1. okuduğunu dinleyememektir. (evet sessiz okurken de) çok sık yaşar oldum bu durumu. kafama takılan şeyleri kitap okurken bile kovalayamıyorum. zihnimi sürekli meşgul eden şeyler kitap okumamı bile engeller oldu.
    çaresi yok sanırım
  2. hiç yaşamadığım durumdur. yılın 8 ayında soba yanan bir şehirde geniş aile ile büyümenin avantajı. malum herkes bir odada, televizyon açık, muhabbet ediliyor. dersinizi de o odada yapıyorsunuz (gidip buz gibi odada ders yapacak kadar kendini adamış bir öğrenci olamadım hiç), kitabınızı da o gürültüde okuyorsunuz (kimse siz kitap okuyacaksınız diye sus pus oturacak değildi). sonuç olarak gürültüde konsantrasyonunuzu sağlamayı öğreniyorsunuz. tek dezavantajı aşırı sessiz yerlerde (kütüphane gibi) çalışamıyorum bu sefer de.
  3. gürültü, uğultu, türkçe müzik, insanların konuşmaları gibi olgular mevcut konsantrasyonumu ciddi anlamda bozmakta...
    ve eğer bozuluyorsa konsantrasyonum, bırakıyorum okumayı; zira verim elde edemeyeceğim bir eylemi yapmak saçma olur...
  4. özellikle toplu taşımada kitap okuyorsan, birinin konuşmasını geçtim el kol hareketleri deli ediyor beni. geçen bu yüzden deli oldum resmen. tamam konuşuyorsun da hatun, eline koluna hakim ol! pis pis baktım, hiç oralı olmadı. evet, beni deli eden kısım bu..
  5. normal bir durumdur..
    zira benim gibi dikkatiniz kolay dağılıyor olabilir!
    konuşmalar, hareketlilik, çok gürültülü yada dilini anlayabildiğim müzikler çok kolay dikkatimi dağıtır.
    ben bu işe şöyle bir çözüm yolu buldum. herkeste aynı etkiyi yaratacak diye bir şey yok tabii. ben de işe yaramıştı. belki bir kaçınıza daha faydası olabilir diye şuralara bir yerlere not etmiş olayım.^:gülümseme^

    müzik dinleyerek çözdüm ben bu problemimi.. ama şöyle de bir durum var! öyle her müzikle olmuyor. daha enstrümantal müziklerle.. ya da sözleri kafanızı dağıtmayacak bir şeyler olabilir mesela. bir de kitabın akışına göre değişmesi gerekebiliyor.. şöyle örnekleyeyim.

    golem ve cin - helene wecker konusu bir suriye çöllerinde, bir new york'ta geçen, doğa üstü yaratıkların insan bedenini hapsoluşu hikayesiydi kabaca anlatmak gerekirse.. kitabın mistik bir havası vardı ve ben kitabı loreena mckennitt müzikleri ile bitirdim.
    daha iyi bir fon müziği olamazdı.


    gölgesizler - hasan ali topbaş farklıydı.. önce loreena ile okumayı denedim ama her seferinde aklıma golem ve cin ile ilgili şeyler gelmeye başlayınca, journey - mark eliyahu ile bitirdim. kitabın dokusu ile o kadar güzel bir uyum sağladı ki, "bu müzik, sanki bu kitap için yapılmış" diye düşündüm.,

    şimdi kitap okurken zihninizde görüntüler canlanır değil mi? karakterler ete kemiğe bürünüp, olup biten her şey film sahnesine dönüşür..
    işte arkadan usu usul çalan ezgi ise, tüm bu olan bitenin fon müziği olabiliyor..

    üstüne bir de aradan bir zaman geçiyor. müziği tekrar dinleyince otomaik olarak kitapla ilgili bir şeyler geliyor aklınıza..
    ben hala mark eliyahu'dan journey'i dinlerken cennetin oğlu koşuyor içimdeki sokaklarda..

    ve bağırıyor..
    "kaaaar neden yağıyor, kaaaar?"
  6. gürültülü bir ortam olabilir . onun dışında konu ilgisini çekmiyor olabilir. aklına takılan başka bir şey vardır. bunlar kitap okumayı seven biri için geçerli elbette. sevmeyen biri zaten konsantre olamaz orası ayrı.
    jimi
  7. öncelikle o an kitap okumayı istemek lazım. istenmiyorsa hiçbir şekilde olmuyor zaten. fransız bir yazar, olasılıkla hugo, gitmiş kalabalık bir sokağa, ıssız bir bankta okumaya başlamış. o gün orada bir cinayet hadisesi ve türlü hırsızlık vakaları yaşanmış.
    oysa hugo bunları eve gittiğinde karısından öğrenmiş.
  8. aşıksınızdır.
  9. kitap okumadığınıza dalalettir. zira bu eylem bir dünyadan diğerine geçiştir. tabiri caizse arafta kaldığınız andır.
    kuz