1. eğer işinizde iyiyseniz ve konuşmayı çok sevmiyorsanız sizin için kötü bir iş görüşmesi olabilir. öncelikle yaptığınız işlerin sizin arkanızda duran destekçileriniz olduğunuzu unutmayın. en iyi tasarım şirketlerinden birinde yaptığım hatayı anlatıyorum.

    bakın ısrarla hatalı olduğumu söylüyorum.

    x şirketinin bir numaralı ismi üniversitemize kariyer günleri dolayısıyla gelmişti. ben o zamanlar son sınıftayım. bahar dönemi. herkesten daha az ders alıyorum çünkü önceki senelerde temizlemiş durumdayım. buna rağmen köklerim sızlıyor çalışmaktan. projenin çiziminden çok grup koordinasyonu belimi büküyor. uyku düzenim bitmiş. uyku hayal olmuş. böyle bir zamanda daha önceden tanıştığımız saygıdeğer işveren okulumuza gelip kariyer günlerinde bölümün güzide öğrencilerine sunumlarını yapıyor. koskaca şirketin sahibi kariyer günlerinde ne işi var diye düşünmeyin. köklü üniversitemizden mezun olan saygıdeğer işveren çok değerli prof.larımızın sınıf arkadaşı. bir rica durumuna gerek kalmamış belli ki. x firmasının en yetkili ismiyle sık sık göz göze geliyoruz. sunumunu yaparken okuduklarım vasıtasıyla bana atıfta bulunuyor. facebook'tan arkadaşız. belli ki yurtdışı serüvenim dahil olmak üzere takip edilmişim. çünkü 3. sınıfta zorunlu stajım için ön görüşmeye xfirmasına gidip bir motivasyon konuşması yapmıştım. şans eseri firmanın sahibine denk gelmem de artık lafı güzaf. 3. sınıfta bana portfolyomu göndermem gerektiğini ve numaramı bırakabileceğimi belirten saygıdeğer yöneticiyle okul, kariyer planları vb konularda konuştuğumu hatırlıyorum. ben bütün üniversitenin her döneminde olduğu gibi yoğun olduğumdan portfolyo yollayamadım. iki hafta sonra okulda sevdiğim bir hocamın beni çağırdığını öğrendim. proje notlarımı inceleyip bir kağıda yazmıştı. seni xfirmasına öneriyorum dedi. birkaç gün sonra telefonum çaldı. xfirmasının sahibi arıyor. üstten ders almam ve sosyal faaliyetlerden kopmadan her yere yetişebilmem hoşuna gitmiş olacak. ben nazik bir biçimde henüz bir staj yeri bulamadığımı ancak düşüneceğimi belirttim. birkaç gün sonra yeniden telefonum çaldı. karar verip vermediğimi bildirmediğimi onların da netleştirmek istediğini, stajım süresince para alacağımı belirttiler. açıkçası bu kadar istekli olmalarının sebebini bir türlü anlayamamıştım. telefonum üçüncü kez çaldığında ki ilk aramadan yaklaşık 2 hafta kadar sonra olmuştu, yurtdışında eğitim programına katılacağımı belirtip yaz tatilinde yaşadığım şehirde staj yapmak zorunda olduğumu söylemek durumunda kaldım.

    evet ilk hatam bu oldu. ailenin yanına gitmek için hayatımın en önemli fırsatlarından birini tepmiştim. ancak pişmanlık denilen boğucu his hiç yanıma uğramadı. neden? çünkü kariyerimin nasıl ilerleyeceğini aşağı yukarı çizmiştim. buna uygun davranmam gerekiyordu. stajımı xfirmasında yapmak buna engel değildi fakat ailemin kararlarıma taş koymaması için dengelemem gerekiyordu(bu başka bir handikaptır. umarım başınıza gelmez). bundan bir sene sonra kariyer günlerinde kanlı canlı karşılaştığımız saygıdeğer işverenin güzel sunumundan sonra gidip tebrik ettim. selamlaşıp hal hatır sorduktan sonra eleman alıcağını belirtip davet etti. okul biter bitmez koşa koşa gitmeden önce arayıp kendimi tanıttım. görüşmeye müsait oldukları günü sordum. pazartesi görüşmeye sözlenildi. günlerden cuma idi ve bir etkinlikte saat 10 civarı bir sms geldi. cumartesi günü erkenden görüşülme şansı var mıydı?

    ikinci hata burada yapıldı sevgili youser'lar. evet tabi ki diye cevaplandırılıp yollandı.

    ertesi gün sabah 8 de ofiste hazır bulundun. işverenden önce, ve hatta bütün çalışanlardan önce oradaydın. nereden bilirdin? gidip ofistekilerle çekingen bir tanışmadan sonra patronla görüştün. patronun işi vardır. patron aracına biner. patron arka koltuğu işaret eder. buyrun der. binersin. sabahın 8inde bir şantiyeden diğerine yol alırsın. şantiyelerde iş kontrolü yapılır. senin hareketlerin halin tavrın burada incelenmektedir. şantiyeler arası konuşulan şeyler bundan bir sene önce staj için yapılan konuşmalardan farksızdır. ben her şeyi hatırlarken tekrar bir görüşmeden ibarettir. kariyer planlarını anlatırsın.

    bir hata da buradadır. kariyer planlarınızda akademik bir ilerleme varsa özel şirketlerden bunu saklamak asli göreviniz olmalıdır. özellikle mimarlık firmalarında gram değeri yoktur. yurtdışından burs falan arıyorsanız hele ki bu ufku size göre normal işverene göre hayal isteklerinizi kendinize saklayın. yeni mezun olmuş çaylak bir mimar olduğunuzu unutmayın. işveren işte bu çaylaklığınızı kullanarak sizden faydalanmaya çalışacaktır. yurtdışında deneyimlediğiniz tasarım fikirlerinizden mutlaka bahsedin. inanın önemli bunlar. her işveren sizi işe almadan önce ona verecekleriniz konusunda bir potansiyel arar. günceli bildiğinizi belli edin. workshoplar konusunda deneyimlerinizi ana hatlarıyla anlatın. gelelim bitirici vuruşa. konuşmayı çok sevmediğimden ve beceremediğimden ve çaylaklığın vermiş olduğu öğrenme isteğinden ve bilmedikleriniz farkında olan siz olarak işvereni sizden daha çok konuşturursanız bilin ki o işyerinde yeriniz en az altı ay deneme süreci olarak başlayacaktır. en azından benim kaybedecek bir şeyim yoktu. az çok birbirimizi tanıyorduk. ve şantiyelerdeki deneyimsiz ve bilgisiz hareketlerinizden günün sonunda toplantı odasında işverenle yanyana kaldınız. aa oysa ki şantiyeleri gezerken işe alındığımı söyleyen başkası mıydı? hayır gel başla demek farklıydı öyleyse. toplantı odasına bütün gün şantiye dolaşmış olarak geri geldiniz. işte konuşma sırası sizde. işvereni konuşturmamanız lazım. o güne kadar yaptığınız bütün işleri sıralayın. ağır şartlara alışık olduğunuz. projelendirme sürecinde kendinize daha çok güvendiğiniz vs vs. durmayın. ben durdum. işveren konuştukça bütün farkında olduğum eksikliklerim bir anda savunmasız kıldı. e zaten bu eksiklikler çalışarak kapatılacak. sonuçta hiçbir üniversitede mimarları şantiyeye gönderdikleri bir eğitim yok. çalışıp öğrenmen gereken şeyler bunlar. ee sıkıntı ne? sıkıntı şu. işverenin bu işleri ilerde yürüteceği mimara ihtiyacı var. senin de işe. öyleyse bu öğrenme sürecini işverenin en kayıpsız şekilde atlatması gerek. bence böyle olmamalı. yani bilmediklerine oranla bildiklerin nerede kaldı? bildiklerinin değeri yok mu? kesinlikle var ve sen bilmediklerinin verdiği sıkıntıyla bildiklerinin kıymetini hiçe saydın. sen saymadıysan bile işverenin bunları önemsemediğini gördün. nasıl mı anladın? günün sonunda işe alındığını sanırken son dakika golüyle, para almadan deneme sürecini kabul ediyorsan pazartesi 8de görüşelim derler. işi almışsındır. özellikle hırslı ve çalışkan biriysen pazartesi oraya gidersin. kaç para alacağın belli değildir. belli olan tek şey vardır. 6 gün 11 saat çalışıp sigortasız yalnızca üç kuruşa çalışacağındır. bu hep böyle devam etmeyeceğini biliyorsundur ama en az 3 en fazla 6 ay bu şekilde çalışacaksındır.

    tebrik ederim. işe başlayıp bütün bu iş görüşmesi sürecinin en doğru kararını verdin. ancak sigortasız şantiyelere kaçak girmek seni çileden çıkardı. 2 ay sonra ayrıldın. bu kadar dayanabildin. 2 ay boyunca pazar hariç her gün bir sonraki gün için dinlendin. işe gitmek için yaşadın. deneyim kazandın. işçinin yarı ücretini alıp işçiyle aynı işi yaptın. sigortanı bile yatırmadılar. kendini sömürülmüş eşek gibi hissettin. zoruna gitti. gitsin. işi öğrendin. 4 ay daha dayanamayacağını anladın ve çıktın. dayansaydın şimdi türkiye şartlarında çok iyi bir para alıp çalışıyordun. ama şimdi işsiz bir lisansüstü öğrencisisin.

    yalın bir iş görüşmesi tavsiyesi yazamadım. çıkarımı içinden sizin yapmanız daha mühimdir. ben hikayemi yazdım. bunun aynısı her yerde olacak değil. ama öğrenmenin karşılığı budur diyecek olanlara da buradan karşı çıkıyorum. benim sigortamı bile yapamayacak kadar adi firmalarda çalışmam. benim asıl kazanımım budur. bana saygı duymayan işverenlere saygınlık hissetmem. evet şu an işsizim. ama illa ki bir iş bulacağım. bulan şanslı insanlardan biri olacağım.

    yakın zamanda bir arkadaşım bir firmanın iş görüşmesine gitti. 1500 tl (yol içinde) para verip sigortasını yapacaklarmış. arkadaşımı beğenmiş ve çalıştırmak istemişler. istanbul şartlarında siz değerlendirin lütfen. iş görüşmesi sırasında işveren yemeklerini evden getirdiğini bazen ofisin mutfağında bazı şeyler hazırladıklarını, temizliklerini kendilerinin yaptıklarını söylemiş. üstü kapalı bir şekilde ofis işlerini de yaptırmak istemişler. buradan o işverenlere sesleniyorum. nasıl bir iş ahlakınız var? nasıl meslektaş olduk sizinle? işler böyle mi yürüyor. umarım aradığınız elemanı bulursunuz. umarım diyorum çünkü proje çizebilen mimar bir temizlikçi bulmak o kadar kolay olmayacaktır.

    son tavsiye; kendi gelişiminizin sınırlarını zorlayamayacağınız işleri kabul etmeyin. kabul ediyorsanız bile kısa süreli olsun. yalnızca işveren sizi seçmemeli. sağlıklı bir iş ortamı için birbirinizi beğenmeniz önemli. iş deneyimim az olabilir ama mutsuz olduğum vakti dikkate aldığımda bana biraz böyle geliyor. yorumlarınız olursa çekinmeden mesaj kutuma atabilirsiniz.

    bahtınız açık olsun
  2. pesinen: entry sahibi takibinde oldugum eksisozluk yazarı @borderline cadi dir.
    *
    *
    iş görüşmesiyle ilgili az çok internet üzerinden yazılanları okuyoruz. zaman zaman iş görüşmesi diyaloglarımızı da aktarıyoruz birbirimize. ancak iş görüşmelerindeki kilit/tuzak konuları, yapılıp/yapılmaması gerekenleri derleyip topladığımız bir başlık bulunmadığı için, konuyu burada yazacağım. tecrübesiz arkadaşlar için de tüyolar kılavuzu olarak işe yarayacağına inanıyorum. aşağıda yazdıklarımın yalnızca kendi tecrübelerim olduğunu, elbette genelleme yapmadığımı ve fakat çoğu arkadaşımdan da az çok öğrendiğim bilgilerle bir takım tespitler yaptığımı belirtmeden de geçemeyeceğim.

    daha önce yazdığım proje mühendisi/@borderline cadi konulu yazıya binaen de, özel mesaj yoluyla yardım isteyen arkadaşların olduğunu da belirtmek isterim tabii. gelelim mevzuya.

    cv/özgeçmiş ile başlayalım;

    1. cv'nizde, mümkünse, özellikle bildiğinizi ya da çok iyi bildiğinizi iddia ettiğiniz konulara dikkat etmeniz gerekiyor. misal, ileri seviye ingilizce, orta seviye almanca dil bilgisi diyelim.

    toefl/ielts vb. yeterlilik almayan arkadaşlar için konu daha da önem kazanıyor. kurumsal firmaların bir çoğu, artık özellikle british council vb. gibi yerlerle anlaşma yaparak, gerçekten de ingilizce/almanca vb. dil bilginizin iddia ettiğiniz kadar iyi olup olmadığını ölçüyor. diyelim sınavı geçtiniz, harika.

    iş görüşmesi sırasında, türkçe konuşarak tecrübelerinizden bahsederken, aniden ''how would you describe yourself ?'' sorusunu duymanız an meselesi. eğer gerçekten iyi konuştuğunuzu iddia ettiğiniz kadar iyiyseniz, zaten cevaplayabilirsiniz rahatlıkla. ancak yazılı sınavı geçmenize rağmen, soru karşısında hık diye kalır kem küm eee cevabı verirseniz, bittiniz.

    burada neredeyse gerçeğe yakın bir görüşme mevcut. iyi bir kılavuz niteliğinde. (roller yapmacık ona takılmayın:)

    ingilizce görüşme sırasında bir tüyo; telaffuzunuz iyiyse, fazla derinlere dalmayın. cümle kurayım, uzun olsun, şaşaalı olsun vb. diye düşünmeyin. çok özele girmeden, genel ve kıvrak cevaplar verebilirsiniz. zira burada ölçtükleri sizin yabancı dil konuşma kabiliyetiniz. tecrübeniz değil. yani kendi kendinizi boşuna zorlayıp stres yapmayın. akıcı olun kafi.

    2. cvnizde yazdığınız ve biraz pembe yalana kaçan, önceki şirketlerinizdeki çalışma süreleri vb. konularla ilgili, yalan beyanda bulunmayın demiyorum, hobi olarak bulunun. :)

    an itibariyle neredeyse bütün kurumların, iş görüşmelerinden önce bize kendi formlarını doldurttuğunu biliyoruz. bu formların amacı, çoğu zaman sizin kariyer.net, yenibiris.com vb. gibi sitelerde bulunan cvleriniz ile uyuşup uyuşmadığı ve sözde iso 9001 2008 dokümantasyon sistemi. (yersen)

    kısaca, xxyyzz firmasında, ik sitesinde 6 ay çalıştığınızı iddia ettiyseniz, başvurduğunuz firmanın özgeçmiş dokümanında da mümkünse 6 ay yazın. tarihler ve rakamlar, sıklıkla en çok karıştırılan ve başımızı derde sokan unsurlardır. unutmayalım. (hatta giderken yanınıza bu internet cvnizin bir kopyasını alıp, şirket dokümanını öyle doldurun derim ben, bir arkadaşım bu durumundan ötürü reddedilmişti, bu da dipnot olsun.)

    ilk arandığınız o an ile devam edelim;

    1. sizi arayan kişi, ismini belirtmediyse, muhakkak ''kiminle görüştüğünüzü'' sorun. ''ben x şirketin ik departmanından arıyorum'' cümlesini duyarsanız isim sormadan geçmeyin. o isim, ilerleyen zamanlarda sizin en çok ihtiyacınız olan isim olabiliyor. muhakkak not alın.

    2. sizi arayan kişi, ünvanını belirtiyor olsun. mesela mühendissiniz. arayan kişi ''fabrika müdürü ali bey'' olarak tanıtıyor kendini. evet işte size küçük bir tüyo, sizi arayan bu şirketin, bir insan kaynakları departmanı dahi yok! hoşgeldin aile şirketi, hoşgeldin mobbing!

    gelelim görüşme ve en önemli detaylara;

    1. kılık/kıyafet konusunda burada kendi düşüncelerimi ve tecrübelerimi yazamayacağım (zira çapulculuk konusunda elime su döktürmem!!11!!!). bu konu hem çok hassas, hem de tamamen başvurduğunuz şirkete, başvurduğunuz pozisyona vb. değişik bir çok unsura göre değişebiliyor. eski kafa ik kalmadı artık, kılık kıyafetiniz ne kadar önemli olsa da, stres yapmanızı gerektirecek kadar da önemli değil. skype* ile iş görüşmelerine başlanan bir çağdayız. rahat olun. (skype vb. durumlara hazırlıklı olmanız açısından hr venue başlığını muhakkak inceleyin. bizim ticari itibar bile yazdıysa, tutar bu. ben de tecrübe edenlerdenim ayrıca.)

    yönetici asistanı ya da satış mühendisi olarak başvurduğunuz ilan için jean pantolonla görüşmeye gitmemelisiniz. ama fabrikada/sahada çalışacak bir mühendis olarak jean pantolonla da görüşmeye gidebilirsiniz. bu tamamen size, mesleğinize, pozisyona ve şirkete bağlı. en net ifadeyle, ne kadar prezantabl olmanız istendiğine bağlı.

    2. iş görüşmenizin saati kaç olursa olsun, muhakkak en azından 15 dakika evvel orada hazır bulunun. yukarıdaki maddelerde bahsettiğim o 25 sayfalık iş başvuru formunu doldurmanız istenecek. 15 dakika içinde rahat rahat doldurur, timing ve zaman yönetimi konusunda bonusunuzu cebe atarsınız.

    3. görüşmeye girdiniz, tokalaştınız, kendinizi tanıttınız vb. bu klişeler zaten nette detaylıca anlatılmış. tekrar anlatmaya gerek yok. ancak, istemeseniz bile, ''çay, kahve alır mısınız?'' vb. sorularda, en azından çay alabilirim ya da kahve alabilirim cevabını verebilin. içmek istemeseniz bile rahat göründüğünüz ve stressiz olduğunuz düşünülebilir. en kötü ihtimalle su alırsınız. su iyidir, sağlıklıdır. :))

    4. en önemli konu, özgüven. şimdi burada 2 kilit soru var, çok çok çok dikkat etmeniz gereken.

    a). spontane gelişen ya da cvnizde bulunmayan bir konuya dair bu konuyla ilgili bir fikriniz/bilginiz var mı? sorusu.
    b). cvnizde ya da görüşme esnasında bildiğinizi iddia ettiğiniz bir konuya dair, bu konuyu gerçekten yapabilir misiniz? sorusu.

    a). öncelikle, bu konuyla ilgili bir fikriniz/bilginiz var mı? sorusuna, eğer çok fazla bilginiz yoksa, ''aaa biliyorum tabii, bilmez miyim, ben amerikadayken...'' tarzı cevaplar asla vermeyin. bilmemek ayıp değildir. karşıdaki kişi, eğer cvnizde de yazmıyorsa, bu soruyu zaten sizin yalan söyleme/dürüst olma seviyenizi ölçmek için soruyordur. özgüven sahibi bir insan olarak görünmek değil, yalan söyleyen ve mesnetsiz iddialar sahibi bir insan olarak akılda kalmak istiyorsanız eğer, bahsettiğim cevapları verin pek tabii.

    ancak bilmediğiniz ya da fikriniz olmayan bir konuda verebileceğiniz muhtemel en iyi cevaplardan biri, ''konuyla ilgili çok fazla bir bilginizin/fikrinizin olmadığını, dolayısıyla yanlış bir yorumda bulunmak istemediğinizi ve hatta konunun ilginizi çektiğini ve ilk fırsatta araştırmaya başlayacağınızı'' söylemek olacaktır. bu cevapla beraber, dürüst olmak, ilgi duymak, ilgi duyulan konuyu araştırmak, vb. bir çok olumlu tespit yapılabilir hakkınızda.

    b). geldik o malum soruya*. cvnizde ya da görüşme esnasında bildiğinizi iddia ettiğiniz bir konuya dair, bu konuyu gerçekten yapabilir misiniz? sorusu. işte bu ciddi bir özgüven ve yetkinlik sorusudur. a şıkkındaki sorunun aksine, gerçekten özgüveninizle ve yetkinliğinizle ilgili alınacak ilk ipucu sorusudur. ancak genelde şaşırtılarak sorulur. direkt sorulmaz.

    örnek vereyim, cvnizde proengineer programını uzman seviyesinde kullandığınızı belirtmişsiniz. daha önce bu programla yalnız elma tasarımı yaptınız diyelim. karşınızdaki kurt kişi, size elma tasarımı yapıp yapamayacağınızı sormaz zaten. ''peki armut tasarlayabilir misiniz'' sorusunu soracaktır.

    burada çoğunlukla 2 muhtemel cevap var. (çok fazla cevap var tabii de, yanılgıya düşmemek ve aydınlatıcı olması bakımında 2 cevapla pekiştirelim)

    cevaplardan ilki olan, daha önce hep elma tasarladım, armut tasarlayıp tasarlayamayacağımdan emin değilim cevabı sizi ipe götürür. bu cümle; ben aslında program konusunda ''uzman değilim, ezberciyim'' itirafının cevabıdır. o an azalarak bitersiniz.

    cevaplardan ikincisi olan, ''programa oldukça hakimim, elma/armut/muz vb. istenilen her şeyi tasarlayabilirim.'' cevabı, sizin hem özgüven sahibi olduğunuzu, hem de gerçekten bu programı kullanma konusundaki yetkinliğinizi anlatır. çok da güzel olur. o an yükselirsiniz.

    5. geldik iş görüşmesinde size sorulabilecek muhtemel, enteresan ve anlamlandıramadığınız sorular kısmına.

    kendi deneyimim olan 2 soruyla açıklık getireyim konuya. (ikisi de aynı aile/patron şirketi)

    a). ''trafik kurallarına uyar mısınız ?'' sorusu. bu soruya, standart olarak vatandaşlık bilinci gelişmiş, insan sağlığına önem veren, hak/hukuk/kural tanıyan her standart vatandaş, kuvvetle muhtemel, ''elbette kurallara uyarım'' cevabı verecektir. ancak duyulmak istenen asıl cevap bu olmadığından, son bir hamleyle soru daha net yöneltilir size. ''yayaya kırmızı ışık yanarken, etrafta da araç yokken, karşıya geçer misiniz ?'' işte bu sorunun cevabı, verilen emirleri ne kadar eksiksiz, sorgusuz, sualsiz ve harfiyen yerine getireceğinize dair çok güzel bir ipucu sorusu olur.

    burada çoğunlukla 2 muhtemel cevap var. (çok fazla cevap var tabii de, yanılgıya düşmemek ve aydınlatıcı olması bakımında 2 cevapla pekiştirelim)

    -yayaya kırmızı ışık yanarken, etrafta da araç yokken ve bir tehlike durumu da söz konusu değilken, neden karşıya geçmeyeyim ki? geçerim cevabı. bu cevap, sizin oligarşik sistemlerinize uygun olmadığınız cevabını verecektir onlara. yani onların aradığı koyun değilsiniz. maalesef.

    -ne olursa olsun asla yayaya kırmızı ışık yanarken karşıya geçmem, olur mu öyle şey!!! cevabı, oligarşik sistemlerine ne kadar da uygun bir aday/koyun/deve olduğunuz cevabını verecektir onlara.

    nereden mi biliyorum ? ilk cevabı verdiğimde, karşımdaki adamın bana ''bize kafasını kuma gömerek çalışacak, sorgulamayacak, ne dersek onu yapacak'' cevabını verdiğinden biliyorum. ''biz resmen bir devekuşu arıyoruz'' cümlesini birebir duyduğumdan biliyorum. neyse.

    b). askeri personel olarak çalışabilir miydiniz ? sorusu. şimdi bu soru zaten emir/komuta zincirinin, oligarşik sistemin parçası bir emir eri olabilme sorusu. burada ölçülen konu yine sizin, sorgusuz sualsiz verilen her emri yerine getirme potansiyeliniz.

    burada çoğunlukla 2 muhtemel cevap var. (çok fazla cevap var tabii de, yanılgıya düşmemek ve aydınlatıcı olması bakımında 2 cevapla pekiştirelim)

    -keşke askeri personel olsaydım, disiplini çok severim, altüst ilişkilerinde harikayımdır, mükemmel emir alırım. mükemmel emir vermeme gerek yok zaten siz bütün emirleri verirsiniz cevabı, o işi o an alabileceğinizin teminatı bir cevap olacaktır. deneyin ve görün. hakkınızda hayırlısı.

    -askeri personel olmak isteseydim zaten askeri personel olurdum, ancak ben askeriyeye dahil değilim, askeri personel hiç değilim, burası da askeriye olmadığı için başvurdum, benim mesleğim sorgulamayı gerektiren bir meslek cevabı için de, kapı yaklaşık olarak 2 metre civarı ötede. gönül rahatlığıyla önünüzdeki maçlara bakabilirsiniz.

    6. özellikle kalabalık iş görüşmelerinde, yani siz ve sizinle görüşen ik sorumlusu, ik müdürü, fabrika müdürü/işletme müdürü, kalite kontrol müdürü, kalite sistemleri müdürü vb. bir çok kişiyle karşı karşıyasınız diyelim.

    özellikle bu tür kalabalık görüşmelerde, sabrınızı ve sükunetinizi ne kadar koruduğunuz son derece önemli. zira sizi gladyatör moduna sokmak için ellerinden geleni ardına koymayacaklar. misal;

    -siz ik müdürünün sorusunu cevaplamaya çalışırken, fabrika müdürü telefonla karısını arayabilir,
    -siz kalite müdürünün sorusunu cevaplama çalışırken, ik sorumlusu ve kalite sistemleri müdürü kendi aralarında inanılmaz goygoy muhabbetlere girebilir,
    -ik sorumlusunun sorusunu, cevabını açık ve net şekilde verdiğiniz halde, 5-10-15 dakika arayla, fabrika müdürü, kalite müdürü ve hatta ik müdürü de size tekrar tekrar sorabilir,
    -bu topluluğun içinde muhakkak bulunacak olan enver aysever/@borderline cadi benzeri bir kişilik de, verdiğiniz yanıtları devamlı olarak çarpıtmaya/manipüle etmeye çalışabilir.

    yapacağınız tek şey, bütün bu manipülasyonları, dikkat dağıtma çabalarını unutmanız, verilen sorulara her defasında aynı ses tonu ve kararlılıkla cevaplar vermeniz, kafanızı karıştırmamanız, tekrar tekrar sorulan sorulara cevaplar verirken kuşkuya düşecek yanlışlar/hatalar yapmamanız ve tüm bu ahval ve şerait içinde dahi sabır ve sükunetinizi yitirmemeniz.

    7. hepimizin korkulu rüyası, grup mülakatı konusu ve case study dediğimiz vaka analizi durumu. grup mülakatlarında, hiç bir zaman kazanan/kaybeden, galip/mağlup yoktur. önce bunu anlamak lazım. bu çalışmada incelenen en önemli şey, fikirlerinizin olup olmadığı, fikirlerinizi savunurken kuşkuya düşüp düşmediğiniz, insanların fikirleri konusunda tartışırken gösterdiğiniz tavırlarınız, şahsınıza yöneltilen eleştirilere ne kadar açık olabildiğiniz, ne kadar fazla/boş konuşabileceğiniz ya da en önemlisi dinlemeyi bilip/bilmediğiniz.

    grup çalışmasında, ukalalığa yenik düşerek, ben bilirim ben ben tavrı sergilemek size asla olumlu puan getirmez. grup çalışmasında, çok fazla sakin kalarak kim ne derse onu kabul etmek de size asla olumlu puan getirmez. grup çalışmasında, gösterdiğiniz kişilik özellikleriniz önemlidir.

    8. sayfalar dolusu tecrübeleriniz olmasına rağmen, görüşme yaptığınız patronun, özellikle ve sürekli olarak kendi sektöründe, sizin deneyimsiz olduğunuzu vurgulama sorunu. bu konu genelde kurumsal şirketlerde olmaz, hatta hiç olmaz. bu konu yalnızca patron şirketlerinde gerçekleşir, neden mi?

    tecrübeniz önemli olmasaydı eğer, en az 2 sene tecrübe aranan bir ilan için şu an kuvvetle muhtemel patronun karşısında ter döküyor olmazdınız. patron kişisinin, üstüne basa basa, size tecrübesiz/deneyimsiz diyemeyeceği için, sizin o sektör için tecrübesiz olmanızdan bahsetmesinin sebebi, yaklaşık 30 dakika sonra, ''sizinle çalışmak isteriz ama bütçemiz malum'' cümlesini kurabilmek içindir. yemeyin.

    burada patron kişisi, olaya özellikle, ''her personeli eğitmemiz vallahi 1 senemizi alıyor'' cümlesiyle girer. bu cümleyi son derece eminim ki hepimiz en az bir kez duymuşuzdur. yani bunun anlamı nedir biliyor musunuz? 1 sene sizi eğitmekle geçecek, o sebeple 1 sene maddi açıdan domalmanız gerekecek :( burada medeni karpuz kılıklı patrona verilecek en sevimli cevap, ''ben k9 muyum?'' olacaktır ama siz yine de vermeyin bu cevabı.*

    9. maaş beklentisi sorusu. en önemli soruyu en sona bıraktı vay çakal* . şimdi, vereceğiniz cevap sizi rezil de edebilir, vezir de edebilir. en hassas soru budur. zira şöyle izah edeyim, sona kalan 2 muazzam adaydan biriyseniz, o maaş sorusuna verdiğiniz cevap sizi iş sahibi yapar ya da yapmaz.

    maaş ile ilgili beklentilere girmekten ziyade, ilk etapta googleda, görüştüğünüz şirketle ilgili, başvurduğunuz pozisyonun piyasasıyla ilgili bir araştırma yapmanız farz olur bu tür durumlarda. farazi beklentilere girmek ve bunu dile getirmek, bazen alacağınız ücretin çok altında çalışmayı kabul etmenizi, bazen de adaylıkta 1. sıradayken çok yüksek beklentiye girmenizden ötürü maçtan diskalifiye edilmenizi sağlayabilir.

    genelde her kurumsal şirketin, zaten pozisyonlara yönelik, nadiren de adaylara yönelik bir ücret skalaları vardır. eğer tecrübesizseniz, işkolig adlı sitede, benzer pozisyonların, benzer maaşlarını araştırabilirsiniz. eğer tecrübeliyseniz, en iyi ihtimalle son iş yerinizden aldığınız ücreti söyleyebilirsiniz. ancak bunun da, son net maaşınızla yeniden işe başlama gibi bir riski yok değil.

    bu iş sizin için çok çok önemliyse, maaş beklentinizin 2. planda kaldığını, söz konusu pozisyon için belirlenen skalaya uyabileceğinizi vb. yuvarlak ama garanti cevaplar verebilirsiniz. zaten kendinden emin bir duruşa sahip olduğunuz sürece, onların size teklif edecekleri maaş da bellidir.

    şimdilik bu kadar. tecrübeler aklıma geldikçe editlerim.

    yazar notu: bu dahil yapılan bütün genellemeler yanlıştır.