yok, beşiktaşın yuvası olan değil :)

okuduğum ilk anna kavan romanı. ve puanlamakta biraz zorlanıyorum. konusu, kurgusu, dili, sürükleyiciliği, herşeyi ile iyi bir romandı. puanlama yapamamamın niteliğiyle bir ilgisi yok. tavsiye edilebilir bir yazar ya da roman olarak göremiyorum. çünkü - bu iyi bir özellik de olabilir- anna kavan gibi yazarların, birinin tavsiyesinden çok okurun kendi başına keşfettiği zaman kıymeti artacak ya da anlaşılabilecek yazarlar olduğunu düşünüyorum.

yine de tanıtayım bu kitabı biraz:

okuyucuyu aksiyona boğmadan, büyük büyük olaylarla sarmadan da oradan oraya fırlatan, bir sonraki sayfayı merak ettiren, saran bir yapısı var. görece kısa da olmasının etkisiyle bir kaç günde bitiyor. ancak, sayfalar ilerledikçe, kitap, gerçekle hayalin birbirine karışmaya başladığı, tekinsiz sulara yelken açıyor. yine bunu da olumlu ya da olumsuz bir değerlendirme olarak sunuyor değilim. tamamen okuyucunun beklentilerine, kendini neye hazırladığına bağlı olarak, alınan tat kişiden kişiye değişecektir.

ben (bkz: buz - anna kavan) ile devam ediyorum.