1. herkesi zamanla tanımak gerektiğini, kendileriyle ilgili anlattıkları şeylere körü körüne inanmamam gerektiğini, herkesin mutlaka kendi içinde bencil olduğunu ama bazılarının bunu karşısındakine zarar verecek kadar çok dışarıya yansıttıklarını, yalan söylemeyen biri olmadığını ve insanların güvenilmeyecek-hiç güvenilmeyecekler olarak ikiye ayrıldıklarını, herkesi tamamen anlamanın imkansız olduğunu, sevmekle yapılan fedakarlığın doğru orantılı olduğunu öğrendim galiba şu ana kadar. bi de kimsenin değişmediğini, sadece değişen koşullara uyum sağladığını ve o koşullar ortadan kalktığında yine eski haline döneceğini; her insanın içinde çözemediği problemler olduğunu ve hayata bakışının bununla şekillendiğini öğrendim. en azından aklıma gelenler şimdilik bunlar.
  2. sürekli laf sokma cabasi içine girebilen insanlar oldugunu, bu insanlari got etmeden susmayacaklarini ogrendim.

    bu ogrendigim sey sayesinde de laf sokma cabasi icine giren ezikleri susturabilmek icin daha fazla arastirmam, daha fazla kesfetmem gerektigini ogrendim.

    tesekkurler ezikler.
  3. istediklerini alana kadar el üstündesin, istediklerini vermezsen umurlarında değilsin.
    kaz gelecek yerden esirgemeyen adam seni dinliyor, sohbetin ilgisini çekiyor, seni önemsiyor gibi davranabiliyor ama kaz gelmedi mi seni hiç tanımamış gibi unutabiliyor.
    nefret etmeyi öğreniyorum ben hergün insanlardan.
  4. insanlara dair birçok çıkarım ve sınıflandırma yapılabilir. ama insanlar bana şunu öğretti:

    genelde ikiye ayrılırlar:
    hayatı törpüleyerek, düzleyerek, fazlalıklarını alarak yaşayanlar.
    bir de dolu dizgin, tutkuyla ve duyumsadıkları şeylerin gücünden korkmadan, onları olduğu gibi yaşayanlar.

    ben kendi adıma, hayatın güçlü yanlarını köreltip, katlanılır şeyler hâline getirenlerle anlaşamayacağımı öğrendim. beni zorlasa da, canımı da acıtsa, huzursuz da etse, köşeli düşünceleri ve güçlü duyguları tercih edeceğimi öğrendim.

    bunları öğrettiler oldukları hâlleriyle.