1. "sendeki tutucu yurtseverlik, bedensel katılığından, kasılmalarından, ruhsal kabızlığından kaynaklanıyor küçük adam. hakikati söyleyen dostlarını kılıçtan geçiriyorsun ama gene de, dostun olduğum için söylüyorum bunları, seni aşağılamak için değil. şu senin yurtsever dediklerine bir göz atalım: onlar yürümez, asker gibi uygun adım giderler. düşmandan nefret etmezler, her on yılda bir falan değiştirdikleri 'geleneksel düşman'ları vardır onların. geleneksel düşman bir on yıl sonra geleneksel dost olur, sonra gene geleneksel düşman. türkü söylemezler, askeri havalar bağırırlar...

    benim hakikatim karşısında yapabileceğin hiçbir şey yok, küçük adam. olsa olsa, geçmişte pek çok dostuna yaptığın gibi gebertirsin beni. isa gibi, rathenau, karl liebknecht, lincoln ve daha birçokları gibi öldürebilirsin beni. almanya'da buna 'alaşağı etmek' diyordunuz. uzun vadede, bu yaptıkların seni alaşağı etti. ama gene de kendine göre bir yurtsever olmaktan vazgeçmedin. sevgiye hasretsin, işini seviyor ve ekmek paranı ondan kazanıyorsun; senin işin, benim bilgimle ve başkalarının bilgisiyle beslenmektedir. sevginin, çalışmanın ve bilginin anayurdu yoktur, gümrük denetimden geçmez bunlar, üniforma tanımaz. onlar evrenseldir ve bütün insanlığı kapsar...

    bu yüzdendir ki sen yalnızca başkalarının sevgisini, çalışma ve bilgisini sömürmekten başka bir şey yapamazsın, bunları kendin asla yaratamazsın. bu yüzdendir ki, kendi mutluluğunu aydınlıktan ürken bir gece hırsızı gibi çalıyorsun; ve bu yüzdendir ki, başkalarının mutlu olduğunu gördüğünde kıskançlıktan çatlarsın. "

    (bkz: dinle küçük adam - wilhelm reich) s.67-68
  2. "tanrı'ya ihtiyacım vardı ve onu verdiler bana ve ben onu aradığımı kavrayamadan aldım; yüreğimde kök salamadığı için, bir süre bitkisel hayat yaşadı içimde ve sonra öldü. bugün bana o'ndan söz edildiğinde, güzel bir eski sevgiliye rastlayan ihtiyar bir delikanlı gibi pişmanlıktan uzak bir neşeyle, "elli yıl önce, o yanlış anlama, o hata, bizi ayıran o rastlantı olmasaydı, aramızda bir şeyler olabilirdi." derim."

    sözcükler - jean paul sartre
  3. "bir sefer mutfakta tencere tava arasında ağlarken gömmüştüm onu. alakasız yerlerde ıstırap çekmek ıstırabı ikiye katlar. bir mezar başında ağlamak çok daha makuldur, kimse neden diye sormaz."

    hikayem paramparça - emrah serbes
  4. "bir adam tanıdım, kafasız bir kadına yaşamının yirmi yılını verdi. her şeyi feda etti ona; dostlarını, emeğini, dürüstlüğünü bile.. ama bir akşam, kadını hiç sevmemiş olduğunu anladı. canı sıkılıyordu, hepsi bu. insanların çoğu gibi canı sıkılıyordu."

    düşüş - albert camus

    çağımızı hatta bütün insanlığı özetlemiş adam. canımız sıkılıyor hepsi bu.
  5. babam "görürsünüz, adam olmayacak bu çocuk" derdi. konuşmazdım. sevinirdim. babam adamsa, ben olmayacaktım.

    aylak adam - yusuf atılgan
  6. abi
  7. "insanlar..." dedim fısıldayarak. "taşırlar insanları. kundaktayken, tabuttayken. hep taşıyacak birileri olur. bazıları dostluktan, bazıları cepteki paradan bazıları da içinde bulundukları sistem bir gün onlara da taşınma sırasının geleceğini söylediği için, taşırlar insanı..."


    kinyas ve kayra - hakan günday
  8. "zihnimizin sahip olduğu en büyük beceri belki de acıyla başa çıkmaktır. klasik yaklaşım bize herkesin ihtiyacı doğrultusunda geçtiği dört kapı olduğunu öğretir.

    birinci kapı uykudur. uyku bize dünyadan ve onu dolduran tüm acıdan kaçabileceğimiz sığınak sağlar. bir insan ağır yaralandığı zaman genellikle kendinden geçer. aynı şekilde tramvatik haberler alan birini bayıldığı olur. zihin ilk kapıdan işte böyle geçerken kendini acıdan korur.

    ikinci kapı unutmaktır. bazı yaralar kısa zamanda kapanmayacak, hatta belki de asla iyileşmeyecek kadar derindir. ayrıca bazı anılar o kadar azap vericidir ki onlara alışmak mümkün değildir. zaman tüm yaraları iyileştirir sözü yanlıştır. zaman çoğu yarayı iyileştirir. geri kalan bu kapının ardında saklıdır.

    üçüncü kapı deliliktir. bazen insanın aklı öyle darbe alır ki kendini delilikte saklar. bu ilk bakışta faydalı gözükmese bile öyledir. gerçekliğin acıdan başka bir şey getirmediği zamanlar vardır ve bu acıdan saklanmak için zihnin gerçekliği bırakması gerekebilir.

    dördüncü kapı ölümdür. son sığınak. öldükten sonra bizi hiçbir şey incitemez. ya da en azından bize öyle söylenir."

    kralkatili güncesi, 1. gün - patrick rothfuss
  9. "biliyorum. bana tutku verecek herhangi bir şeye ya da kimseye artık rastlamayacağımı biliyorum. birisini sevmeye kalkışmak, önemli bir işe girişmek gibidir, bilirsin. enerji, kendini veriş, körlük ister. hatta başlangıçta bir uçurumun üzerinden sıçramanın gerektiği bir an vardır. düşünmeye kalkarsa atlayamaz insan. bundan böyle artık bu gerekli sıçrayışı yapamayacağımı biliyorum."

    la nausee - jean paul sartre
    zadig