1. kitap okumayan insanların böyle bir ihtiyaç hissetme mekanizmaları gelişmemiştir. ders kitaplarının sıkıcılığı ve ders kitaplarında yer alan metinlerin ruhsuzluğuna yıllarca maruz kalan çocuk ve gençlerin kitap okumak dendiğinde tüylerinin diken diken olması bundandır.

    kitap okumak, satırlar arasında yolculuğa çıkmak öyle herkesin harcı değildir. sadece yüzeydekiyle yetinmeye, hazır bilgiye alıştırılmış bir insanın kitap okuması beklenemez.

    kitap, geliştirir, değiştirir, düşündürür. insanların çoğunun düşünmeye vakti, değişmeye cesareti yoktur. okullarda " küçük kara balık " okutulması istenmez. olur da biri suyundan dışarı çıkmaya cesaret eder.
  2. günde 10-12 saat çalışan, kıt kanaat ay sonunu getirmeye çalışan, boş vakitlerinde kafadan hesap yapa yapa matematiği ilerletmiş bir insan (bu ülkenin 3/4'ü belki de) kusura bakmayın kitap okuyamaz. bir kere kitap okumak tv izlemeye benzemez, okursun düşünürsün, yorumlarsın... bunun için de yukarıdaki durumun olmaması gerekmektedir. felsefe neden ve nasıl antik yunanda başlar mesela günümüz felsefecilerinin hemfikir olduğu nokta kısaca: kafa rahat...
    421
  3. çok fazla sebebi olabilir ama liseyi yatılı okulda okumam dolayısıyla kitap okumaya başlamam buraya yazma ihtiyacı hissettirdi. yatılı okulda okumasaydım, muhtemelen cin ali serisi hayatımda okuduğum son kitap olacaktı. bunun şöyle bir alakası var. evden uzak, önceki arkadaş ortamından farklı bir yer, üstüne bir de farklı bir şehir. en başlarda o kadar çok erkeğin vermiş olduğu sapkınlıkla türlü türlü saçma sapan şeyler yapılır. ama bir vakitten sonra, her şey bitmiş gibi hissedildiği için kitap okumaya başlama eşiği olur. bu benim gibi kitap okuma alışkanlığı olmayan için geçerli aslında.

    yani türkiye'de çoğu kişi işsiz olduğu için kitap okumaya başlar. açık olalım birçoğumuz babamızın elinde bir tane kitap görmemişizdir. görenler vardır belki ne güzel ama çoğunluktan bahsediyorum.

    birçok sebebi vardır demiştim. öncelikle örnek görmeyen bir insan kitap okumayabilir. hatta bazılarında gördüğüm bir durum var. bu bende olmadığı için nasıl bir duygu bilemiyorum ama mesela arkadaşlarına söylemekten utandığı için sigarayı bırakamayan insanlar var türkiye'de. ciddi ciddi böyle birini biliyorum. 6 ay boyunca ağzına sigara sürmedi. eski arkadaşlarıyla bir araya geldiğinde söylemeye utanıp sigaraya tekrar başladı. nasıl bir kafa bilmiyorum ama yargılamak da istemiyorum. yani bağlamak istediğim nokta şudur: türkiye'de çalışkanlara enayi gözüyle bakılır ve değişik lakaplar takılır. kitap okuyanlara -en iyi ihtimalle- entel denilerek onlar dalga konusu yapılır. bunu belki siz umursamayabilirsiniz ama umursayanlar var.

    tüm bunlar size saçmalık gibi gelmiş olabilir ama doğma büyüme anadolu'da yaşamış biri olarak söylüyorum bizler maalesef böyleyiz.

    tabi kim bilir daha nasıl nedenleri vardır da onları da sosyolojik, fizyolojik, felsefik ve ya ütopik araştırmacılar söylesin. boş durmasın ibneler.
  4. türkiye'de yaşayanlar için; türkiye'de yaşadıkları için
  5. kıymetli vakitlerini kaybedeceklerine inandıkları için.
  6. hoşlarına gitmiyordur. sonuçta kimse kitap okumak zorunda olmadığı gibi bilgili, kültürlü olmak için de kitap okumak şart değildir. birçok arkadaşım hayatında bir kitap bile bitirmemiş fakat sayısız belgesel izlemiş, araştırma yapmış. hiç de cahil insanlar değiller.

    sonuçta bu zevk meselesi kimi insanlar -mesela ben- nasıl film izlerken sıkılıyorsa kimi insanlar da kitap okumaktan sıkılıyor ve okumuyor olabilir. abartmamak lazım.
  7. kendimi hunharca eleştirmek istiyorum burada. başka insanların nasıl bir yaşam tarzı, düşünce yapısı, koşul içinde olduğunu kestiremeyeceğim için yerden yere vurmak istemiyorum. önce kendime batıyorum iğnenin kallavisini..

    elimden telefon düşmüyor. bir şekilde düşemiyor. yola çıkmadan önce mobil iett'ye bakıyorum, haberlere, face, inst., yeni tutkum youreads... hal böyle olunca da kitap okuyabilmek ne mümkün. ama kırıyorum şeytanın bacağını. hali hazırda geçenlerde yeni siparişlerimden birini bitirdim, birini de şu an okuyorum. kitap stoğum hiç bitmiyor, yenilerini bir şekilde alıyorum.

    bugüne kadar okumanın lezzetini geç keşfettiğim için kendime nasıl kızıyorum anlatamam. 12-13 yaşlarımda türkçe öğretmenimin zorla ödev olarak okumamı istediği suç ve ceza ^:yaşıma göre ağırdı belki evet. ^ bu konuda öncü olamadı. tek tük okudum ama asla yeterli değil. şimdi gençlerin konuştukları pek çok eseri yine bilmiyorum ama gayretim var.

    asıl vurgulamak istediğim burada keşfetmek. bireyin kitabı keşfetmesi için olanakları olmalı. kitaplar daha ucuza olabilir, daha temin edilir olabilir.. kütüphane kavramına alışık değilim, oradan temin etmek nedir bilmiyorum.genel olarak yalnızlığı sevdiğimden sanırım, kabuğumdan çıkamamanın verdiği bir iştah da diyebiliriz buna. belkide benim başka bir cahilliğimde. ama her şeye rağmen kitap okumaya doğru bir keşif yaratılmalı. yoksa ben gibi geç tanışabilirsiniz, hiç durmadan kitap okuma zevkine.

    tekno kavramlar içinde telefonu saymıştık peki ya tv dizileri? üstelik gereksiz içerik, boşa geçen 2 saat. hangisi daha keyifli? kitap ve kahve mi yoksa diziler mi? elbette ilgimizi çekenler de olacaktır ama seçici olmayı bilmek gerekiyor bu hususta da .zaman kıymetli değil mi! kendi adıma zaten çok tv tüketen biri değilim. bu konuda içim rahat ama ev eşrafıyla geçirdiğim vakitlerde istemeden de olsa iştirak ediyorum. orada da aileyle geçirilen bir zaman söz konusu.

    hiç gidemedim ama şu kitap kafeler insanın okuma şevkini arttırabilir. farkında olmasakta içinde bulunduğumuz ortamın kurgularımıza çok katkısı var. orada çalışan loş bir parça, kitap kokusu ve hatta kitap severler.. bizi daha çok yüreklendirirdi eminim. şahsen ben metroda bile okuyanları görünce nasıl gaza geliyorum.görgüsüz gibi de süzüyorum evet.

    ****
    kendimize vereceğimiz en güzel hediye kitap. en kaliteli zamanlar kitap okuduğumuz zamanlar.. olarak düşünürsek şayet; kitap okuyamama durumumuz ortadan kalkar gibi geliyor naçizane.
  8. kitap okumanın hemen bir getirisinin olmaması.kitap okumanın kazandırdıkları uzun bir zamandan sonra meydana çıkar. zaten kazandırdığı şeyler de somut kazanımlar değil. kim uzun müddet somut getirisi olmayan bir şey için uğraşır ki.
    not: youser toplumun kitap okumaya genel bakış açısını dile getirmiştir.
  9. kitap neden okunur ? sorusuna vereceğimiz cevaplar bu sorunun cevabıdır. kitap ya bilgi edinmek için okunur ya da edebi zevk için okunur.

    çağımızda görsellik o kadar büyük bir yer kaplıyor ki kimse yazılar ile zaman kaybetmek istemiyor.
    herkes roman veya hikaye okumak yerine film veya dizilerini izliyor. bir araştırma yazısı okumak yerine oradan damıtılmış belgeselleri izliyor.

    insanlara zaman ve emek açısından çok cazip geliyor "kitap okumamak".
    ortalama bir kitap 300-400 sayfadır. oradan alacağınız bilgi 10-20 sayfada, edebi zevk ise 30-40 sayfada biter. geriye kalan sayfaları okumakla "zaman kaybetmiş" olur bu insanlar. bunun farkında olan kapitalist sistem de her şeyi görselleştirerek insanlara sunar ve çok da iyi sonuçlar alır.

    bu insanlar bizi çok daha kolay yönetilebilen bir toplum haline getiriyor. sebebi kitap okumayıp bir şeyleri izlemek/dinlemek tercihinde bulunan insanların edilgen halde olmasıdır. kitap okuyan insanların çoğu aynı zamanda iyi birer yazar ve araştırmacıdır.çünkü bir şeyi okuyup aklında canlandırmak yorumlamak bir "etkinliktir". bunların damıtılmış hallerini seyredenler/dinleyenler ise kendilerini etkinliğe giden edilgen insanlar olarak bulurlar.

    tabi ki herkes kitap okusun kimse belgesel film dizi seyretmesin demiyorum. hem okusun hem izlesin/dinlesin. herkesin her şeye yetecek kadar zamanı vardır.
  10. imkanları olmamıştır, yetiştikleri ortam buna uygun değildir, etraflarında onları kitapların engin dünyasıyla tanıştıracak onlara rol model olacak birileri yoktur.

    karanlığa küfretmek yerine, mum yakmanın gerekliliklerini düşündüren sorudur?