• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (8.20)
it's a wonderful life - frank capra
iflasın eşiğine gelen george bailey (james stewart) bir noel gecesinde kendini nehre atarak intihar etmek üzeredir.doğduğundan bu yana aynı küçük kasabada yaşayan bailey kendisini buraya ve insanlarına adamış,hoşgörülü,güvenilir ve yardımsever bir insandır.büyük bunalım 'ı hasarsız atlatmış,babasından devraldığı konut ve finans şirketi aracılığı ile kasabalıların neredeyse tamamını konut sahibi yapmıştır.bu arada para kazanmayı, mimar olma fırsatını,dünyayı gezmeyi, kısaca tüm hayallerini ertelemek zorunda kalmıştır.kasabaya yaptığı bunca iyilik kötü yürekli banker henry f. potter (lionel barrymore)'ın çıkarları ile çakışır.potter,bailey'in sürekli peşindedir artık.birgün aradığı fırsat çıkar ve finans şirketine ait önemli bir miktarda para bailey'in alkolik ve yaşlı amcası billy bailey (thomas mitchell) 'in dalgınlığı sonucunda potter'ın eline geçer.banka müfettişlerinin yaptığı bir denetlemeden sonra şirketin açığı ortaya çıkar.bu iflas ve tutuklanma anlamına gelmektedir.çareyi intaharda bulan bailey kendini nehre atmak üzere iken yeryüzüne gönderilen melek clarence (henry travers) onu ölümden kurtarır.melek,bailey'in bir arzusunu yerine getirerek ona 'kendisinin hiç doğmamış ve yaşamamış olduğu' bir dünyayı gösterir.bailey kendisine gösterilen bu dünyanın hiç de güzel olmadığını görür ve insanların çevrelerine sayısız katkıları,iyilikleri olduğunu,ama her zaman bunun farkına varamadıklarını anlar.


  1. 20. yüzyılın en ilham verici filmi seçilen şahane hayat, aslında -çekildiği yıldan kaynaklı- son derece kalitesiz ve komik bir fantastik sahne ile başlıyor. bunun üzerine film ilerledikçe filmi bir nevi "hayallerini takip et" öyküsü zannedebiliyorsunuz.

    ancak film ilerledikçe işler değişiyor, uzun adam james stewart'ın muazzam oyunculuğu ile filmi ağzınız kulaklarınızda ve göz yaşları içinde tamamlıyorsunuz.

    feel good movie dediğimiz kavramın belki de ilk ve en önemli temsilcisidir ve kendimizi kötü, işe yaramaz hissettiğimiz her zaman izlenebilir.

    "to my big brother george, the richest man in town"
  2. son sahnede, duygularınızı doruk noktasına ulaştıran nadide filmlerden bir tanesidir.
  3. insana yaşama sevinci veren muhteşem film.
  4. evde internetim olmadığı için pek değerli arkadaşımın verdiği arşiv filmler içinde bulduğum ne zamandır izlemek istediğim ve sonunda izlemeyi başardığım film.

    siyah beyaz film izlemenin verdiği keyfi neredeyse unutmuşum. eski zamanlar, eski kıyafetler, eski telefonları görmek artık enteresan geliyor sanki eski zamanlar değilmiş de biz başka bir dünyadaymışız gibi.

    hikayesi basit ve tahmin edilebilir olsa da zamanına göre değerlendirildiğinde iyiler her zaman kazanır temasıyla oldukça güzel.