1. vücudun “fight or flight” ya da “savaş veya sıvış” tepkisi fazlasıyla ve sık sık tetiklendiği zaman yaşanan psikolojik rahatsızlık.

    kaygı ya da anksiyete, vücudun gerçek olmayan bir durum karşılığında hissettiği duygudur. korkuya çok benzer. ama korku gerçek bir tehlike karşısında hissettiğimiz bir duygudur. şöyle bir örnek verelim: gece ıssız ve karanlık bir sokakta yürüyorsunuz. bir tehlike olasılığı karşısında kaygı hissedebilirsiniz. gerçek bir tehlike yoktur ortada ama siz yine de olabileceğine inanırsınız. olası bir tehlike olabileceğine inanma durumu, hayatınızın diğer unsurlarına yayıldığında ve savaş veya sıvış fazlasıyla sık tetiklendiğinde kaygı bozukluğuna yol açar.

    kaygı bozukluğunun nedeni çoğu zaman, bilinçaltında yatan çocukluğumuzdan kaynaklı bir travmadır. çok büyük bir olay olması gerekmez. hatta hatırlamıyor bile olabilirsiniz ama yaşadığınız güncel olaylar birden bire o çocukluk anısının kaygısını tetiklemeye yeter. savaş ya da sıvış tepkisi devreye girer, kalp atışları hızlanır, ter basar, kaslarda gerginlik oluşur. işyerinde veya okulda, ikili ve arkadaşlık ilişkilerinde yeterlilik en büyük tetiklerden biridir ve kişinin hayatında en çok etkilenen alanlar bunlar olur çünkü kişi bu durumlardan kaçmaya başlar. işi, okulu, ilişkileri etkilenir.

    kaygı bozukluğu hastayı çok yoran bir şeydir. fizyolojik olarak yol açtığı yorgunluk hissinin ötesinde, zihinsel yoğunluğa yol açar. kişi daha ortada fol yok, yumurta yokken oluşabilecek tehlikenin önüne geçebilmek için plan yapmaya başlar. en az 10 adım ötesini planlar. her olasılığı, o olasılıkların da 10 adım ötesini planlamaya çalışır. eski bir bilgisayarda 50 dosya açıp çalışırken, alttan müzik dinleyip, yemek yaparken, bir yandan oyun oynayıp, bir yandan da etrafınızdakilere cevap yetiştirmeye çalıştığınızı düşünün. (ya da bana öyle geliyor, ne bileyim, yorluyorum işte)

    işte öyle bir beyin yorgunluğu. gece gördüğünüz rüyalar da cabası, herkes antidepresanların saçma sapan rüyalara yol açtığını düşünür ama bence kaygı bozukluğu bunun suçlusu. beyin uykuda bile sorun çözmeye devam etmeye çalışıyor çünkü. benim çözümüm, kafada kurmaya çok başladığım, planlarla başa çıkamadığım zaman, “en kötü ne olabilir” diye düşünmek. hakikaten düşünmek, sesli. ya da yazılı. yazılı daha etkili oluyor aslında. tekrar tekrar okuyabiliyorsunuz. o zaman yaptığım planların ne kadar gereksiz ve saçma olduğunu görüp, sakinleşiyorum.