1. inanmanın öncülü bilmektir. bilmeden inanmaya bağlanmak diyoruz.
  2. inanmak konu başlığında sofistlerin inanma teknikleri de bulunmalı. şöyle;

    kritisizm:
    eleştirel yöntemlerle felsefe oluşturmaktır. geleneksel ahlakı eleştirirken ahlakın kendisine de şüpheci bir yaklaşım sergilemektir. inançların rasyonel ilkelere dayandırılması gerekliliğini ifade eder.

    septizim:
    şüpheciliktir. varlık ve doğa sorunlarıyla ilgili gerçekliğe ulaşılamayacağını düşünerek insan ve toplum üzerine felsefe geliştirmektir.

    fenomenalizm:
    fiziki nesnelerin duyusal yöntemlerle açıklanabileceğini, var olan her şeyin fenomenlerle açıklanabileceğini, görünüş ve gerçeklik arasında bir fark olmadığını savunmaktır.

    ampirisizm:
    deneysellik. bilginin kaynağında duyu-deneyi vardır. parça parça deneyimleri birleştirip dünyayı anlamayı seçmektir.

    rölativizm:
    bilginin temeline algıları yerleştirmektir. mutlak değişmez bir hakikat yoktur bu bireye göre değişir. dolayısıyla duyularımızla algıladığımız fenomenlerin dışında bir dünya yoktur. tüm ahlaki değerler kişinin onu nasıl algıladığıyla alakalıdır.
    abi
  3. bence inanmak durumu iki şekilde 'çok hızlı kolay' gerçekleşiyor.
    birincisi; tatmin olmamızı sağlayan argümanlar ortada olunca. ikincisi ise, gerçek olmasını arzu ettiğimiz konularda.
    ilkinde; argümanlar, çapınızla ilgili... yani kriterlerinize göre karar verdiğimiz için, kriterlerin kalitesi sizi bir yerlere götürüyor.
    ikincisini ise detaylandırmaya çok gerek yok. insan inanmak istediği şeye inanıyor.

    aslında, ilkinde de insan inanmak istediği şeye inanıyor gibi bir durum var. ama önce argümanlarla sınava tabi tutulma durumu söz konusu. sınavı geçerse inanmamak için bir neden kalmıyor ortada.

    buradan bakacak olursak, gerçek olmasını arzu ettiği için inanan ile argümanlarının sınavından geçtiği için inanan arasında bir üstünlük farkı var mıdır? düşünmek lazım.
  4. başarmanın yarıs... şaka şaka.