1. şöyle de bir instagram sayfası var, facebooku daha tam çözememişler heralde sayfa açacaklarına kişi olarak açmışlar ^:swh^
  2. kediköy
  3. lise yıllarımdan beri hiç ayrılamadığım istanbulun en sevdiğim ilçesi. üniversiteyi beyazıtta okudum, şimdi beşiktaş'ta çalışıyorum. 7 yıldır her akşam bir vapur beni kadıköye yanaştırıyor ve buraya adımımı attıkça içimi huzur kaplıyor,evime geldim hissine kapılıyorum . bazen tahammül edemediğim mekanlar ve tiplemeler olsa da kemiği her zaman aynı olan ilçe.
  4. evim kadıköy'e pek yakın değil ancak eve gittiğimde kadıköy'e uğramazsam kendimi istanbul'a gitmiş gibi hissetmiyorum. çeşitli sebeplerle 4-5 yıl boyunca uğradığım bir yer.sokaklar aşina, insanlar güzel, havasında yaşamın enerjisi. kısaca güzel yer. bak yine aklıma geldi özledim.
  5. alkol kullanan arkadaşlar için en ucuz içme yerleri, yeldeğirmeni tarafında ahbap var. bol bol erasmuslular gelir. antikacılar sokağında grange bar var. buranın müzikleri iyidir rock müzik severlere. wizards var rexx'e doğru çıkarken bay yengeçin çaprazında ama çok ufaktır. birde rexx'in karşısındaki pilavcının solundaki sokakta revolte var. ben bira sevmem ama dediğim fiyatlar bira için geçerli hep. shot severler için ise grange'taki kampanyalar fena değilidir ve akmarın alt sokağında bulunan millwall pub var orada da güzel shot kampanyaları oluyor.

    ayı,zeplin, çivi,fil gibi konsept mekanlar var. bunların önünde hep bir kalabalık vardır. özellikle ayı. barın önünde yoğun bi kalabalık bir nevi sokakta içerler. en sevmediğim, en yapmacık bulduğum mekan burasıdır koca kadıköyde. genelde ortam için tercih edilir. ayı'nın bir tercih nedeni de dünya ülkelerinden bir sürü farklı çeşit satar. eğer maksat bu farklılığı denemek ise millwall ya da alkımın karşısındaki harp'e gidilebilir.

    gelelim rakıcılara. birincisi kadıköy sahnenin karşısındaki sokakta(sokakta hayat var,buluşmanın yapıldığı hayalperestte bu sokakta) balıkçılar çarşısının sokağında, akmarın alt sokağında bu tip mekanlar var. genelde konspeti rakı olan çoğu mekan hesaba ek olarak %10 komisyon alır. benim tavsiyem ise o balıkçılar çarşısının sokağının sonuna doğru kanatçı diye bir yer var. orada tip almazlar ve fiyatlarda genel olarak daha ucuzdur.

    karnı acıkanlar için kadıköyde adım başı pilavcılar ve dilim pizzacılar vardır. ucuza bu şekilde karın doyurulabiliyor.

    gelelim kadıköyün en sevdiğim noktasına. kadıköyün en sevdiğim yerleri bol bol dostlarla samimiyetin dibine vurulan salaş çaycıları. benim en çok gittiğim fil barın karşısındaki yol geçen hanı ve antikacılar sokağındaki çaycı. eş dost genelde burada oturur sohbet ederiz. çay 1.5 tl oldu ama. antikacılar sokağındaki çaycıda tüm gün radyo alaturka çalar, yol geçen hanının bir eksiği ise fil barın yüksek sesli müziği rahatsız edebilir. bir de rexx'e çıkan yokuşta sol tarafta yeşilçam çaycısı var. müzik olarak yeşilçam müzikleri çalar, çayı en lezzetli olandır ancak yokuşta o ufacık taburelere oturmak insanın canını sıkıyor.

    bu yazdıklarım kadıköyün 10'da birini oluşturur. bir sürü güncelleme gelebilir. şimdilik hoşçakalın.
  6. ateş istedi. ateş verdim. sigara istedim, yok dedi. eyvallah dedim, cakmaģımı bekledim. çakmağı geri verdi, dur dedi. arkasını döndü, eliyle bir tane muma uzandı. al dedi. baktım, tebessüm ettim. çakmak ile mumu yaktık. teşekkür ettim. yoluma devam ettim.
    burası kadıköy.
  7. doğup büyüdüğüm ve öleceğim ilçe... neden buraya bu kadar bağlı olduğumu anlatsam kadıköylü olmayanlar anlayamayacak, kadıköylüler ise zaten neyden bahsettiğimi çok iyi biliyor olacak. o yüzden uzatasım yok. burası bir ayrıcalık değil, kadıköylüyüm diye herhangi bir yerimize kuş konmuyor ama güzel ulan burası...
  8. her yıl birkaç kez kitap almak için gitmek zorunda olduğum, istanbul ilçesi. ne kalabalığını ne trafiğini ne de mekanlarını sevmem.
  9. her sokağında farklı bir anı barındıran güzel ilçe.

    boğa heykelini görünce kadıköy'e geldiğinizi anlarsınız. bahariye'nin hareketli ve hızlı akan sokakları, ara sokaklarda bulunan nadide kafeleri ve sokak müzisyenleri karşılar sizleri. bahariyeden yukarı doğru çıkarsanız moda da güzel bir çay içme fırsatı yakalaya bilirsiniz.
    rex sinamasında bir film izleyip kadife sokakta arkadaşlarla sohbet ederek keyifle biranızı yudumlarsınız.
    eğer 20'li yaşlarda ve dağıtmak istiyorsanız leş gibi ama bir o kadar eğlenceli olan eskici de buluşup bağıra bağıra 90'lar pop müziği ile kendinizi piste atarsınız.
    mutsuzsanız rıhtıma inin derim. kendinizi haydarpaşa garına karşı bir bankta bırakıp kafanızın deniz ve martı ile birlikte uzaklara gitmesini düşünün.
    hiçbir işiniz yoksa kendinizi sokaklara bırakın. kalabalık hızla üstünüze gelirken bu kadar insan arasında yalnız olmak üstüne düşünün.
    barlar sokağından çıkarken biraz sarhoşsanız sokaklarında bağıra bağıra gülün. sonra bir arkadaşının omuzunda ağlayın, ağlayın...
    akmara uğrayın. kitaplar arasında kaybedin kendinizi. klise çanları ve ezanın birlikte karışmasını dinleyin. antikacıları gezin.
    ve son olarak bundan da sıkılırsanız atlayın hemen vapura kabataş veya karaköy'ün keyfini çıkarın.
  10. Buket uzuner kitabında geçen bir diyalogta şu şekilde ifade etmiş, ne de güzel söylemiş.

    "Kim demiş 'körler ülkesi' diye? Asıl kadıköy'den görülür istanbul'un en güzel yüzü!"

    hikayesini merak edenlere :)