1. bu başlığı görünce Dr. İlker Küçükparlak'ın (Psikiyatrist) " Erkeklik illüzyonu ve yol açtığı felaketler" yazısı aklıma gelmişti. kaç gündür paylaşmaya fırsat bulamamıştım. "erkeklik" olgusunun ve/veya algısının hem erkekler hem de kadınlar üzerindeki yıkıcı etkilerini özlü bir şekilde anlatıyor.

    "Kültür erkekliği olumladığı ölçüde tehdit de eder aslında. Terbiye yöntemi budur. Erkekliği yüceltir ama her an yitirilebilecek bir şey olduğunu da ima eder, durur.

    ...

    Erkek çaresizlik yaşamaz, sıkıntıya düşerse derdini erkeksi biçimde kaba kuvvetle çözme peşindedir. Daha doğrusu artık amcalara göstermesinin yakışıksız kaçacağı pipisini arabası, kariyeri, öfkesi, hiddeti, gözü karalığı ve bilimum erkeksi özelliği ile sergileyeceği fırsatları kaçırmayı istemez. İşin daha da garibi bu erkeklik kadınlara bile sirayet edebilir. Hükümet gibi avrat, delikanlı kadın vardır. Cinsel saldırganın cezaevinde cinsel saldırıya uğramasını temenni eden, “o saatte orada ne işi varmış” diyen, muhatabından eril küfürleri esirgemeyen kadın da vardır. Dolayısıyla erkeklik hem erkek hem kadın tarafından taşınabilen ve aktarılabilen ve de erkeğe de kadına da yük olan bir toplumsal mittir.

    Erkekliğin mitik bir şekilde yaşandığı, toz kondurulmayan oğlanların erişkinleşip eş, sevgili, sürücü, baba, ağabey, öğretmen ya da seçmen toplumlarda yaşamak ise hem erkek hem de kadın için eziyete dönebilir."

    bir de türkiye toplumunda "erkeklik" olgusunun askerlik kurumuyla nasıl yeniden inşa edildiğini irdeleyen pınar selek'in sürüne sürüne erkek olmak kitabını öneririm.