1. "iyi ve kötü yoktur, yalnızca olayların iyi ve kötü şeklinde yorumları vardır."

    bir nesne, bir olay, bir fikir veya bir insan. iyi ve kötü, sahiden var mıdır ? yoksa hepsi birer 'öğrence' veya 'öğreti' midir ?

    herhangi birini arkanıza bir "yargı" almadan iyi veya kötü diye yorumlamak imkansızdır. bilinmeyen şey iyi veya kötü olamaz. yargı, bir kavramı veya fikri bütünüyle bilmeyi gerektirmez fakat bir 'baz alma' yı gerektirir. hırsızlığın kötü olduğunun öğretildiği bir çevrede yaşamışsanız, çalan birine ağzınız köpüre köpüre "hırsız! hırsız! " diyebilirsiniz. hatta onun ellerini ve ayaklarını kesebilir, onu giyotine götürebilir, halatlara bağlayıp binek hayvanlarının peşisıra köy meydanlarında sürükleyebilirsiniz. lakin neredeyse tüm bireylerinde kleptomani gözlemlenen bir toplumda büyütülseydiniz bu cümleyi asla kurmayacaktınız.

    bugün amazon'da mızrak, ok kullanan, inanç, ritüel ve gelenekleri bugünun yerleşmiş avrupa toplumlarından çok farklı olan kabileler hala yaşıyorlar. bu kabilelerin bazılarında kabile reisine saygısızlığın cezası ölümdür. hatta doğrudan öldürülmektir. böyle bir güruhta büyütülen bir çocuk olsaydınız, kardeşiniz, hatta annenizin gözlerinizin önünde boğazının kesilmesine hiçbir şekilde karşı çıkamayacak, hatta bunu bir 'onursal gereklilik' olarak görecektiniz.
    tabu, kadın-erkek ilişkileri, karakteristik özelliklerin yorumları, tüm dini-felsefi inanç ve görüşler, etnik kökenler...
    bunların herhangi birine karşı bir yargınız veya sempatiniz varsa ki olmaması imkansızdır, bu, çoğunlukla çevreden edindiğiniz veya elinizde olmadan size yapışan (din, ırk, sosyal statü vb.) nitelikleriniz yüzündendir. yani öğretilmiş ahlak ya da kaçınılmaz kimliğinizin getirdiği bir yapay yargılama sistemidir. tamamiyle değişken olan fakat evrensel olarak "iyi" veya "kötü" şeklinde toplumlara yedirilen, toplumları mümkün olduğunda sükunette tutmak için tarih boyunca geliştirilmiş kavramlardır. zira insan bu noktaya gelene dek çok kan dökmüş, çok yurtlar yakılmıştır. bugün bütün iyi ve kötü kavramları tarih içinde ezelden beri olduğu gibi halen değişmektedir. ve sonsuza dek bir önceki nesil, bir sonrakinin hareket ve etik anlayışını "şimdiler öyle mi, saygı bitmiş, nerede eski bayramlar, bizim zamanımızda..." diye küçük öz-avutmalarla idare etmeye çalışmaktadırlar. bazen ise bir kültür diğerine saldırmaktadır. örneğin töre yüzünden öldürülen gençler, anne-babaların çocuklarının yaşayışlarını kaldıramamaları, arada oluşan derin uçurumlar ve onlar ile ilişiklerini kesmeleri gibi sayısız örnek...

    bütün insanlığı tek bir "insan" gibi düşündüğümüzde bu sonsuz devinimi biraz da olsa anlayabilmek mümkün olacaktır. nasıl ki bir insan hayatı boyunca adeta birbiriyle çelişecek derecede farklı iki düşünceyi farklı dönemlerde taşıyabiliyorsa, insanlık da bu uçuruma, bu ayrışmaya mahkumdur.
    bu sebeple herkesin gönlünde yatan o tatlı düş olan "dünya barışı", "sonsuz iyi yaşam", "harika bir uyum içerisinde insanlık", "savaşın bittiği bir dünya" gibi ütopyalar asla varolmayacak, kutsal veya evrenselmiş gibi dayatılan fakat aslında tamamen kendi yağında kavrulan toplumların "yorumları" olan 'iyi' ve 'kötü' kavramları ise hiçbir zaman 'gerçek' olamayacaklardır.

    çünkü iyi ve kötü yoktur. yalnızca olayların iyi ve kötü şeklinde yorumları vardır.