamın da yeterli olmadığını savunup taşlama gibi daha canice olan bir sistem getirmek isteyecektir. daha sonra bunun da yeterli olmayacağını düşünüp çok daha barbarca bir yöntemle kendini rahatlamış hissedecektir. peki size soruyorum, bir katilin asılmasını, taşlanmasını, kurşuna dizilmesini sağlamak sizi ve ülkenizi daha adil daha erdemli ve daha güvenilir mi yapacak yoksa sizi evrim basamağının en alt noktasına geri mi gönderecek. bu konuda çok sevdiğim bir söz vardır:
    "göze göz ve dişe diş tüm dünyayı kör ve dişsiz yapar."
    lütfen biraz mantıklı düşünüp 21. yüzyıl dünyasına bir kara leke bırakmayalım
  8. ahlaken ve de hukuken doğruluğu yüz yıllardır tartışmalı olan ceza şekli. bazen öyle insanlar öyle suçlar işler ki, ''tamam'' dersin, ''ölsün bu şerefsiz''. ama bir de şu var, hiçbir suç aslında bireyin sadece kendine ait değildir. insan toplum içinde yetişip büyüyen bir varlık ve suç dahil tüm davranışlarında toplumun etkisi var, yani kısmen toplum da bu davranışa ortak. ayrıca bireyin hayatına son verme yetkisinin kim de olması gerektiği de ayrı bir tartışma konusu olabilir.
  9. son zamanlarda cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar konusunda "geri getirilmesi" istenen cezadır. ancak idam cezası uygulamada devlete karşı bazı suçlar ile kasten öldürmenin nitelikli hallerinde uygulanıyordu. yani eski tck'da bunlar dışında idam cezası öngörülmüş değildi. zaten 1984 yılından sonra uygulanmamış, daha sonra da 2002’de kaldırılmıştır.

    dünya’da nasıl durum? idam cezası öngörülen suçlar ülkeden ülkeye değişiyor. örneğin abd'de coker v. georgia kararıyla sadece mağdurun öldüğü hallerde idam cezasına hükmedilebileceği kabul edilmiştir. (yüklü miktarda uyuşturucu ticareti, uyuşturucu çetesi yöneticiliği ve devlete karşı suçlar istisna) japonya'da da durum benzerdir. vahşice işlenen öldürme suçları idam cezası kapsamında değerlendiriliyor. suudi arabistan, çin ve iran tecavüz de dahil olmak çeşitli suçları idam cezası ile cezalandırılmaktadır. 102 ülke haricinde idam cezası uygulanmaya devam etmektedir ve her ülke kendi içinde farklı suçlara idam öngörmüştür.

    idam cezası caydırıcı mıdır? bu konuda bilimsel bir veri yoktur. benim kendi düşünceme göre hapis cezası bile insanı tedirgin etmeli, caydırıcı olmalıdır ama hapishaneler dolu, hatta kapasite yetmiyor bile. bu da demektir ki sadece cezanın varlığı bir suçu önlemek için yeterli değildir. insanı suç işlemeye yönelten nedenlerin tespit edilip bunların üzerine yoğunlaşılması gerekir. bu nedenle de idam cezasının gelmesi benim fikrime göre hiçbir şeyi değiştirmeyecektir. hatta hukuka bakışı daha da olumsuz etkileyebileceğini düşünüyorum.

    çünkü idam cezası gelirse bu cezaya çarptırılan kişi ertesi gün idam edilmeyecek. önce kararın kesinleşmesi beklenecek. bu da muhtemelen yıllar sürecek bir temyiz aşamasının bitirilmesi demek. daha sonra karar tbmm’nin önüne gelecek. tbmm iç tüzüğü madde 92’ye göre: “Ölüm cezaları hakkındaki kesinleşmiş mahkeme kararlarının yerine getirilmesine dair Başbakanlık yazıları, esas komisyon olarak Adalet Komisyonuna havale edilir. Adalet Komisyonu, bu yazıyı inceleyerek cezanın yerine getirilmesinin onaylanması veya onaylanmaması yönünde bir kanun metni hazırlar. Komisyonlar ve Genel Kurul, mahkeme kararını değiştiremezler.” tbmm kendisine gelen kararı kanun ile onaylarsa idam cezasının infazına geçilebilecektir. bütün bunlar gerçekleşene kadar idam hükümlüsü cezaevinde kalacak. 5 veya 10 sene sonra infaz edilecek bir ceza toplumun vicdanını ne kadar rahatlatır bunun tartışılması gerekli.

    örneğin abd’de temyiz süreçleri nedeniyle idam mahkumlarının çoğu cezanın infazı sebebiyle değil doğal nedenlerle ölüyor. kaliforniya’da 1978 yılından beri 900 idam mahkumundan sadece 13’ü idam edilmiş. 1989’da idam cezasına çarptırılan seri katil richard ramirez (night stalker) 2013’de kanserden öldü.

    bu süreci kısaltırsak o zaman da suçsuz yere bir kişiyi idam etme ihtimali artar. bu da telafisi olan bir durum değil. uzun temyiz sürecine rağmen önlenebilen bir durum da değil. burada listesi var.
  10. burda gelip idam cezasının gelmesi gerektiğini savunan youserlar her zaman sanık sandalyesindeki kişinin yüzde yüz suçlu olduğu ve bu cezayı hakettiği kanaatiyle hareket ediyorlar.

    ama arkadaşlar unutmayın. o sanık sandalyesindeki siz de olabilirsiniz. hem de suçsuz olmanıza rağmen. biraz düşünün empati yapın. suçsuzsunuz ama deliller aleyhinizde mahkeme idamınıza karar verecek. sadece sizin gibi 4 yıl üniversite -hukuk- okuyup yazılı bir sınava ve mülakata girip hakim olan birkaç insan sizin ölmeniz gerektiğine karar verecek. (hukukçu arkadaşlar prosedürü ben de biliyorum ama basitleştirmeye çalışıyorum). sokakta görseniz yüzüne bakmayacağınız insanların yaşamınıza son verebilmesini nasıl kabul edebiliyorsunuz.

    yeri geldiğinde kamu görevlisi tarafından yapılan işkenceye nasıl karşı çıkıyorsanız yaşam hakkınıza son verebilecek bir hükmü de kabul etmemelisiniz. bunu ne kendinize ne de başkasına yapmayın. ha ben de tecavüz veya cinayet haberi duyduğumda aklımdan bin tane şey geçiyor ama idam bunun çaresi değil. bu zamana kadar idam cezası vardı da hiç suç oranı düştü mü? insanlar cinayet işlemeye devam ettiler. cinayet işleyecek adamın da idam edilmeyi düşünüp vazgeçtiğini mi sanıyorsunuz. ne olursa olsun bu bir çözüm değil.