1. bir nevi ayraç.
    ben yapıyorum henüz bir zararını görmedim.
  2. @9 kızmışsın ama romantiğiz biz napalım :) öte yandan metalaştırmak kelimesinin lafzında bir problem var diye düşünüyorum burada.asıl özen göstermezsek, diğer eşyalardan farklı şekilde davranıp diğer şeylerden farklı bir bağı kurmazsak metalaştırmış oluruz kitabı. içerisinde barındırdıkları kitabı değerli ya da değersiz yapabilir evet doğru.ama bu ona özenle yaklaşmak veya yaklaşmamakla ilgili değil bence.
  3. yıllar önce okuduğum kitapları elime aldığımda, altı çizili cümleler, kıvrılma izleri olan sayfalar, ya da hafif ıslanıp kurumuş, yıpranmış sayfaları görmek beni mutlu eder.
    bana o kitapla ne kadar vakit geçirdiğimi hatırlatır. sanki o günlerimi, o aylarımı anlatır.
    kıvrılmasına karşı olanları kesinlikle anlıyorum, çok saygıduyuyorum. çok güzel bir özellik ama nedense bu iş bende farklı.
  4. her şey bir yana, ödünç verdiğiniz kişi kitabı okurken bir de parmağını tükürüğüyle ıslatıp da yapıyorsa insanı deli eden eylem.
  5. neden bütün kitaplara basım sırasında ip ayraç eklemiyorlar acaba ?

    basımı böyle yapsalar, ne kitap sayfalarını kıvırmak zorunda kalır insanlar ne de karton ayraç düştüğünde nerede kaldıklarını bulmakla uğraşırlar.

    kitap fiyatına sattıkları ayraçlar mı acaba sebep ?
  6. kitaplarım kıymetlidir. asla yapamam. benim kitabıma bunu yapana da acımam kızarım.
    ama başkasının kitabına karışamam tabii.
  7. benim kitaplarıma karşı yapılmaması gereken eylem.
  8. çok uzun bir süre hiç sıcak bakmadığım eylem. kitabın sayfasını kıvırmayı bırak kapağını bile kırmayayım/eskitmeyeyim diye hafif aralayarak okuyorum (dalga geçen arkadaşlarım da oldu, tabii eskiden daha da az aralardım ama dalga geçme mevzusu 1 sene olmamıştır). 1 hafta önce salı günü derste platondan okuma yapıyorduk. insanlara baktım; kıvırmışlar, küçük yapışkan kağıtlar (adlarını bilmiyorum, post-it desek sayılır mı?) yapıştırmışlar vs. hele bir tanesi kırmızı kalemi almış (hani şu ilkokulda kullandıklarımız) kendince çiziyor bazı yerleri, not alıyor filan. başım döndü. ayakta duramadım ilk. sonra yavaş yavaş kendimi alıştırmaya çalıştım. bir iki kaçamak bakışla başladım, dakikada 3-4 kere bakmaya zorladım kendimi. sonra alışmaya başladım yavaştan. anlamaya da çalıştım bu eylemleri yapan arkadaşları. "belki ben de deneyebilirim"e kadar gitti olay. iç hesaplaşma uzun ve yorucu. kırmızı ilkokul kalemini kullanan arkadaş ise doktora öğrencisi ^:swh^
  9. haz etmediğim eylem. ben kitabı 90 dereceden fazla açmayan bir insanım. o kitabı senden sonra da birileri okuyacak. ya da yıllar sonra sen tekrar okuyacaksın. bana gelen bir kitap yıpranmış gelse bende okuma isteği kalmaz şahsen. elbette kitabın önemli olan kısmı içindeki bilgiler ama yiyeceğiniz yemeğin tadı ne kadar güzel olsa iğrenç bir şeye benzerse yiyemezsiniz. onu tekrar elinize aldığınızda katlanma izleri, yıpranmış bir kapak, kopmak üzere olan sayfalar beni üzer. o yüzden kitaba düzgün davranırım, onlar siz ölseniz de yaşayacak varlıklar, değerlerini bilin. eğer size geçmişi hatırlatan bir şey istiyorsanız kitapta, kokusu, içindeki bilgiler ve başka şeyler olsun. yıpranmış, katlanmış sayfalar değil.