1. onlarca ülkede milyonlarca insan tarafından konuşulan, küresel ortak dil kabul edilen dildir. ingilizce öğrenmek diğer dillere kıyasla daha kolaydır çünkü hem kaynağı çoktur hem de bu dili bilen ve size yardımcı olabilecek birçok insan vardır.

    ingilizce öğrenmeye başlarken karşınıza çıkan ilk engel başta "th" sesi olmak üzere kelimelerin telaffuzu olur genellikle. this, that, these ve those'u kasmadan söyleyebilmek az da olsa bir zaman alır ama öğrendiğinizde dahi biraz gıcık olursunuz. prepositionlar oldukça kolaydır, ezberleyip geçersiniz. cümle yapısını zaten hayatınızda sıkça gördüğünüz "i love you" tarzı cümleler ile aklınızda kolayca tutarsınız.

    ingilizce'de en büyük sorun tense öğrenmektir. perfect tense'ler genellikle öğrenim sürecinde büyük sıkıntılara sebep olur, düzgün ve detaylıca öğrenilmemesi durumunda insanın kafasında birçok soru bırakır. boşlukları doldurmaya alışsanız dahi cümle kurarken hangi tense'i kullanacağınıza refleksmişçesine karar vermek ciddi bir emek ister. kulağınız gelişmeli bence bu iş için, dizi ve filmler izleyerek bu sorunun üstesinden kolayca gelebilirsiniz. konuşması en kolay dillerden biridir ingilizce aynı zamanda, zahmetli telaffuz kuralları yoktur aslında. tenselere hakim olduğunuzda phrasal verbs, gerunds ve infinitives konuları biraz başınızı ağrıtır ama yolu bitirmiş sayılırsınız zaten artık, kendinizi hızla geliştirebilirsiniz artık.

    bence advanced seviyeye en hızlı ulaşılabilen dil ingilizce'dir. önünüzde kitap, dizi ve film okyanusu varken bundan faydalanmamak aptallık olur, bizler ingilizce öğrenebilelim diye her türlü fırsat mevcut aslında. genellikle ilk öğrenilen yabancı dil ingilizce olduğu için herkese bir yerde zor gelir fakat diğer dillere kıyasla gerçekten çocuk oyuncağıdır bu dili öğrenmek.
  2. dünyanın neresine giderseniz gidin insanlarla iletişim kurabileceğiniz, işinizi görebileceğiniz tek dil. yabancı dil bilmek elbette önemli ve güzel bir şeydir ancak ingilizce bilmek çok daha önemli ve güzel bir şeydir. internette veya yazılı kaynaklarda bir tane türkçe kaynak varsa on katı kadar ingilizce kaynak vardır. ufkunuz açılır, dünyaya daha geniş bir çerçeveden bakarsınız, daha çok şey bilme şansınız olur.
  3. sanırım bir gün tek dünya devleti falan olsa olacak resmi dildir. bir kere basitliği ve öğrenim kolaylığı vardır, kulağı rahatsız etmez ve halihazırda bir çok yabancı kültürle iletişmek için kullanılan anadildir. bir gün tüm insanların anadili olabileceği şüphesindeyim.
  4. ingiliz aklının 19. yüzyıldan başlayıp bir forma sokarak dünya piyasasına saldığı ticari üründür. daha sonraları kendini bulan u.s.a. ile birlikte daha bir önem kazanmış ve bu alanda yayın yapan üniversitelere ve yayın evlerine iyi bir döviz kaynağı olmayı başarmıştır.
    senelerce saxonlar'dan, franklar'dan, keltler'den, normanlar'dan afedersiniz küskü yemiş ada sakinleri bu karma dili biraz da miras olarak almıştır. içerisinde avrupa'nın dede dili latinceden çok fazla terim bulundurarak fenni ilimlere göz kırpmış, mevcut sözdizim yapısını koruyarak hint-avrupa dili konuşanlarına 'hey gelsenize benim ki hem kolay hem süper' diyebilmiş ve zor görünen yanlarını doğru tespitlerle törpüleyerek sadeleşmeye gidip bir 'selam' çakarak dünyaya açılmış ve devlet destekli örgütlenmeleriyle dünya üzerinde kurduğu ağlarla başarılı bir ürün olarak piyasada yerini almıştır. zaten sonrası filmdir, english home'dur, dizilerdir derken pr olayını aşıp 'lingua franca' olmayı başarmıştır.
    bunların altında hep ingiliz aklının koloni mantığı yatar. ancak ilişkiyi romantize ederek zevk almanıza yardımcı olmayı öğrenmişlerdir. unutmayalım ki sevgili dostlar, bir insanın dilini değiştirdiğiniz gün düşüncesinin yönetimini ele almışsınız demektir.

    edit: imla
  5. ingilizcesi epey ileri seviye bir arkadaşın dediğine göre, ingilizce espri yapabiliyorsanız / yapılanı anlayabiliyorsanız, bu dili iyi konuşmaya başlamışsınız demekmiş. tabi bunu başarabilmek de sürekli konuşmak ve okumaktan geçiyor. şahsi fikrim, az biraz temeliniz varsa ve konuşacak kimse yoksa çevrenizde, ingilizce gazete okumaya çalışın. manşetleri, makaleleri vs tense olayına falan takılmadan (genelde simple present standart) anlamaya çalışın. faydasını görürsünüz. hem dünya gündemini de yakından takip etmiş olursunuz.
  6. kabile dili yapısı ile bugüne kadar karşılaştığım en kolay dil. örnek vermek gerekirse

    i love you
    ben sevmek sen.

    ne bir yönelme, kausal belirteci, ne bir ek.
  7. boy boy kalıplara sahip dildir, mesela "why is everybody making such a big deal about this" baya büyük boy bir kalıpken "tell me about it" orta boy, "holly shit" ise küçük boy bir kalıp olabilir.
  8. hala yarım yamalak kastığım dil. bana yurtdışı şart.
  9. ortadoğuda arapça dışında en çok konuşulan dil olmasına rağmen konuşabilen kişisi oldukça azdır.

    geçen gün arapların işlettiği, pakistanlıların görevli olarak çalıştığı otele oda fiyatlarını sormaya ve odaları görmeye gittik arkadaşlarla. 10 kişi arasından ingilizce bilen tek bir pakistanlı çıktı ve toplam 5 cümlelik diyalog yarım saatimizi aldı. şöyle ki:

    biz aramızda türkçe konuştuktan sonra ben ingilizce olarak pakistanlıya söylüyor, pakistanlı diğer pakistanlıya urduca söylüyordu, ikinci pakistanlı arap resepsiyoniste arapça söylüyordu ve bunun tersi sıralamasıyla bize ingilizce olarak dönüyordu cevap.

    şansımıza tüküreyim ki 10 da 1 ihtimalle bulduğumuz ingilizce bilen pakistanlı da arapça bilmiyordu.

    bu boktan hikayeden çıkan sonuç şu: dil önemli arkadaşlar, öğrenelim öğretelim.

    ancak eklemek isterim ki bu sırada türkçemizi de elimizden geldiğince ihmal etmeyelim. çünkü torunlarımıza bırakacağımız en büyük miras dilimiz ve kültürümüz.
  10. emperyalizmin dilidir.