1. "toplumsal cinsiyet nasıl çalışır?" diye sorulsa cevabı, erkeklere yakışmadığı düşünülen şeylerde bulunabilir. patriyarkal toplum düzeninde mekanizma esasen kadın cinsiyeti üzerinde biçim verme gayesi güderken erkeği de ıskalamaz. başlığa yazılanlardan da görülüyor zaten.

    söz gelimi burun karıştırmak ya da hayvan tekmelemek sadece erkeklere mi yakışmıyor? yoksa kamusal alandaki davranışlarımızı sınırlayan toplumsal normlarla alakalı bir konu mu?

    en fenası erkekten "kadın gibi davranmaması"nı bekleyen kadınlardır ki onlar, çoktan kendilerine verilmiş olan yardımcı rolü kabullenmiş görünüyorlar.
  2. bir şeyin "erkeklere" yakışmadığını iddia etmek.
    kadına yakışan her şey erkeğe de yakışır güzel kardeşim. bir erkeği öpmek de, bir erkeğin elini tutmak da, renkli pantolonlar da, slip mayo da, babet çorap da, kısa paçalı pantolon ve çorapsız ayakkabı kombini de, cilveli konuşmak da, belden takılan çanta da, kıça başa yapışan pantolon da... ne yakıştırıyorsa kendine o yakışıyor işte.

    erkeğe yakışmayan şey, kadına da yakışmayan şeydir. yerlere tükürmek, sokak hayvanlarına eziyet etmek, başka bir insana eziyet etmek, doğaya saygısız olmak, yalan söylemek... insanlığa ne yakışmıyorsa o yakışmıyor işte.

    "neden iki erkeğin el ele tutuşmasını, silah tutmalarından daha rahatsız edici buluyorsunuz?" ernest gaines.
  3. bu başlığı görünce Dr. İlker Küçükparlak'ın (Psikiyatrist) " Erkeklik illüzyonu ve yol açtığı felaketler" yazısı aklıma gelmişti. kaç gündür paylaşmaya fırsat bulamamıştım. "erkeklik" olgusunun ve/veya algısının hem erkekler hem de kadınlar üzerindeki yıkıcı etkilerini özlü bir şekilde anlatıyor.

    "Kültür erkekliği olumladığı ölçüde tehdit de eder aslında. Terbiye yöntemi budur. Erkekliği yüceltir ama her an yitirilebilecek bir şey olduğunu da ima eder, durur.

    ...

    Erkek çaresizlik yaşamaz, sıkıntıya düşerse derdini erkeksi biçimde kaba kuvvetle çözme peşindedir. Daha doğrusu artık amcalara göstermesinin yakışıksız kaçacağı pipisini arabası, kariyeri, öfkesi, hiddeti, gözü karalığı ve bilimum erkeksi özelliği ile sergileyeceği fırsatları kaçırmayı istemez. İşin daha da garibi bu erkeklik kadınlara bile sirayet edebilir. Hükümet gibi avrat, delikanlı kadın vardır. Cinsel saldırganın cezaevinde cinsel saldırıya uğramasını temenni eden, “o saatte orada ne işi varmış” diyen, muhatabından eril küfürleri esirgemeyen kadın da vardır. Dolayısıyla erkeklik hem erkek hem kadın tarafından taşınabilen ve aktarılabilen ve de erkeğe de kadına da yük olan bir toplumsal mittir.

    Erkekliğin mitik bir şekilde yaşandığı, toz kondurulmayan oğlanların erişkinleşip eş, sevgili, sürücü, baba, ağabey, öğretmen ya da seçmen toplumlarda yaşamak ise hem erkek hem de kadın için eziyete dönebilir."

    bir de türkiye toplumunda "erkeklik" olgusunun askerlik kurumuyla nasıl yeniden inşa edildiğini irdeleyen pınar selek'in sürüne sürüne erkek olmak kitabını öneririm.
  4. cinsiyet ayrımı baz alındığında daha çok sırıtan, insana ait iki cinsiyetten biri olan 'erkek' lerde ayrı bir kötü duran tavır, söz, jest, kültürel öge, hareket, üslup vb. vasıflar / nesneler / yaşam tarzları / tercihler ya da akla her ne geliyorsa odur.

    başlıca örnekler :

    -bir insanı ikaz edeceği anda beş parmağını havaya doğru vertical olarak birleştirmesi ve cümle sonundaki her yüklemde elini şeklini bozmaksızın öne doğru sallaması.

    -sokak hayvanlarına tekme, taş veya herhangi bir obje atmaya yeltenmesi

    -hoşuna giden, ona alımlı gelen bir kadını beğendiğini belli etme konusunda "incelik" sözcüğü yerine doğrudan 'yogi mode' versiyona geçmesi. (bkz: ayı yogi)

    -anahtarlık ile kulak kaşıma stratejileri. (bunun felsefesini ayrıca yapacağız)

    -yaşıtı genç kızlardan veya kadınlardan bahsederken isimlerini kullanmak yerine "garı, gız, manita" gibi tasvir tercihleri. hadi bu sonuncusu, en soft olanı olsun. fakat unutmayınız, dil düşüncedir.
  5. sohbet ortamında bir kadın varken küfürlü ve bel altı konulardan konuşmak. yapmayın şunu allah aşkına, ben utanıyorum.
  6. "erkeklik" (feodal bir öküze dönüşen, bu yönüyle şiddete meyyal, iletişimden yoksun olmasıyla konuşulmaya da müsait olmayan, tüm olanaklarını kompleksleriyle tıkayan, "üstün ırk" olduğunun iddiasıyla ömür tüketen bir tip olarak).
  7. bir kıza açılırsam onu kaybederim düşüncesiyle asalakça yanında yıllarca sürtmek.
  8. kafanızdaki algıda erkeklere her neyi yakıştıramıyorsanız, emin olun kadınlara da bir o kadar yakışmıyordur. şu tarz şeyleri artık cinsiyetçileştirmekten vazgeçelim bence.

    "kadınlara has davranışlar" bile bu listede yer almamalı. kadın gibi yürüyen, kadın gibi konuşan, hatta makyaj yapan erkekler de var. o erkek trans olabilir, gay olabilir ya da sadece feminen olabilir. maskülen olduğu halde canı öyle istediği için içinden geleni yapıyor olabilir. sonuç olarak sizin bakıp yakıştıramadığınız her neyse o erkeğin kendi yönelimi ya da seçimidir.

    işsizlik demişsiniz, parasızlık demişsiniz. gözünüzü seveyim hayat koşullarının bir insanı içine düşürdüğü durumu, o insana yakıştıramama cürretini nereden alıyorsunuz siz? şiddet mi, küfür mü, karşı cinsini aşağılaması mı? evet tamam bakın bunlar yakışmıyor, hem de hiç. ama bir kadına ne kadar yakışmıyorsa ancak o kadar yakışmıyor bir erkeğe de.

    kısacası burada, 'bir insana yakışmayan ve ancak başka insanların yaşam sınırlarını ihlal eden her şey' diyebiliriz. çünkü bunlar dışında bir özellik tanımladığımız zaman, erkekliğe hem ayrı bir yüceltme yapmış hem de o özelliklere sahip diğer cinsiyet sınıflarını sonuna kadar ezmiş oluruz.
  9. kendileri gibi olmayan herkesi eleştirmeleri.
    herkesten aynı zevk ve eğlence anlayışını beklemeleri. birini eleştirmek adı altında ego tatmin etmeleri.