1. bu yaz yaklaşık 24 gün boyunca yapmış olduğum aktivite. bilet nasıl alınır, hangi bilet kaçadır gibi teknik konulara girmeyeceğim, sadece tecrübelerimi ve önerilerimi paylaşacağım.

    1)plan-program: interraile başlamadan önce 1 ay boyunca polonya'da öğrenci değişim programıyla staj yapıyordum. staj dediysek çok da ciddi olmayan, en çok bilgiyi vodka hakkında öğrendiğim bir staj oldu. neyse interrail biletimin başlangıcına 1 gün kalaya kadar nereden başlayıp nasıl bir rota izleyeceğime dair bir fikrim yoktu. son gece karar verdim ilk durağa, devamı sonra geldi. "interrail abi bu ya, spontan olsun" vs. demeyin. en azından kaba bir planınız olsun. çok sıkı da olmasın, esnesin, ama bir taslağınız olsun. valla stres oluyor insan sonra.

    2)barınma: bu tamamen sizinle alakalı bir durum. kamp, hostel, hotel, couchsurfing, airbnb, otel, park-istasyonlar vs hepsi seçenek. ben interrail öncesi öğrenci değişim stajında planladığımdan daha fazla harcadığım, cüzdanı kaptırdığım(ilerde değineceğim) ve hoşuma gittiği için daha çok istasyon-park seçeneğini seçtim. duş alma ihtiyacım olduğunda da hostellere gittim. ama pişman olduğum bişey olduysa o da mat, tulum, çadır almamak oldu. çünkü bazı şehirler ne kadar güvenliyse de gece bir o kadar soğuk oluyor. istasyonlara gelince: kimi tren garları gerçekten çok güvenli, adeta bir hostel havasında milletle kart oynayarak vakit geçirebiliyorsunuz. bazıları ise belli saatlerden sonra kapanıyor ve polis sizi dışarı alıyor. bazılarında ise gar üstünüze kapanıyor ama peronlarda kalmanıza izin veriyorlar. ben garlarda kalmadan önce internetten check ediyordum hangisi güvenli vs diye. bunu yapmanızı size de öneririm çünkü örneğin barselona garında ölsen uyuma diyorlar, zaten turistik bölgelerde hırsızlık fazla, bir de tek uyumak bazı yerlerde hiç mantıklı değil. lokallere, internete bi danışmak lazım. bazen gece trenleri geç saatlerde son tren olarak bir istasyonda duruyordu ve zorunlu olarak orda kalmam gerekti ama bu gibi yerlerde de herhangi bir sıkıntı yaşamadım. hostellere gelince hakkında birkaç şey söylemek istiyorum. bence hostel seçerken en önemli şeylerden biri şehir merkezine mesafesi. çünkü belirli saatlerden sonra tren-metro bitecek ve siz gece geç gelecekseniz bazen oraya yaya yolu olmayacak, 4 saatlik yürüyüş sonrası artık isyan edecek ve hostele verdiğiniz parayı taksiye vermek zorunda kalacaksınız ve içiniz çok acıyacak.^:yine bi kötü oldum...^ diğer kullandığım araç couchsurfing oldu ama bu konuda zaten çok şey yazılı geçiyorum.

    3)yeme-içme: yine parayla alakalı olan birçok şey gibi standartlarını siz belirliyorsunuz. interrail yapan biri olarak parayı farklı yerlere aktarma çabasında olacağınızı düşünerek benim uyguladığım birkaç taktiği sunayım: seyahatimin ilk günlerinde, daha toyken dışardan döner, dilim pizza vs. gibi oradaki en ucuz yemekleri alıyordum. ancak yaşadığım hırsızlık olayından sonra bunlar da pahalı geldi ve supermarketlere döndüm. keşke ilk baştan beri öyle yapsaydım. tek kişiyseniz yemek yapmak mantıklı değil ama 3'lü tonbalığı ve bir ekmek 2 öğün gidiyordu bana ve bir dönerden her yerde daha az tutuyordu. 1 ay boyunca tonbalığı-döner yenmez elbet^:yedim.^ fakat ucuz yolları bu. internette her şehre ait bim, yani en ucuz marketi bulmak kolay. kesinlikle buralardan alışveriş yapmak lazım. carrefour falan buralara kıyasla çok pahalı türkiye'deki gibi. tabii bazen şehre özgü yiyecekler oluyor, yemesen olmaz. bence yemek lazım, ben bütçe kısıtlamasından dolayı her yerde yapamadım (viyena'da şinitzel'e 14 euro çok pahalı deyip bir sosisli ekmeğe 3 euro vermek, sonra bunun yanında bira iyi gider deyip 2 euroya bira almak, sonra da üstüne bi paket sigaraya 5 euro verip bütçe yapmaya çalışmak...). yine de elimden geldiğince tatmaya çalıştım. size ve damak zevkinize bağlı bir durum. sigara içiyorsanız paket fiyatları sizi zorlayabilir. özellikle fransa'da 8 euroyu buluyor. çözüm basit, tütün sarın, hem daha az için, hem daha ucuz, hem da daha güzel. ben öyle yaptım.

    4)güvenlik: özellikle tek çıkıyorsanız dikkat etmeniz gereken hususlardan biri bu. çünkü turistlerin yoğun olduğu bölgeler gerçekten şaşırtıcı derecede tehlikeli olabiliyor. tehlikeden kastım hırsızlık. avrupaya baktığımızda genelde doğu avrupa bölümü nispeten daha güvenli, kuzeye gitmedim ama oraya da öyle diyorlar. ama italya diye bir yer var ki arkadaşlar eliniz cebinizde takılabilirsiniz. floransa'da yanımda duran çanta yok oldu. arkadaş çeşmeden su içerken telefonu çalındı. bunlar benim 2 günde gördüklerim. internette yazar neresi güvenli nerede dikkat etmek lazım diye. bunları check etmek lazım. bunun dışında ben paramı 3 e bölmüştüm. ana parayı büyük çantama, az kısmını başka bir yere ve normal kullandığım cüzdan yanımda olmak üzere sakladım ve çantam çalındığında ana paramın hostelde olması seyahate devam etmemi sağladı. bunun dışında dışarı çıkarken kullanacağınız çantaya pasaport veya kimlik dışında çok bir şey almayın. interrail biletiniz büyük çantanızda olsun. ama pasaportu alın yanınıza arkadaşlar. özellikle ışid tipli saçlı sakallı kişilerseniz (kızlar için polis tarafından çevrilme standartlarını bilmiyorum) çok kontrol yiyeceksiniz olur olmadık yerde. hostellerde bence locker kullanmaya gerek yok. hiç güvenliksiz hissetmedim çantam açıkta dururken. çünkü hostelde seyahat eden kişiler sizin kafa yapınıza sahip insanlar oluyor zaten. karşılıklı güven ortamı mevcut. birinden çok işkillenirseniz en kötü, çantalarınızı luggage room'a atarsınız. tren istasyonlarında ise yukarda yazdığım gibi, internetten, bilen birinden bir check etmek lazım. ama her olasılığa karşın çantayı sırtınıza bir güzel dolayın, varsa kilidi kilitleyin belinize.

    5)ulaşım: interrail biletiniz rezervasyon istemeyen trenlerde geçerli. bu trenler de genelde yavaş trenler olduğu için rotanızı iyi ayarlamanız gerekiyor. 1 günü yolda kaybetmeyi istemez kimse. bunun kanımca en kolay yolu interrail'ın sanırım resmi uygulaması olan railplanner uygulaması. herhangi bir internet sitesinden falan çok daha kolay ve yararlı olduğunu düşünüyorum. nerede aktarma yapacağını, kaç dk süreceğini söylüyor. elbette trenden ötürü gecikmeler oluyor ama bu sebepten ötürü hiçbir tren kaçırmadım. ve şu an dönüp baktığımda railplanner olmadan bu seyahat olmazmış diyorum. üstelik internet erişimi de gerekmiyor, tamamen offline. şehir içi ulaşımda ise hayat kurtaran uygulama maps.me. google maps'in aksine haritayı indirdikten sonra offline yol tarifi veriyor lokasyonla senkronize bir şekilde. bunların dışında zaten her şehir için bedava harita edinmek mümkün^:venedik hariç^. şehir içinde ben toplu taşımayı olabildiğince az kullanmaya çalıştım, hem yürümek rahatsız etmiyor hem de şehri daha iyi tanımayı istediğimden. ama elbette bazen ihtiyaç oluyor. yine de gözünüz korkmasın. genelde her şey gayet düzgün ve kolay anlaşılabilir.belki bildiğiniz üzere kimi yerlerde bilet almak gerekmiyor ama kontrol yerseniz ceza yiyorsunuz. ben bu konuda lokallere danıştım, onların tecrübelerinden yararlandım. polonya'da hiç almazken almanya'da her seferinde aldım mesela. bu da size kalmış bir şey.

    6)gece hayatı: evet bu cümleyi çok kullandım ama bu da size kalmış arkadaşlar. bütçenize, amacınıza, ve karakterinize göre değişir. bu konuda öneri vermeyeceğim sadece kendi tavrımı anlatacağım. gece çıkmayı, içmeyi seven biri olarak interrail boyunca çok fazla pubcrawling tarzında dışarı çıkmadım. bunun bir çok sebebi var. öncelikle her gün en az 20 km yol yürüdükten sonra hal kalmıyor, iki bütçe sıkıntısı, üç de sabah erken kalkıp günü olabildiğince verimli geçirmeye çalışmak. ama yine de bazı yerlerde çıkmadan olmazdı, çıktım. bunun hakkında ilgilenen arkadaşlara önerim free pub crawling turları oluyor genelde turistik şehirlerde. bu turlar nispeten ucuz(geceyi 10 euro ile kapatırsınız) ve sayısız insanla tanışma olanağı sunuyor. 2 kere yaptım, ikisinden sonra da başka ülkeye giderken yol arkadaşlarım oldu. ayrıca couchsurfing eventleri'ni takip etmekte fayda var. orda da çok güzel insanlarla tanışıp eğlenmek mümkün. bir de couchsurfing uygulamasında hangout özelliği var.o da çok keyifli oluyor.

    7)tavır-tutum: interrail hakkında verebileceğim en büyük tavsiye tek çıkmanızdır. başka bir arkadaşla yapamazsınız, aranız bozulur vs. değil demek istediğim. tek başınayken başkalarıyla tanışman çok daha kolay. ve ülke gezip kültür tanımaksa amacın, bunun en güzel yolu o bölgenin insanını tanımak, sorunlarını, mutluluklarını bilmek. gerçekten çok güzel insanlarla tanıştım. 15 dk bile bazen yetiyor birine güvenmenize. bu duyguyu anlatabilsem yazar olurdum, o yüzden romantizmden uzaklaşıp tavsiyelere devam ediyorum. konuşun arkadaşlar. ne kadar çekingensiniz ne kadar sosyalsiniz bilmiyorum ama önünüze gelenle konuşun. evsizle konuşun, onlardan bile öğrendiğim nice şeyler oldu. basketbolda bir laf vardır; denemediğin her şutu kaçırırsın diye. iletişim kurmadığınız her insan kaçırdığınız bir arkadaşlık olabilir. orda gezginsiniz. insanlar nispeten daha sıcak davranıyorlar sizlere, türkiye'de de durum böyle. bunun avantajlarından yararlanın. gerçi sonra alışkanlık oluyor, yurda dönünce de konuşmamı durduramadım. unutmamak lazım ki siz gezdiğiniz yerlerde misafirsiniz. ona göre davranın. şehri bir ev sahibinin evi gibi görüp ona öyle muamele etmek lazım. ne demek istediğim anlaşılıyor sanırım.

    8)diğer: belirli bir kategoriye koyamadığım ama kesin yapın diyeceğim şeyler var. öncelikle her şehirde free walking tourlara katılın. bu turlar bedava olup tur sonunda bahşiş sistemiyle çalışıyor. ben 3-5 euro arası veriyordum. isterseniz vermezsiniz de fakat birçoğu o kadar bilgilendirici ve eğlenceli oluyor ki bedava olmasına şaşırıyorsunuz. ortalama 3 saat kadar sürüyor. bunun dışında ben şehire adım atınca ilk olarak tourist info center denen, genelde her şehirde bulunan, bedava harita ve sightseeing guidebook veren yerlere uğradım. bu saydığım şeyleri alıp şehir hakkında nasıl bir rota izlemeniz gerektiğini öğrenebilirsiniz. sonra cıma her şehire gelmeden önce bence internetten tarihini, kültürünü kısaca bir öğrenin. vikipedia bu konuda iyi ve bazı gezi blogları da hakkını veriyor. ama hiçbiri free walking tour'ların yerini alamaz. öğrenciyseniz bence bi isic kartınız olsun. zaten 20 lira verip 5 dk'da alabiliyorsunuz. müze gezerken, bazı restorantlarda ciddi indirimler sağlıyor. bir diğer konu kız başıma gezebilir miyim sorusu. ben her yerde interrail yapıp tek çıkan kadınlara rastladım. tamam bir otostopla gezmeyi bilemem ama interrail açısından çok sıkıntı olacağını hiç sanmıyorum. yani yine standartlara göre değişir. belki de bir istasyonda sabahlamak bir kadın için daha tehlikeli olabilir ama inanın aynı peronu paylaştığım bir çok kadın da gördüm. bu konuda cesur olmakta fayda var bence. şehirlere ne kadar süre vermeliyiz, hangi şehire kaç gün. inanın arkadaşlar bu sorunun mantıklı cevabını verecek son kişi benim. barselona'da 1.5 gün kalıp ljubljana'ya 2 gece verdim. tamamen gezi anlayışınıza kalmış bu da. bir şehire ben 2 gün verirken 1 hafta veren interrailcilerle de tanıştım. şahsen ben belli başlı müzeler hariç müze gezmedim. ne param ne zamanım vardı. ama gitmişken bir vatikan müzelerine de girmemezlik yapmadım. fazla şehir görücem diye bir yeri bitirmeden başka yere geçmedim. kafamda kendimce şehri bitirince seyahatime devam ettim. zaten interrail bence bir preview. gezdiğin yerlerle ilgili her şeyi idrak etmek mümkün değil, ama güzel bir özet sunup ne konuda kendini geliştirmen gerektiğini anlatıyor.

    tüm bunları interrail başlığı altında yazdım ancak asıl tavsiye ettiğim gezip görmek. farklı kültürleri tanımak, farklı insanların hayatlarına dokunmak. bunları yapmak ki başka insanları anlamak.

    çok toparlamadım aklımdakileri, bir oturunca aklıma gelenler bunlar. yeni bir şey olursa eklerim. sorusu olana yardımcı olabilirim.

    interrail türkiye sayfasından söz etmeden olmaz elbet ama yukarda fazlasıyla adı geçmiş bu güzel grubun. orda bir arkadaşın zamanında yazdığı gibi; yol açık, yola çık, tek çık, böbreğinle çık.^::)^
  2. avrupa'yı gezmek için ucuz seyahat yöntemi. yolculuğunuzu tren ile yapıyorsunuz. tur şirketleri ile kalıplaşmış deneyimler yaşamak yerine bir gezgin misali kendi başınıza gezip görmek daha mantıklı. pasaportunuzu, vizenizi, interrail biletinizi, paranızı ve sırt çantanızı yanınıza alın yollar sizin. tecrübelerden yararlanmak için facebook'ta interrail türkiye adı ile açılmış bir grup bulunmaktadır.

    daha ayrıntılı bilgi için;

    http://www.tcdd.gov.tr/home/detail/?id=259
  3. interrail eylemi gerçekleştiren kişinin finansal durumuna göre isim değiştirebilen bir eylemdir. kolaylaştırmak açısından örnek verecek olursak interailin ilk durağında ya da en sevdiğiniz şehirlerde intersitting(dur denize karşı olan yerde oturalım )intereating (şu meşhur yemeği yiyip şu şarabı tadalım)e evrilen interrail ,sonraki duraklarda paranın bitmesi hasebiyle interbegging e dönüşür şöyle ki belinde havlu ile kapıyı açan hostel sahibi hintli amcaya tulumumu buraya koyup ucuza uyuyabilir miyim diye yalvarmaktır. her türlüsü ayrı zevklidir her türlüsü yapılasıdır.
  4. gezinin boyutunu istediğin gibi ayarlayabildiğin mükemmel bir bilet/program. ilgiye ve parana göre süresini ve kalitesini değiştirebiliyorsun. kimilerinin dediği gibi ne kokmuş bir şekilde ne de böbreğini satıp dönüyorsun. ama gitmeden önce araştırma yapılmazsa olmaz. binlerce site var bilgi alınacak en azından bir göz atmak gerekli.

    -sırtçantalılar topluluğu hem türkçe hem de yurtdışından temin edebileceğiniz katalog ve kitaplar için yardımcı oluyor.
    -interrail.net hem bilgi hem forum için inanılmaz iyi bir kaynak. feribot ücretleri, rezervasyon masrafları ve rotalar için sürekli güncel ve detaylı bilgiler veriyor.
    -thorn tree bilet ve gidilecek yerle ilgili bilgilerle dolu bir gezgin sitesi.
    -boots'n all festival ve ilginç yerler hakkında bilgi alınacak bir site. ama ilk interrail gezisi için doğru kaynak olmaz daha profesyonel gezginlere yönelik.
    -hosteller için de farklı pek çok site var. tabi ki tüm hostellere ulaşılmasa da fikir edinmek için kullanışlı olur.

    bunlar dışında inanılmaz eğlenceli, alışkanlık haline gelecek bir aktivite. bir yerde dünya haritasını şehrin krokisi gibi görün diye bir söz duymuştum. bu programla o deneyime ulaşıyorsun. yurtdışına çıkmanın öyle büyük bir olay olmadığını, yerinden kalktıktan sonra her şeyi yapabileceğini görüyorsun. başta da söylediğim gibi paran kadar gezdiğin için iyi ayarlamalısın. interrail bileti alıp pansiyonlarda görece daha lüks denebilecek hostellerde de kalabilirsin, çadırda da. bu yüzden birden çok şey yapabilme imkanı tanıyor. benim önerim ilk interrailda ülkeleri üstünkörü gezmeniz. her şehre, her şehrin her ayrıntısına dalarsanız çok stresli olur. her yeri görmek zorunda olmayacağını kabullenip çıkmak mantıklı. başkent ve bir şehir şeklinde gezdim ilk seferinde. herkesçe bilinen müze, park, kafe, kütüphane derken hevesimi aldım. en azından gitmedim görmedim demeyecektim. ikincisi için deneyim kazandım gözüyle baktım. ikincisine daha planlı gittim. gideceğim şehirleri belirledim. göz önünde olan yerlerden farklı olarak biraz daha kenarda kalmış yerleri keşfetmeye çalıştım.
    her şeyden çok özgüven kazandım. bir yerlere anne baba planıyla gitmiyordum. kendimi planlarıma ayarlamalıydım. büyüttüğüm şeyler gayet ulaşılabilirdi. bir şeylerin altından kalkabilirim hissini tatmıştım ve o yaşım için çok önemliydi bu. bir de kriz yönetimi denen o kavramla tanıştım. her şey güllük gülistanlık değildi. paris'te para çekmenin büyük hata olduğunu, unicredite çok da güvenmemem gerektiğini, münih'teki tüm happy hourları öğrendim. ama işin özü çok güzel bir deneyim. güneye yaz kampına gidince bir şeyler yaptık sanmamızın ne çocukça olduğunu öğretir. farklı farklı insanlarla ve kültürlerle teması ne kadar erken yaparsak o kadar iyi. tanıştığım her öğrenciye bunu nasihat ediyorum. cüzi miktarlarda bile çok eğlenilir.
    sezgi