1. şimdi sizi biraz geçmişe götüreceğim, 17 sene öncesine. anaokulundayım... ne? benim ilk aşkım anaokulundaydı, bi' problem mi var gardaş :)

    6 yaşında falanım. bildiğin şekerlik akıyor suratımdan, tontiş teyzelerin "büyüyünce kızımı/torunumu sana veriyim" cümlesinin başrollerini oynuyorum her an. kızın/torunun neden verildiğini anlamayan bir ruh hali içerisindeyim de aynı zamanda :) herhalde yaramazlık yapıyorlar, ondan diye düşünüyorum. ama çok tatlıyım o zamanlar, şimdiki gibi kartlaşmış değil... neyse. sınıfımda 3 arkadaşım var şu an adını hatırladığım: eray, ali, türkan. türkan malumunuz ilk aşkım :) eray ve ali de en yakın arkadaşlarım. şimdi kim bilir nerelerdeler...

    anaokulunun ilk günleri, servise bindim, anneme el sallaya sallaya... servisimdeki üst sınıflardan züppeler anne kuzusu diye dalga geçtiler, tenezzül bile etmeden geçtim oturdum boş bulduğum bi' koltuğa. biraz sonra yanıma hayatımda gördüğüm en güzel kız oturacaktı. hala da öyledir, hayatımda gördüğüm en güzel kız dediğimde aklıma o gelir, türkan. neyse, geldi, yanıma oturdu. heyecanlanmıştım. merhaba dedi. öyle bir merhaba deyişi vardı ki, bir insan ancak o kadar güzel merhaba diyebilirdi. merhaba dedim. adını söyledi, tanıştık... okula gelince indik, herkes sınıfına kadar servisçisi tarafından bırakılıyordu, bebeyiz o zaman tabi. neyse, türkan ve bana: siz ikiniz aynı sınıftaymışsınız, dedi. bir kez daha mutlu oldum. içten içe hiç hissetmediğim bi' duygu tüm benliğimi sarıyordu. daha önce duymadığım bi' his... kalbim, göğüs kafesimden çıkıp kanatlanacaktı sanki... şimdilerde ona aşk diyoruz, o zamanlar tanım koymakta zorlanıyordum tabi.

    gel zaman git zaman türkan ile muhabbetimiz arttı. zaten çocukluğun verdiği masumiyetle de, ona oyuncaklarımı veriyorum, yemeğimi paylaşıyorum, o da aynını yapıyordu. birbirini seven bir çiftin yapabileceği fedakarlıkları kendi ölçümüzce yapıyorduk... oyun saatlerinde onunla, oynuyorduk. resim derslerinde el ele resimlerimizi yapıyor, gökyüzüne kalpler konduruyorduk. -allam romantizme bak yaaa :d- servisçimiz haftada bir şeker dağıtıyordu. bazen türkan'ın o çok sevdiği portakallı şekerden oluyordu. kendi şekerini yemesini bekliyor ve benimkini de ona veriyordum. sevdiğim, ilk aşkım sevdiği şekeri daha çok yiyebilsin diye. temiz masum bir aşktı bizimkisi... yanağımdan öpüyordu her şeker verdiğimde utangaç bir tavırla. hala yıkamam sol yanağımı o yüzden...-just kiddin' pal :d-

    anaokulu bitmeden önce mezuniyet gibi bi'şeyler yapmıştık. belediyenin salonunda falandı yanlış hatırlamıyorsam. orda, barış manço'nun arkadaşım eşşek şarkısını söylemiştim. koro yapmıştık lan :d 6 yaşındaki ben, koronun en önemli üyelerinden biriydim :d neyse, o günlerden geriye elimde kalan ise bir toplu sınıf fotoğrafı ve türkan ile o balodan kalan el ele verdiğimiz, sırıttığımız poz. sonra okul bitti, yollarımız ayrıldı, galiba babası subaydı ve başka bir şehre taşınmaları gerekmişti... bir daha da göremeyecektim onu hiç, ne de o beni... soyadını hatırlasam feysbuktan falan bakıp bulmaya çalışırdım ama aradan geçen o kadar sene, zaten çocuk olan bizleri çok da soyadlarımızı düşünmeye mahal vermeyen düşünce yapımız engel olmuştu türkan ile buluşmama...

    türkan benim için hep o anaokulundaki saf, temiz, masum kız arkadaşım olarak kalacak... hatıralarımda o şekilde yaşayacak. kırmızı kurdelalı, gri etekli, beyaz gömlekli, siyah ayakkabılı müsamere elbisesinin içinde, altın sarısı saçları ile unutmadığım ilk aşkım olarak...

    türkan, öpüyorum yanaklarından :)
  2. ilk askim komsumuz özlem abla idi. ben 10 o ise 24-25 yaslarindaydi. cok guzeldi ve benimle cok ilgilenir cok severdi. okuldan gelir gelmez onlarin eve giderdim. evlerinin kocaman bir bahcesi vardi. ceviz agacinin altinda oturur saatlerce konusurduk. ilk annesi anlamisti ona asik oldugumu. bana :"oğlum sen buyuk olsaydin özlem'le seni evlendirirdim" diyerek gülmüştü. ben de sazan gibi atladim :"olsunnn ben yine evlenirim." demistim. herkes kahkahayi patlatinca cok utanmistim. o gunden sonra özlem abla bana askim demeye baslamisti. yuzum kizarsa da icimden cok mutlu oluyordum. sonra bir adam geldi ailesiyle. birseyler sezmistim. kisa sure sonra gelin olarak evden ciktiginda saklandigim duvarin ardindan uzgun bir sekilde bakakalmistim. o gunden sonra özlem ablayı hiç gormedim.
  3. barıştı adı. ilkokul yillarımın tek aşkıydı. ne hayaller kuruyordum yahu. bakın gerçekten montumu montunun üstüne bile asmıştım, valla asmıştım. bahçede bizim sınıf başka sınıflarla maç yapınca en çok onun adını bağırırdım. kazanırsak herkese barış sayesinde kazandık derdim. onun ödevlerine yardım ederdim. sınıf başkanıydım ben, barış konuşunca asla tahtaya yazmazdım. herkes anlamış tabi. bir gün sınıfın gıcık, uyuz bir çocuğu herkesin içinde "sen barış'a aşıksın bilmiyoruz sanki" dedi. :( çok utanmıştım çok.

    işin en ilginc yanı, geçen sene mevcut sevgilimle başka bir semtin kösebaşında oturuyoruz. ilkokul yillarindan konu açıldı. ben de başladım barış'ı anlatmaya. gülüyoruz falan. pat köşeden barış dönmez mi. tam karşımda. oha! ortaokuldan sonra bir daha hiç görmediğim cocugu seneler sonra sevgilime anlatirken gördüm. merhabalaştık ayak üstü. barış gittikten sonra sevgilime döndüm "aha işte o barış buydu" dedim. o da şaşırdı tabi bakakaldık birbirimize, sonra başladık gülmeye :))
  4. mahalle arkadasimdi. ben 6-7 yaslarindaydim, o da benden bi 4 yas buyuktu sanirim. hic unutmam.. egekent, izmir'de otururduk. adi da serkandi, serkan erdogan.
  5. ikincisine henüz rastlamadım ama asla unutulmayacak olan ve şüphesiz en masum, en güzel, en saf sevilen olarak kalacaktır. bittikten sonra bazı gerçeklerle yüzleşiliyor çünkü.