1. kadın - erkek eşitliğine dair bi kaç cümle kurmak istiyorum eğer okursanız. maddeler halinde aşağıda belirttim.

    a) eşitlik adı altında erkeklerin yerilmesinden hatta çoğu zaman itin götüne sokulmasından bıktım.

    b) kadınla erkek eşit değildir, bunu anlamak için ilkokul seviyesinde biyoloji bilgisi yeterlidir. hatta bence kadın çoğu alanda daha üstündür, ama bu eşit olmadığımızı değiştirmez.

    c) regl, adet döngüsü ve doğurganlık utanılacak bir şey olmamakla beraber övünülecek bir şey de değildir. insanların gözüne sokmaktan vazgeçin, biyolojik nedenlerden dolayı bunlardan mahrum kadınları, aynı zamanda yine bir grup erkeği aşağıladığınızın farkına varın.

    d) çiçek anandır ben kadınım tavrınız herhangi bir amaca veya sonuca hoş bir şekilde hizmet etmiyor. çiçek kötü bir şey değil. ayrıca sen değilsen ben miyim çiçek ? 107 kilo çiçek mi olur ulan ?

    e) bayan değil kadın diyorsunuz, haklısınız. ama erkeklerden önce hemcinslerinize öğretin. zira ortadoğuda bir kadına kadın dediğim için o kadınlar tarafından bir kaç kere aşağılanmışlığım, terbiyeme laf edilmişliği var. ben hanımefendi demeyi tercih ediyorum ve bu sizi hiç ilgilendirmez.

    f) bu işi evirip çevirip kendi lehinize o kadar çevirdiniz ki neredeyse her kadınlar gününde sizlerle yan yana yürüyen bizleri yorgun düşürdünüz.

    g) kadın obje değildir diyip sosyal medyaya fit erkek fotoğrafı atıp açıklamasına canım baklava çekti yazma. siz kıvrımlarınızla güzelsiniz ama erkekler fit olmak zorunda. hadi ya ?

    h) bir kere olsun, ömrünüzde bir kere olsun, erkek arkadaşınızın erkekler gününü kutlayın. yanında olun.

    ofansif feminizme maruz kaldım, belki dolduğum için böyle yazdım.

    ağrınıza da gitmesin, sizi seviyorum ben. yapıcı bir eleştiri olduğunu düşünüyorum.

    " kurtar beni kedi bayan! " şakasıyla tatlıya bağladığımı düşünerek gidiyorum.
    kuz
  2. bu eşitliğin varlığını savunmak saçmadır. hukuk ve devlet gözünde kadın ve erkek eşittir fakat sosyal hayatta böyle bir eşitlik söz konusu değildir. kadın ve erkek eşit değildir çünkü "tamamlayıcıdır", aynı değildir "bütünleyicidir".

    erkek bazı konularda kadından üstündür, kadın bazı konularda erkekten üstündür. bu şekilde 'ben üstünüm' yok efendim 'hayır ben üstünüm'lere ne lüzum var. ego savaşları sadece düşmanlığı getiriyor.
    creep
  3. dünyada eşitlik kavramini belki de en iyi jean jack rousseau sorgulamıştır: "insanoğlu özgür doğar, ama her yerde prangalar giymiştir"

    dünyada aynı cinsler arasında bile eşitlik yokken farklı cinsler arasında eşitlik aramak bir ütopyadır. mühim olan kanun önünde adaletin adil taksim edilmesidir.
  4. “bu eşitliğin varlığını savunmak”tan kasıt nedir, önce bir bunu açıklığa kavuşturmak gerek.

    eşitlik deyince sadece biyolojik eşitliği anlıyorsanız bu konuda hiç yazıp çizmeyin en iyisi. zira bu eşitliği savunmak saçmalık falan değildir.

    öncelikle, kamusal alanda kadın-erkek eşitliği ile özel alanda eşitliğin ayrımına varalım.

    kamusal alan nedir? tüm toplumun ortak kullandığı alanlardır; sokaktır. okuldur. iştir. çarşıdır. devlet kurumlarıdır. arabanın içidir. otobüstür.

    -meselâ kamusal alanda bu beğenmediğiniz eşitlik olmasaydı, bugün kadın ve erkek mirastan eşit pay alamayacaktı. (bkz: miras hukuku)

    -bu eşitlik olmasaydı; kadınlar tıpkı suudi arabistan’daki gibi yanlarında erkek olmadan otomobil kullanamayacaktı.

    -bu eşitlik olmasaydı, kadınlar hamileliklerin son aylarında bile işte çalışmak zorunda kalacaklardı, yoksa işten atılırlardı. (oysa günümüzde doğum izni vardır)

    -bu eşitlik olmasaydı, kız & erkek aynı sınıfta okuyamayabilirlerdi.

    en önemlisi bugün, özgecan'ı öldüren katil, kadın-erkek eşitsizliğinden cesaret aldı. eğer toplum olarak bizler, onun beynine biraz olsun kadın-erkek eşitliğini sokabilseydik belki tecavüze kalkışmayacaktı. buna cesaret edemeyecekti.

    biyolojik olarak kadın ve erkek eşit değil elbette. ama bu, kamusal alanda kadın-erkek eşitliğinin savunulmasına “saçmalık” deme hakkını kimseye vermiyor.

    özek alana gelince, kendi şahsî ideolojiime göre, yani liberal-feminizme göre “bırakalım özel alanda insanlar nasıl mutlu olursa olsun” görüşü vardır. birbirlerini istismar etmedikleri sürece, bireyler özel hayatlarında ister eşit olsunlar, ister bir taraf baskın olsun ; orası bireylerin bileceği iş.

    diğer feminist akımları da tek tek anlatacak değilim.

    özetle, kadın-erkek eşitliğini “saçmalık yea, ego savaşına ne gerek var yea” noktasına indirgememek gerek.
  5. kadın insandır, erkek insanoğlu.
  6. mentaliteye dayanmayan tamamen duygusal bir fikir. kadın erkek eşitliği değilde toplumun cinsiyet adaleti denildiğinde ise daha mantıklı olan amaç.
  7. devlette bile eşit olunmadığı gerçeğiyle yüzleşilecek durumdur.

    en bariz örneği ise,

    kadının; babasının, kocasının devlet güvenceli maaşı var ise almaya devam edebiliyorken;

    erkeğin; reşit olduktan sonra hiç bir haktan yararlanamamakta ve bağımsız bir birey olarak kabul görmektedir.

    buna bakılacak olursa eşit değiliz arkadaşlar. erkeklerin iş gücü olarak değerlendirildiği bir toplumda eşit değiliz.
  8. düz mantıkla bakıldığında öyle görünebilir ama bu düzenlemelerin altında yatan sebeplerin araştırılması gerekir. nitekim burada amaç eşitliği bozmak değil aksine kadın ve erkek arasında eşitliği sağlamaktır. örneğin; erkeklerin dini nikah kıyıp resmî nikah kıymadan evlilik hayatı sürdürmeleri yüzünden resmî nikahtan önce dini nikah kıymak suç olarak tanımlanmıştı. yine, erkeklerin eşlerine sormadan malı mülkünü satıp kadınları dımdızlak ortada bırakmaları yüzünden en azından aile konutunu sarsmaması için kanun hükmü vardır. bu örnekler uzar gider şimdilik aklıma gelenler bunlar. yani demem o ki, sosyal hayatta kadınlarımız maalesef hala eğitimsiz, ekonomik özgürlüğü bulunmayan, özellikle yıllarca çalışmadan eş ve anne olarak hizmet eden ve yine kocaları tarafından mağdur edilen kişiler olduğundan devlet bu duruma bu şekilde çözüm bulmuş. bunda erkeklerin kadınlara göre iş hayatında daha yaygın bir şekilde yer alması da etkilidir. gönül ister ki tüm haklar eşit dağıtılsın ama ülkemizin toplumsal durumu dikkate alındığında kadınların biraz daha eşit olması gerekiyor.
  9. bu konuya bir başka bakış açısıda aileden geliyor. kız evlat, erkek evlat ayrımı. eskiye göre bu durum fazla görülmese bile varlığı devam ediyor. ailenin kız çocuğu oluyor ama aklında erkek çocuk var soyun devam etmesi, malının mülkünün yarın bir gün yabancıya gitmemesi gibi düşünceler içinde ikinci, üçüncü çocuğu yapıyorlar ta ki erkek çocuğu bulana kadar.
    erkek çocuk olmamış ise baba başka bir evliliği bile düşünüyor. başta da yazdığım gibi bu bakış açısı eskiye göre çok az ama hala var.
    tabi ki böyle bir ailenin içinde ki kız çocuğu ne kadar değerli ne kadar eşit haklara sahip olabilir?
    bu gibi durumlarda eşitsizlik ailede başlıyor, kimi kadınlar bu anlayışı kendi çabaları ile yıkarken kimileri de ailenin sonradan akıllanması ile bu eşitsizlikten kurtuluyor.

    not: kendi ailemde bu anlayışın tam tersi hakim bizimkiler kız çocuğu olana kadar erkekleri dizmişler. ^:swh ^
  10. kadin ve erkegin esitligi gibi bir sey soz konusu olamaz. bi kere erkek kadindan fiziksel olarak daha guclu bir varliktir. bu yuzdendir ki eski caglarda erkekler avlanmis, kadinlar ise yemek, cocuk gibi ihtiyaclarla ilgilenmislerdir. ancak kadin ve erkeklerin hukuki ve sosyal olarak esit olmasi ve ayni degeri gormeleri, bazilarinin zoruna gitsene zorunlu olarak saglanmalidir.