1. kitabın içeriğine, okuduğunuz öyküye, şiire, romana zeval getirmez arkadaşlar; kitap, bir sayfası kıvrıldığı için üzülüp boynunu falan bükmez. sevin kitabı, okumayı sevin de metalaştırmayın artık şu kitap mefhumunu, çok rica ediyorum. raftaki bir dvd diskine aşkla bakan, arada rafından alıp öpüp koklayan tuhaf insanlar gibi göründüğünüzün farkında değil misiniz dışarıdan bakınca? kitabın fiziksel varlığına değil, okuduğunuz şeyin içeriğine, kitabın özüne bağlılık duyun. kitaplar, sayfalar birer araçtan fazlası değildir, onlara fiziksel anlamlar yükleyip dolaylı olarak kötü edebiyatı yüceltmiş oluyorsunuz. kitabı kültleştirerek, metalaştırarak "bütün kitaplar iyidir" şartlanmasına kapılıp gidiyorsunuz. ben burada karalanan alelade şeyleri kitaplaştırsam, yarın bunun sayfalarını katlamak da bir kabahat mi olacak şimdi, ne alakası var? yapmayın, edebiyatı ucuzlaştırmayın.
  2. genel tanım: hangi sayfada kalındığını hatırlamak için gerçekleştirilen eylem.

    kişisel tanım: kalbime hiç ok saplanmadı ama saplansa herhalde bu durumun bana verdiği acıyla eşit olur dediğim eylem.
  3. eskiden acayip yaptığım eylemdir. başlığa büyük bir zevkle tıkladım sanırım herkes bunu yapıyordur diye girip yorumları okuyunca aynı büyüklükte bir hayal kırıklığı yaşadım doğrusu. o zaman bu kütüphanelerdeki kıvrılmış sayfaların izlerini kim yaptı arkadaşım !
    mert
  4. bir sürü ayılıp bayılıp ayraç almama rağmen gene de yaptığım iş!
    bununla da bitmez ki... altını çizerim bazı cümlelerin , kelimelerin...
    üstüne üstlük, bilmediğim şeyleri kitabın kenarına yazarım soru işareti koyarım ve açıklamasını bulup yine kitabın o bölümüne eklerim.

    okuduğum bölüm nasılsa artık, ona göre ruh halimi yansıtan şeyler yazarım...

    mesela zeliha'nın abu talip kuttubayev'in öldüğünü öğrendiği bölümde bööööö! diye ağlamışım, kitap ıslanmış gözyaşlarıyla ! ben de : dünya ne kadar kötü bir yer diye ağlak bir sürü cümle yazmışım. yamuk yumuk bir yazıyla hem de. niye düzgün yazmamışım? eee! hala ağlarken not almışım ondan. (bir de otobüste okuyordum o sebepten)
    bi de seneler geçtiği halde kitabın o bölümünü ile karşılaşınca yeniden ağlıyorum!
    ve aynı şeyleri hissediyorum!
    abu talip ölmemeliydi... ;(
  5. yıllar önce okuduğum kitapları elime aldığımda, altı çizili cümleler, kıvrılma izleri olan sayfalar, ya da hafif ıslanıp kurumuş, yıpranmış sayfaları görmek beni mutlu eder.
    bana o kitapla ne kadar vakit geçirdiğimi hatırlatır. sanki o günlerimi, o aylarımı anlatır.
    kıvrılmasına karşı olanları kesinlikle anlıyorum, çok saygıduyuyorum. çok güzel bir özellik ama nedense bu iş bende farklı.
  6. bende hiç sevmem bütün kitaplarım yeni alınmış gibidir. çiçek gibi bakarım onlara üstlerini dantelle örterim. :)
  7. ben kitabın sayfalarını kıvırmayı, cümlelerin altını çizmeyi vs severim. tertemiz bir kitabın okunmuş olduğunu bu şekilde görmek, saçma bir şekilde hoşuma gidiyor.
  8. en nefret ettiğim kısım da kitabın kapağını arkasına gelecek şekilde kıvıranlar. kendi kitabına yapana karışamam belki ama "yahu kitap o nazik ol azıcık ayı" diye geçiriyorum içimden.
  9. "ben senin kolun bacağını kırıyor muyum dingil?"
    yapmayınız efendim, kıymayınız.. o güzelim kitaplara işkence etmeyiniz.
  10. kitabı incitmiş gibi hissediyorum.