1. bu konudaki "emek" vurgusunda sıkıntı yaşamaktayım şahsen. emek ise asıl kaygımız kitabın asıl gelirini hatta %90'ını yazara versinler.

    amma velakin çok saygıdeğer! yayınevlerimiz ve de bunların patronları %90 gibi bir pay alıyorlar diye biliyorum. *

    şimdi kitabın korsanını okumayalım elbette alakasız kimseler kazanmasın paraları ancak ortada emeği veren yazarların hakkını almasının ve de okuyucuların daha ucuza kitap alabilmesinin önünü de açsınlar.

    bunun çözümü biraz tok gözlü olmaktır. kitap basanlar delice para kazanmaktan vazgeçerse hem yazar hakkını alır, hem korsana gerek kalmadan sektör ölür.

    tarifeyi de vereyim tam olsun, bir kitap 5 ila 15 tl arası satılmalı, %50'si yazara verilmeli, %20'si işçilere verilmeli, %20 maddi maliyet, %10'da yayınevine kalmalı.
    abi
  2. öğrenciyken alıyordum, denk gelirsem yine alıyorum, gelecekte de, yasal bir düzenleme vs. olmazsa, almaya devam edeceğim.

    emek/vicdan ekseninde benim de sıkıntılarım var. evet ortaya konan emeğin farkındayım ve bu emeğin korsan yollarla gasp edilmesi haksızlık. ancak etkin bir vergi sistemi olmayan ülkelerde gasp edilen sadece yazar/sanatçı'nın hakkı mı? devletin en büyük gelir kaynağı tabiatı itibariyle vergiler. 2014 yılı bütçe tasarısında vergi gelirleri tahmini, %20 gelir vergisi (yani çalışan bizlerden, işçiden, memurdan kesilenler), %30 kdv (herkes devreder son olarak kdv yükü nihai tüketiciye yani bize kalır) ve %26 ötv (nefes alma vergisidir) olarak hesaplanmış yaklaşık olarak. ortalama 15-20 tl'ye kitap satan yayın evlerinin dahil olduğu kurumlar vergisi'nin payı ise bütçede %9 olarak hesaplanmış. bu %9'a aklımıza gelen/gelebilecek tüm firmalar dahil. burada zaten bir saçmalık var.

    yayınevlerinin misyonu önemli. evet kültürel kalkınma evet insanların kültürel ihtiyaçlarına cevap verme gibi misyonları yerine getiriyor. ama son tahlilde hepsi bir ticari işletme. kimse zararına iş yapmaz. yapar ama devam ettirmez. rasyonellik bunu gerektirir. belirtildiği üzere belki de ülkemizin vergi uygulamaları dolayısıyla yayınevleri korsan işine kenarından köşesinden bulaşmıştır bilemeyiz. bulaştıysa kayıtdışı gelirle kaybını telafi ediyordur, bulaşmadıysa zaten vergi uygulamalarından sağladığı avantajla gelirini/karını koruyordur. dolayısıyla mevcut şartlarda korsan olsa da olmasa da yazarın/yayınevi'nin çok fazla kaybı olduğunu düşünmüyorum.

    özetle kaynakta kesinti yoluyla gelir vergisi ödeyerek, kdv ve ötv yükünün önemli kısmını yüklenen topluma birey olarak dahil olarak, korsan kitap kaynaklı emeğin karşılığını dolaylı yoldan peşin peşin ödüyorum. yayınevi korsancılık yapıyorsa zaten para gün sonunda kasasına giriyor. böyle düşünerek aldığım korsan kitabı da ayağımı uzatarak keyifle okuyorum.
  3. fikri sınai mülkiyet hakları; kişilerin harcadığı emeğin, ortaya koyduğu yaratıcılığın sonuçları üzerinde hak sahibi olması gerektiği, böylece ekonomik çıkarın temin edileceği ve fikri/sanatsal üretimin özendirileceği görüşüne yaslanır. burada unutturulan, gözden kaçırılan şey; bilginin/sanatsal üretimin salt bir kişinin/grubun çalışması, yaratması, eylemesi neticesinde oluşmadığı, toplumsal/kolektif birikim üzerine inşa edildiği, binlerce yıllık insanlık tarihinin ortak ürünü olduğu gerçeğidir.

    kitap alma davranışımı bu tespit üzerine temellendirmeye gayret ediyorum. yazara, yayınevine, yayın politikasına, toplumsal/kültürel işlevine bakarak ödeme yapıp yapmayacağıma, ne kadar ödeyeceğime dair bir seçicilik oluşturmaya çalışıyorum.

    vakti zamanında yapı kredi’nin yayıncılık şirketi; yayın haklarını ele geçirdiği şiirleri internette yayınlayan siteleri milyarlarca liralık davalar açmakla tehdit etmişti. nazım’ın dizelerini yayınlamak, okumak için yaşamı boyunca mücadele ettiği sermayeden, tekellerden izin alacak, onlara para ödeyecek değiliz diye düşünürüm, yapı kredi’den nazım almayı istemem, önermem. bununla beraber, karaköy altgeçitte sergi açan abiye nazım’ın eski baskıları için atıyorum 100 tl öderim. kitaba, edebiyata düşkünlüğünüzü, gönüldaşlığınızı esas alan bir abidir çünkü; tek tek kitapların fiyatını sormanızdan filan hoşlanmaz, içerikle ilgilenmenizi ister.

    neticede korsan’ın rasyoneli; yaygın biçimde basılıp dağıtılan, tanıtılan reklam edilen, çok satılan, popülerlik kazanmış kitaba, yazara ilişkin olmasıdır. arkasında sermaye grupları da olan büyük yayınevlerinin korsanını almayım diye kasmanın anlamı yoktur. baskı, kağıt, edit, telif, dağıtım her şey dahil 10-15 tl’ye mal ettikleri kitabı 30-35 tl’ye satmasınlar bir zahmet. bastıkları kitapların korsan ayağını da esasen onların kontrol ettiği, yönlendirdiği herkesin malumu. kimse yordam’ın, nota bene’nin, hatta imge’nin, ayrıntı’nınkorsanıyla uğraşmaz zaten.

    muharririn, müellifin emeği/hakkı yayıncılığın mevcut ekonomisi/pazarlama ağları dikkate alındığında esasen yazar ile okur değil, yazar ile yayınevi arasında bir mesele gibi görünmektedir. ülkedeki büyük medyayı geçtim uluslararası medyanın da pompaladığı ve dahi haklarında ciddi intihal tartışmaları bulunan orhan pamukların, elif şafakların korsanını aldık diye onlardan bir şey eksiltmiş olmayız sanırım; yapı krediyle, doğanla aralarında çözsünler artık.

    bu ahval ve şerait içinde orijinalmiş korsanmış düşünmek tartışmak güdüsüyle okuyan paylaşan insanın kimseye bir zararı dokunmaz bence. dediğim gibi bir kitabın korsanı varsa o zaten çok satan, reklamı yapılan, pompalanan, rantable bir kitaptır; öğrenci emekli dar gelirli korsanını aldı diye o kitabın ekonomisi pek fazla değişmez.
    mutlu
  4. (bkz: fikir ve sanat eserleri kanunu) madde 81 diyor ki:
    musiki ve sinema eserlerinin çoğaltılmış nüshaları ile süreli olmayan yayınlara bandrol yapıştırılması zorunludur.
    (...) bandrol yükümlülüğüne aykırı ya da bandrolsüz olarak bir eseri çoğaltıp satışa arz eden, satan, dağıtan veya ticarî amaçla satın alan ya da kabul eden kişi bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır.
    (...) denetimler sırasında bu kanunda koruma altına alınan hakların ihlal edildiğinin tespiti hâlinde 75 inci maddenin üçüncü fıkrası uyarınca işlem yapılır.
    bu kanun kapsamında korunan, yasal olarak çoğaltılmış, bandrollü nüshaların da yol, meydan, pazar, kaldırım, iskele, köprü ve benzeri yerlerde satışı yasaktır. bu yasağa aykırı hareket edenler, kabahatler kanununun 38 inci maddesinin birinci fıkrasına göre cezalandırılır.
    (...) sahte bandrol üreten, satışa arz eden, satan, dağıtan, satın alan, kabul eden veya kullanan kişi üç yıldan yedi yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır.
    bir eserle ilgili olarak usulüne uygun biçimde temin edilmiş bandrolleri başka bir eser üzerinde tatbik eden kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis ve binbeşyüz güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır.
    yetkisi olmadığı hâlde, hileli davranışlarla bandrol temin eden kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.
    yetkisi olmayan kişilere bandrol temin eden kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır.
  5. Bir kitabın maliyeti, sadece kağıt, baskı ve cilt maliyeti değildir.
    Kitap baskıya hazırlanırken; yazar, editör, redaktör, düzeltmen, kitap tasarımcısı, kapak tasarımcısı gibi onlarca insanın emeği ile yoğrulur.
    Her satılan korsan kitap basılamayan 10 kitap demektir.

    Türkiye’de yayıncılık sektöründeki “korsan” oranı %60 civarında tahmin edilmektedir ki; bu oran yaklaşık 300 trilyonluk bir “korsan” pazarı olduğunu göstermektedir. Yayıncılık sektöründeki “korsan” oranlarında da çeşitli tahminler olmakla beraber; en fazla korsan üretimin kültür yayınları ile ithal kitap pazarında (%60’ın üzerinde) olduğu tahmin edilmektedir. Sırf bu iki alandaki toplam kayıp 80 trilyon TL’yi bulmaktadır. Korsanın ikinci yüksek olduğu alan Ders kitaplarıdır; bu alandaki Korsan pazarı da 50 Trilyon TL. olarak tahmin edilmektedir.

    kaynak: türkiye ilim ve edebiyat eseri sahipleri meslek birliği
  6. ben de yazar olmak için uğraşıyorum ve hukuk fakültesinde okuyorum. ancak korsan kitaba bugüne kadar karşı çıkmadım. eğer şu anki çalışmama devam etme dirayetini gösterebilirsem kitabımı bir internet blogu üzerinden tefrika şeklinde yayınlayacağım. yazarlar para kazanmasın demiyorum tabi ki ancak bir kitaba 20 lira vererek kişisel bir altyapı sağlayabilmek nüfusun büyük çoğunluğu için mümkün değil.
    ayrıca sanat mal değildir.
  7. karşı değilim açıkçası. bir kitaba 30 lira vermek elimi çok yakıyor. o ay beni bitiriyor. akmara gitmek kaçınılmaz oluyor tabi.

    yazarın kazancı çoksa tamam. emeğe saygı. adam çok çekmiş yazarken... ama pastanın büyük payını yayınevi aldığına göre; o 30 liranın kaç lirasını yayınevi alıyorsa ben o kadar lirayı yayınevine kaptırmama derdindeyim.

    günümüz yazarlarının kitaplarını orjinal almaya çalışıyorum yine de. ama diyelim dotoyevski kitapları; ya da hadi ona yakın tarih diyelim de geçelim; peki ya platon un aristonun kitapları? onların telifi kimde? parayı kim alıyor binlerce kuşak sonrası torunları alamayacağına göre...
    işte bu tip kitapları korsan almakta hiçbir sakınca görmüyorum.

    bir de ayrı bir nokta var: "yazarlık para kazandırmıyor, aldığım para yazarken içtiğim sigara parasını karşılamıyor; önemli olan okunmak. okunmak için yazıyorum" diye sözümona mütevazi konuşan yazarlar bir de çıkıp "korsana hayır" demiyor mu... daha büyük bir samimiyetsizlik örneği yok.
  8. 10 liraya uyuşturucu bulunabilen dünyada 400 liraya satılanlarını okullarda zorla aldırdıkları için mübahtır.
  9. e-kitapların yaraladığı sektör. binlerce e-kitap var olanı okumaya ömür yetmez, hepsi de başucu eseri. o yüzden hic korsan kitap almam, e-kitabı olmayan zaten korsan da olmuyor.
    abi
  10. bugüne kadar kesinlikle karşıydım. hatta internetten pdf olarak bulup okuduğum kitapları ilk kitap alışverişimde mutlaka satın alıyordum he alamayacaksam pdf olarak da okumuyordum. bugün çok sevdiğim murakami'nin yeni kitabının 90 sayfa ve fiyatının 35tl olduğunu görünce "bu saatten sonra bu yayınevine kuruş kazandırmam" dedim. daha dün iş kültür yayınlarından 5 ciltlik koca sefiller'i 36liraya aldım. üstelik doğan kitap bazı kitapların sayfa kalitesini düşürerek basım maliyetinden de çalmaya başladı, eminim ki diğer yayınevlerinde de yaşanıyordur bu gibi olaylar. böyle bir durum varsa korsan mübahtır.