1. 1921-86 yıllarında yaşamış alman performans sanatçısı, enstalasyon ustası, sanat kuramcısı, 'sosyal heykelci'.
    aynı zamanda ülkemizin tüm güzel sanatlar fakültelerinde ismi ağızdan düşmeyen, sakızmışçasına uzatılan, akademisyen ve öğrencilerin öve öve bitiremediği, ama aynı zamanda yaptıkları işlerle beuys'un kuramlarıyla tamamen çelişenlerin sanatçısıdır, beuys. peki bu durum onun imajını zedeler mi? buna siz karar verebilirsiniz.

    joseph beuys'un felsefesine göre herkes sanatçıdır. yani herkes sanat icra edebilme potansiyeline sahiptir. peki nedir bu iddialı sözün altında yatanlar: öncelikle onun için sanat, estetikten ibaret bir şey değildir. sunum önemli değildir, materyaller önemli değildir (tuval, mermer, toprak, metal vs...), aslolan çizgidir onun için, söylenmesi/yapılması gerekenlerdir. buna istinaden 1972 yılında batı berlin karl marx meydanındaki 1 mayıs gösterilerini sonuna kadar izlemiş, ardından gösteri sonunda topluluğun meydanda bıraktığı tüm 1 mayıs bildirileri ve çöplerini öğrencileriyle toplayarak bir sanat galerisine yığmışlardır. eylemin amacı hem çevreyi temizlemek hem de o bildirilerdeki partiye körü körüne saplananları dizginlemekti. çünkü doğu almanya'nın baskıcı komünizminden hoşlanmadığı kadar federal almanya'nın da sözde demokrasisinden hoşlanmıyordu.
    başka bir örneğe geçersek, beuys, almanya'nın kassel şehrinde meydanlarda aylarca sanat, özgürlük, toplum konularında konuşmalar yaptı. kassel'deki bu hareketiyle sanatın yalnızca görsel değil, işitsel de olduğunu nitelemek istedi. yani bir nevi, sanatın işlevi hangi yöntemle olursa olsun dünyayı, yaşantılarımızı biçimlendirmektir dedi, beuys. kendi ortaya koyduğu 'sosyal heykel' kavramı da bununla aynı doğrultudadır; bir insanın varoluş sürecinde olması, kendini tanıması, kendi hayatını ve çevresini, dünyasını biçimlendirmesi onun için bir heykeldir. buna bağlı olarak her insan sanatçı, her düşünce ise materyaldir.

    tahmin edilebildiği gibi beuys'un birçok işi siyasi ve eleştirel performanslardan oluşuyordu. peki ne tetiklemişti bu kadar toplumsal olmasını? yaşadığı tarihlere bakarsak cevap çok basit: II. dünya savaşı. henüz 22 yaşındaki beuys'un savaş sırasında kullandığı uçak kırım'da düşüp kara saplanıyor. saatlerce ne beuys orduyla ile iletişime geçebiliyor ne de ordu beuys'u aramaya çıkıyor. en sonunda tatarlı yerliler ağır yaralı olan beuys'u bulduklarında vücuduna iç yağ sürüp, keçeyle vücudunu sarıyorlar (bu olayın gerçekleşmediğine dair son yıllarda birçok şey yazılıp çiziliyor, buna sonraki paragrafta değineceğim). kendisine geldikten sonra yerlilerin yaptıklarından çok etkilenen beuys, birçok performansında iç yağ ve keçeyi materyal olarak kullandı.^:america likes me and i like america^^:chair and fat^^:homogeneous infiltration for grand piano^^:the pack^^:how to explain pictures to a dead hare^ beuys 60'lı yıllarda fluxus akımına da dahil olduktan sonra fikirlerini pekiştirip olgunlaştırdı. ve 1986 yılındaki vefatına kadar toplum odaklı sanat anlayışını sürdürdü. eleştirel performanslarının yanında politikayla da ilgilenip alman öğrenciler partisi'ni ve doğrudan demokrasi örgütünü kurdu. aynı zamanda alman yeşiller partisinin de kurucularından oldu.

    tatar olayı aldatmacasına geri dönersek örnek bir makale olarak şuradaki yazıyı okuyabilirsiniz. eğer makaleyi özet geçmem gerekirse joseph beuys 'heykellerinde' kullandığı iç yağ ve keçe mitini, şaman göstergelerini ve hıristiyan ikonografisini, kurduğu örgüt ve partilerle destekleyip kendi mitini yarattığı ve kitleleri yönlendirmeye çalıştığı yazmakta (isa'nın et-ekmek kan-şarap ritüelleri gibi). ancak; beuys'un tatarlar tarafından yağ ve keçeyle kurtarıldığının bir aldatmacadan ibaret olduğunu da kanıtlarla belirtmektedir. ama ben bunlara takılmanın tamamen yersiz olduğunu düşünüyorum; eğer kitleleri etki altına almak iyi bir sebeple yapılıyorsa, bunun aldatmayla gerçekleşmesinin bir mahsuru yok bence.