• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (0.00)
Yazar Montesquieu
iran mektupları - montesquieu
montesquieu (1689-1755): aydınlanma döneminin önemli düşünürlerindendir. kanunların ruhu isimli eseri başta olmak üzere siyaset kuramına büyük katkılar yapmış, iklim teorisiyle bu alana antropolojik bir soluk getirmiştir. devlet tanımları, devletin işleyişi, despotizm, toplumsal katmanlar, kölelik vs. gibi konularda geçerliliğini asla yitirmemiş temel önermelerin sahibidir. bunların başında günümüz anayasalarını da şekillendiren "kuvvetler ayrılığı" ilkesi gelmektedir. iran mektupları, dünyayı keşfetme arzusuyla fransa'ya giden iki iran soylusunun mektuplarından oluşur. devlet, toplum, kültür, demografi vs. konuları çarpıcı anekdotlarla işleyen bu hiciv, ilk kez 1721 yılında roman olarak yayımlanmış, montesquieu'ye büyük ün kazandırmıştır.
(tanıtım bülteninden)


  1. aydınlanma düşünürlerinin de çok güzel bulduğu, sürekli geri dönüşler, atıflar yaptığı kitap. mektup türünde yazılmış kitaplara önyargılıydım. vereceği mesajın açıklığı tartışılır olurdu. ama montesquieu’nün bu kitabı nefisti. iran prenslerinden özbek batıya gidiyor. osmanlı topraklarından birkaç mektubu da var. izmir’e kadar kompleks bir yapılanma yok diyor hatta. tokat ve izmir’den de yazıyorlar. özbek’in iran’da kalan eşlerinden, yardımcılarından da mektuplar gidiyor. doğu batı’yı baya açık bir şekilde göstermiş. ama dönemindeki kurgular göz önüne alınınca çok takılmıyor insan.

    özbek tabi ki paris’ten yazıyor asıl mektuplarını. dünyanın başkenti deniyor uzunca süre zaten. özbek burada bireyselliği ve kadını keşfediyor. bir iran prensi olarak haremi var elbette. kadınlar kendini özbek’e sunmak için türlü şeyler yapıyor. kuşkusuz karşı konulmaz bunlar ama kadınlar bireyselliklerini yok ettiği için bir tatmin sağlayamıyor. paris’teki kadınları insan gibi görüyor özbek. karşındaki varlığın iradesi olduğunda ancak sevilebilir olduğunu keşfediyor. öte yandan efendileri giden haremdeki kadınlar da bir farkındalığa ulaşıyorlar. efendiyi sevdikleri dönemi düşünüyorlar. efendisiz kendileri olabiliyorlar. harem ağalarını baştan çıkarmak isyanları oluyor. farkındalıklarının ilk adımı. sonrasında efendinin bıraktığı bekçi de sayılan harem ağasını öldürüyorlar. müthiş bir eylem felsefesi. köle efendi onu sevince haklarına sahip olmaz, onu öldürünce haklarını alır. köle efendi diyalektiği bu kitapta da var. özbek’in haremine yönelik kıskançlığından da görülüyor. efendi sahip olduğu nesnenin kölesi oluyor bir anlamda. dramatik sonuna rağmen mesajlarını epey sevdim. eksiklikleri elbette vardı. ama aydınlanma ruhunu gösterdiği için büyük bir kitap zaten.
    sezgi