-
bilimsel açıdan cevabı açık bir sorudur: devrilen bir ağaç havayı iter ve sıkıştırır, bu da bir uğultu meydana getirir, yere çarpma anında da zeminde titreşime yol açarak ses üretir. bu olayı birinin işitip işitmemesi süreç açısından tamamen önemsizdir.
fakat bu sorunun farklı görüşler açısından farklı cevapları vardır:
deneycilik (ampirizm) >>> bir ağacın devrilmesi sırasında ses dalgaları oluştuğundan, bir gözlemcinin orada bulunmasından bağımsız olarak ses oluşur.
akılcılık (rasyonalizm) >>> insan gerçekliğin yalnızca gözlemcisidir, dolayısıyla orada bulunmadığında da ses oluşur.
kurmacılık (konstrüktivizm) >>> insan, bir ağaç devrildiğinde daima bir sesin çıktığını varsayar çünkü hep öyle olagelmiştir yahut da beyin ağacın devrilmesi sürecine sesi de katarak kurar. bu yüzden muhtemelen ses çıkmaz.
tekbencilik (solipsizm) >>> ses oluşmaz çünkü ağacı tasavvur etmediğimiz sürece ağaç var olmaz.
gerçekçilik (realizm) >>> ses oluşur çünkü ses bir gözlemcinin orada bulunmasından bağımsız olarak vardır.
idealizm >>> varlık algılamaktır. ağacın ve ses dalgasının var olması için bile algılayış gereklidir. algılayacak kimse yoksa ne ses dalgası var olur ne de ağaç.
kuantum fiziği >>> “varlık algılamaktır” ilkesi özellikle kuantum fiziğinde önemli bir yer tutar. mesela, madde ve enerjinin aynı anda dalga ve parçacık özellikleri sergileyebileceğini gösteren “çift yarık deneyi”nde münferit adımların ayrıntılı belgelendirilmesi neticeyi de etkiler. kuantum teorisine göre bir parçacık birbiriyle çelişkili birçok durumda aynı anda bulunabilir. -
ben olmayınca bu güller, bu serviler yok.
kızıl dudaklar, mis kokulu şaraplar yok.
sabahlar, akşamlar, sevinçler tasalar yok.
ben düşündükçe var dünya, ben yok o da yok.
ömer hayyam -
zen koanlarını anımsatan bir soru.
zihnimde devrilen ancak sence karşılığı olmayan bir ağacın sesiyle, sokağında devrilen fakat duymadığım, bilmediğim, duyularımca karşılığı olmayan bir ağacın sesini kıyaslamak gerekirse, hangisi vardır ve hangisi gerçektir? pekâlâ bu iki gerçeklik, hangi düzlemde kesişir yahut hangi düzlemde ayrışır?
işte bunlar hep matrix. -
(bkz: var olmak algılanmaktır)
(bkz: #109732)
varlığın nesneye değil de özneye bağlı olduğu bir durumda, kimsenin olmadığı bir yerde ağaç ses çıkarmaz hatta düşmez ve hatta var olamazdı. işte böyle bir durumda var olduğunu düşündüğünüz herşey; aileniz, eviniz, dinlediğiniz müzik, tattığınız yemek...herşey siz algıladığınız için var. siz algılamadıkça yoklar. evren beyninizden, sizden ibaret.
böyle bir durumda çift kırılma deneyi ile ışığın doğasını çözmeye çalışan bilimadamlarını da siz var ettiniz aslında, onları algılama zahmetinde bulunarak.
evreni keşfetmeye çalışan bilimadamlarını algılayarak onları var ettiniz. evren sizin algılarınızdan yani sizden ibaretse eğer aslında sizi keşfedebilsinler diye var ettiniz o insanları. bu sizi yaratıcı makamına koymaz mı?
ama daha kaotik bir durum var. ya ağaç sizseniz? yani biri sizi algıladığı, düşündüğü için var olduysanız ve düşünmeyi/algılamayı bıraktığı zaman yok olursanız?
puslu kıtalar atlası adlı kitapta benzer bir paragraf okuyabilirsiniz. sanırım anafikri şöyleydi; düşünüyorum öyleyse varım. düşünen bir adam düşünüyorum öyleyse o da var. bu adam beni düşünüyorsa var olan ben miyim yoksa beni düşünen o mu?
konudan uzaklaşmadan (ki biraz uzaklaştım kabul ediyorum) bitirmek gerekirse üzerine düşünmesi zor ve korkutucu ama heyecanlı olan soru. -
çıkarır.
her şeye insan odaklı bakılmaması gerekir. insanlar bir sesin varlığını onaylayınca o ses var olmuş olmuyor çünkü. ama önerme tam felsefe ve lafazanlık yapılacak türden. nihilizm, descartes'ın cini, yapısalcılık anlaşılan wittgenstein'a kadar yolu var önermenin.
ayrıca bir ağaç düştü ve çevredeki insanlar sesini duydu. duymayan birine ağaç düşünce ses çıkardı dedi. bu, o anlatılan insan için ne kadar ikna edici olur? ağacın varlığını anlatılan insan ne kadar deneyimler? işin özü dil bize bazı simgeler ve varlıklar vaat eder ama gerçeğini veremez. varoluşu dille bir yere götüremeyiz. a priori sayıklamaları olur ancak. -
felsefecilerin klasik tartışma sorularından birisi. konu "gözlemcinin deney üzerindeki etkisi" nedeniyle kuantuma kadar geliyor.
idealizm - materyalizm ayrımını okuyucuya bırakıp, bu soruya bir ek yapmak niyetindeyim. -devrilen- -ağaç- -ses- dediğimizde aklımızda canlanan ağaç ve bir adet ses belirir. dolayısıyla orada ne bir ağaç ne de bir gözlemci olmasa bile, biz kafamızda ağacı devirip sesini de duyabiliyoruz. yani zaten kafamızda var olan bir olay cereyan etmiş olacaktı.
peki; "kimsenin olmadığı bir yerde devrilen ağaç ırmak sesi çıkarır mı?" -
öncelikle kavramları tanımlamak gerekiyor bu tartışmayı yapabilmek için.
1. ağaç 5 duyu organıyla hissedilebilen bir obje.
1.a. idealist düşünürsek maddesel bir şekilde orada değil. bir yansıma, izdüşüm, idea, düşünce, enerji, projeksiyon ne isterseniz o. aslında orada olmayan, orada olsa bile aslında o olmayan (bu nasıl cümleyse) ama bizim orada algıladığımız bir obje. (bkz: ağaç ideası) (bkz: ağaç objesi) (bkz: idea)
1.b. materyalist düşünürsek atomlardan oluşmuş somut bir materyal.
2. devrilmek, tartışmada, bahsi geçen ağacın yaptığı eylem.
3. ses insanın algılanabildiği bir duyum.
3.a. materyalist düşünülürse temelde insanın ortamda objelerin titreşme hareketlerini algılaması. maddelerin titreşimleri birbirine ileterek kulağa kadar getirmesi.
3.b. idealist düşünülürse maddelerin özü ve konseptleri ile alakalı bir durum. neyin ne ses çıkaracağı o objenin varoluşu ve ideası dolayısıyla belli. insanlar için ilgili objeden(*:ağaç) türeyen bir yansıma.
şimdi soruyu çözümlemeyi kabaca çözümledikten sonra cevaba gidilebilir.
burada ilk göze çarpan şey ağaç ve ses için idealist/materyalist ayrımı yapmamız gerekiği. başka türlü soruyu tek taraflı düşünüyor oluyoruz. tam bir açıklama gelmiyor. bu şekilde çözümleme yapınca da cevaba ulaşamıyoruz. o zaman akla başka bir şey gelmiyor: soru aslında doğrudan "ne kadar materyalistsiniz testi" gibi bir şeye dönüyor.
idealistin aşağı yukarı cevabı: ağacın düşmesi sırasında orada onu duyacak kimse yoktu. dolayısıyla o ses kimse tarafından duyulmadı. hiç duymadığımız bir sesin var olduğunu iddia edebilir miyiz? edemeyiz. etsek de doğrulayamayız. dolayısıyla öyle bir ses yok.
* şu anda yanımda bir aslanın kükrediğini iddia edebilirim. lakin bunu ikimiz de duymuyoruz. o aslan yine de kükrüyor mu?
* sağır bir insan için ses var mıdır?
materyalistin aşağı yukarı cevabı: öyle bir sesi duyan olmasa bile ağacın devrilmesi ve ardından maddelerin çarpışması, titreşmesi, ses çıkarır. çünkü öncesinde yapılan deney ve gözlemlerde maddelerin birbirine çarpıp titreştikleri zaman sesin ortaya çıktığı kanıtlanmış(*:evde kendiniz de kolayca yapabilirsiniz). siz orada olsanız da olmasanız da o titreşim yankılandı. sadece onu duyan olmadı.
cevap size kalmış. -
iki farklı düşünceden örnekleyeceğim durum.
ilki berkeley'inki gibi bir immateryalizm. madem kimse yokken düşen bir ağacın ses çıkarıp çıkarmayacağından şüphe ediyoruz, neden başta orada bir ağaç olup olmayacağından şüphe etmiyoruz? belki de duyularımızla algıladığımızı sandığımız dünya sadece düşüncelerimizde var ve biz bakmıyorken aslında geride hiçbir şey yok. (bkz: esse est percipi)
ikincisi ise ontolojik argümanın bu soruya uyarlanmış hali olabilir. yani kolaylıkla etrafta kimse yokken bir ağacın devrilip ses çıkardığını hayal edebiliriz, bu fikir zihnimizde vardır, bunu tasavvur edebildiğimize göre doğru olmak zorundadır. -
ontolojik, epistemoljik meselelerdir. metodoloji dersinde baya bir tartismisligimiz vardir. yanlis hatirlamiyorsam simpson da bahsi gecen bir olaydir.
"lisa: if a tree falls in the woods and no one's around, does it make a sound?
bart: absolutely! [makes sound of a tree falling]
lisa: but bart, how can sound exist if there's no one there to hear it.
bart: wooooooo… " -
bu soru ile hemhâl olunduğuna göre, evet çıkarır.