1. kitap okumayı üniversite öğrenciliği ile sınırlandırmak anlamsızdır. ortaokul ya da lise öğrencisi için 32 tl az bir ücret mi sanıyorsunuz? hayır aksine bazılarının haftalık harçlığına denk düşüyor bu. kütüphane olayı iyi hoş da hem kitap sayısı yetersizken hem de çeşitlilik azken korsan yerine kütüphane argümanını savunmak saçma geliyor. ayrıca beğendiğin bir kitabın evinde durması, sana ait olması, üzerine istediğin gibi not alabilmen veya altını çizebilmen gibi keyiflerden mahrum mu kalmalı insan?

    hem korsan alan insanların vergi falan umurlarında değil. pahalı arkadaşım pahalı. ölmüş gitmiş yazarların bile kitapları aşırı derecede pahalı. önceki entrydeki arkadaşın bahsettiği gibi kitap sektöründe herkes zengin, tam bir tekel haline getirilmiş, sermayesi olmayan yazarlara şans verilmiyor. e biz bu adamları daha da zengin etmek için mi korsana karşı çıkacağız?

    sonuç olarak parası olmayan gitsin korsan kitabı alsın, okusun, okuttursun. sırf korsana karşı olmak için insanlara hırsız muamelesi yapmak da ayrı bir saçma zaten.

    not: param olduğu sürece orjinal kitap almaya özen gösteren birisiyim fakat lise yıllarımda dibine kadar korsan kitap almış ve okumuşumdur. napsaydık cahil mi kalsaydık?
  2. fikri sınai mülkiyet hakları; kişilerin harcadığı emeğin, ortaya koyduğu yaratıcılığın sonuçları üzerinde hak sahibi olması gerektiği, böylece ekonomik çıkarın temin edileceği ve fikri/sanatsal üretimin özendirileceği görüşüne yaslanır. burada unutturulan, gözden kaçırılan şey; bilginin/sanatsal üretimin salt bir kişinin/grubun çalışması, yaratması, eylemesi neticesinde oluşmadığı, toplumsal/kolektif birikim üzerine inşa edildiği, binlerce yıllık insanlık tarihinin ortak ürünü olduğu gerçeğidir.

    kitap alma davranışımı bu tespit üzerine temellendirmeye gayret ediyorum. yazara, yayınevine, yayın politikasına, toplumsal/kültürel işlevine bakarak ödeme yapıp yapmayacağıma, ne kadar ödeyeceğime dair bir seçicilik oluşturmaya çalışıyorum.

    vakti zamanında yapı kredi’nin yayıncılık şirketi; yayın haklarını ele geçirdiği şiirleri internette yayınlayan siteleri milyarlarca liralık davalar açmakla tehdit etmişti. nazım’ın dizelerini yayınlamak, okumak için yaşamı boyunca mücadele ettiği sermayeden, tekellerden izin alacak, onlara para ödeyecek değiliz diye düşünürüm, yapı kredi’den nazım almayı istemem, önermem. bununla beraber, karaköy altgeçitte sergi açan abiye nazım’ın eski baskıları için atıyorum 100 tl öderim. kitaba, edebiyata düşkünlüğünüzü, gönüldaşlığınızı esas alan bir abidir çünkü; tek tek kitapların fiyatını sormanızdan filan hoşlanmaz, içerikle ilgilenmenizi ister.

    neticede korsan’ın rasyoneli; yaygın biçimde basılıp dağıtılan, tanıtılan reklam edilen, çok satılan, popülerlik kazanmış kitaba, yazara ilişkin olmasıdır. arkasında sermaye grupları da olan büyük yayınevlerinin korsanını almayım diye kasmanın anlamı yoktur. baskı, kağıt, edit, telif, dağıtım her şey dahil 10-15 tl’ye mal ettikleri kitabı 30-35 tl’ye satmasınlar bir zahmet. bastıkları kitapların korsan ayağını da esasen onların kontrol ettiği, yönlendirdiği herkesin malumu. kimse yordam’ın, nota bene’nin, hatta imge’nin, ayrıntı’nınkorsanıyla uğraşmaz zaten.

    muharririn, müellifin emeği/hakkı yayıncılığın mevcut ekonomisi/pazarlama ağları dikkate alındığında esasen yazar ile okur değil, yazar ile yayınevi arasında bir mesele gibi görünmektedir. ülkedeki büyük medyayı geçtim uluslararası medyanın da pompaladığı ve dahi haklarında ciddi intihal tartışmaları bulunan orhan pamukların, elif şafakların korsanını aldık diye onlardan bir şey eksiltmiş olmayız sanırım; yapı krediyle, doğanla aralarında çözsünler artık.

    bu ahval ve şerait içinde orijinalmiş korsanmış düşünmek tartışmak güdüsüyle okuyan paylaşan insanın kimseye bir zararı dokunmaz bence. dediğim gibi bir kitabın korsanı varsa o zaten çok satan, reklamı yapılan, pompalanan, rantable bir kitaptır; öğrenci emekli dar gelirli korsanını aldı diye o kitabın ekonomisi pek fazla değişmez.
    mutlu
  3. savunucularının argümanları

    vergi:
    bir kere duyduğum en boş, en gereksiz, en saçma argüman vergi. devlet vergiyi niye düşürmüyormuş. kitabın verigisi %8' dir önce bir bunu öğrenin zira emrah serbes bile bilmiyor ve %18 diye nutuk atıyordu en son. yani siz 100 tl' lik kitap alsanız 8 tl de vergi ödemek zorundasınız. o vergi olmasa cebinizden 100 tl çıkacakken şimdi 108 tl çıkıyor. eğer korsan alma nedeniniz buysa ben alıp okumanız kaydıyla kitabınızın vergisini ödemeye razıyım. ancak o kitabı almaya mecbur kalmanız kaydı ile. kütüphaneye gittin bulamadın, sahafa gittin ucuza bulamadın, piyasa fiyatı 50 tl. bunun 4 tl de vergisi olur ve kitap 54 tl' ye gelir. ben ödemeye hazırım o 4 tl' yi. bir senede kitaba 1000 tl harcasanız 80 tl vergi ödemek zorunda kalırsınız. o yüzden bana bu vergi argümanıyla gelmeyin çünkü içi çok boş. devlete vergi vermek sorunsa o zaman tüm diğer harcamalar için sorun olmalı bu, sadece kitapla sınırlandıramayız bunu. vergiler boşa gidiyor meselesiyse derdimiz, o başka bir tartışmanın konusu.

    ''öğrenciyiz''
    bir kız arkadaşım vardı, öğrenci eskişehir' de. üç ay önce ayrıldık. kredi kartı borcu vardı. barlarda alkole, sigaraya, kıyafete, fast food yemeye harcıyordu parayı. böyle yazınca da demet akalın ile birlikteymişim gibi oldu da ne demek istediğimi tüm öğrenciler anlamıştır sanıyorum. harcamasın mı? bence kesinlikle harcasın. gezin, için vs. ama bunlara para ayırıp da konu kitaba gelince param yok diyorsanız önceliklerinizi değiştirin o zaman. çünkü bu şartlarda mesele para olmaması değil de harcama önceliği oluyor. çocuğuna süt çalan bir anneyi sanırım hepimiz anlarız, önceliktir bu. ama çocuğunun süt parasıyla sigara alan sonra da çocuğuna süt çalan anneyi anlayabilecek olan çıkar mı? sanmıyorum. kız arkadaşım korsan almazdı bu arada.
    bir de gerçekten yemeyi hep okulda yiyen, dışarıda bırak alkole sigaraya, yemeğe bile para ayıramayan öğrenciler var. bu adam korsan alsa nispeten anlarım. nispeten dememin sebebi önce alternatif yolları denemesi gerektiğini düşünmem(kütüphane, sahaf, kitap kiralama, arkadaşlarından isteme, ortak kitap alma herkes okuyunca da kitap takası)

    ''kitap kamu malıdır, parayla satılamaz''
    bana göre en güzel ve içi en iyi doldurulan argüman bu. yazılı olan her ürün artık insanlığa aittir vs. gibi. ama bunu da kütüphane ile çürütmek mümkün. korsanı satıl alıp da kokuşmuşluğa hizmet etmek yerine orijinal bir kitabı dolaşıma çıkarmak, onların tabiriyle kamulaştırmak gerek öncelikle ama zaten kamulaştırılmışı kütüphanelerde mevcut. dolayısıyla hırsızlığa gerek yok. ve sanmıyorum ki hiçbir yazar, bir kütüphane kendisinden kitap istediğinde göndermem desin, aksine zaten yolluyorlar yazarlar da yayınevleri de.

    ne zaman korsanı eleştirsem birileri çıkıp yayınevleri zaten korsan basıyorlar vs. diyor. kim bu yayınevleri diyorum, bir tane örnek göster diyorum cevap yok. can yayınları mı? iş bankası kültür mü? yky mi? iletişim mi? gidip garip garip yyaınevleri söylüyorlar. yahu onalrın zaten edebiyatla falan bir işi yok, onlar ticarethane. ben onu korsandan ayrı tutmuyorum zaten. ''korsan alırsan eser sahibi para kazanamaz vs.'’ nin ötesinde bir sorundur korsan almak. evet kitapçılar batar, sahaflar batar(çünkü iyi bir sahaf asla korsanı dükkanına almaz ve satmaz), yayınevleri batar, satmayacak kitaplar basılamaz artık. çünkü o çok satan kitaplar sayesinde satmayacağını bile bile değerli kitapları basar yayınevleri. ama asıl sorun bunların da ötesindedir. korsan kültürü bir kültürsüzlük getirir peşinde. korsan, çok satanı basar, herkes çok satanı okur. diyebilirsin ki hani ben korsan alıyorum ama hala her kitap çevriliyor basılıyor vs. işte almayanlar sayesinde basılıyor, bir gün herkes senin gibi düşünmeye başlarsa görürsün yeni kitapların basılabilip basılamadığını.

    türkiye’ de sinema kalmadı. tüm sinemalar avm’ lerin içinde. avm kitlesine hitap ediyor filmler. her salonda recep ivedik var. isterse 70 milyon kişi izlesin, diyebilir misin ki ‘’bizim ülkemizde sinema kültürü var’’? oysaki filmleri internetten değil de salona geldiğinde gidip izliyor olsan, olsam kapanır mıydı o sinemalar? ama sen, ben; o sinemaları, şahan gibiler film çeksin de iş yapalım düşüncesine mahkum ettik önce. bir yerden sonra o da kurtaramadı, hepsi kapandı. korsan kitap da sahafların, kitapçıların, kitabevlerinin kapanması demek. bu iyi bir şey mi? hadi yayınevleri, yazarlar, çevirmenler zengin(çok azı hariç değiller ama neyse) o yayınevinde çalışan grafiker, redaktör de mi zengin? o yayınevi batarsa bu insanlar da işsiz kalacaklar.d&r gibi yerlerin sahipleri zengin, peki orada çalışan çocuklar da zengin mi?

    bu kadar anlatmam bile gereksiz aslında.neden korsan? kitaplar pahalı diye mi? lan kütüphanelerdeki kitaplar toz içinde. aradığın yazarın kitabı yok mu kütüphanede? mail at yazara, yayınevine ya da mektup yaz; şu kütüphanede kitabınız yok de bakalım gönderiyor mu göndermiyor mu? insanlık için de iyi bir şey yapmış olursun hem. kitaplar pahalı değil. en baba kitap, en sağlam okuyucunun bile bir haftasını alacak olan kitaplardan biri olan tutunamayanlar’ ın kitapyurdu fiyatı 32 tl. ve üstelik bu senin olacak, sen ölene kadar sahip olacaksın buna. çocuğuna miras bırakacaksın. kamulaştırma adı altında kitabı dolaşıma çıkarmayı mı savunuyorsun? tamam, 5 kişi alın, sırayla okuyun sonra da kütüphaneye hediye edin. hangisi daha güzel bir davranış? bir kitapçında kitap çalmak mı yoksa bir kitapçıdan kitap alıp -üstelik de yardımlaşarak hep birlikte alıp- onu herkesin hizmetine sunmak mı?

    kitaplar pahalı cümlesi sizin hırsızlığa bulduğunuz bir kılıf sadece. yukarıda yazdım, tekrara gerek yok; üniversite öğrencilerinin büyük çoğunluğunun yaşamı, harcamaları malum. o şartlar altında kitaplar pahalı diyerek korsan almak sadece hırsızlığa kılıf hazırlamaktır.

    edit: ben eleştiriler geleceğini biliyordum. hırsızlığa kılıf bulmayın. müzik indirmiyor muyuz? ya da film vs. vs. e zaten bunlar da hırsızlık. kendi adıma diyorum; evet bunlarda da korsana başvurmuyorum ama bu şu an yaptığım bir şey. önceden sadece bunlarda değil kitapta da korsana başvururdum. bu zamana kadar en az 20 30 tane korsan kitap almışımdır, artık almıyorum. geçmişte alma nedenim olarak da aynılarını söylüyordum; kitaplar pahalı. işte şimdi pahalı olmadığını iddia ediyorum ve bunu kendi kazancım eskiye kıyasla arttığı için değil eski kazancımı baz alarak söylüyorum. mesele kitap okumaksa kitaba parasız da ulaşılabilir diyorum. üstelik kaliteli kitaplara daha da kolay ulaşılır. her yazar ve yayınevi o kitabı talep olması halinde şehir kütüphanesine mutlaka gönderir diyorum. elinde olması meselesine gelince; oku, beğen almak iste ve bunu bir hedef olarak koy önüne o zaman. ilerde paran olunca alırsın. zaten iyi bir okur için 1000 korsan kitaplı bir kütüphanedense 100 orijinal kitaplı bir kütüphane evaldır. iyi okur niceliğe dğeil niteliğe bakar. anlamadığınız şu bence; siz zannediyorsunuz ki koşullar düzeldiğinde düzelir. hayır, koşullar düzeldiğinde beklentiler artar. ben eskiden 15 tl orijinaline vermek çok diyerek 5 tl' ye korsan almıştım. şimdi 15 tl var cebimde ama almak sitediğim kitap bu kez 150 tl. ben o ilk baskıyı istiyorum. 150 tl bir kitap için çok para benim bütçeme göre ama dediğim gibi öncelik meselesi bu. dışarıda 10 bira az içerek o kitabı alırım ben, aldım, alacağım da. bu tercih. kimisi ise bir kitaba o kadar para verilmez diyerek bira içer ya da dışarıda yemek yer. olabilir. zaten bu spesifik bir örnek, ihtiyaç değil de lüks tüketim. koleksiyonluk bir kitap bu bahsettiğim örneğin. genel olarak savunanlar diyor ki; kitap bir ihtiyaçtır, lüks tüketim olamaz, bu ülkede pek çok bütçeye göre de 15 20 tl lükstür kitap için. millet aç aç diyor. ben de diyorum ki ben ayda 1000 tl kazanıp(bunda barınma, yeme içme de var) korsan almayan, kitabı kütüphaneden alıp okuyan adam biliyorum. çünkü derdi kitap okumak, derdi o gereksinimi karşılamak. senin de derdin gereksinimi karşılmaksa gider okursun kütüphanede, yok derdin okumak eylemi altında lüks tüketimse(gereksinim olmayan şeyi lüks tüketim olarak adlandrıyorum burada) o zaman korsan almak hırsızlıktır. amaç aracı mübah kılmaz. ve tekrar söylüyorum; kitap ulaşılması çok kolay bir ürün. her yerde var. sahaflarda 5 tl' ye kitap dolu. kütüphanelerdeki kitaplar toz içinde. denmiş ki ortaokul öğrencisi de okuyor, doğru. iş bankası kültür yayınları çocuk klasikleri bastı. orijinal metinden tam çeviri. 3 tl her bir kitap. telif yok çünkü ve iş bankası biraz daha sosyal sorumluluk projesi gibidir yky gibi tıpkı. harika yayınevidir ikisi de. can ise özel bir yayınevidir. para kazanması gerekir ki kapanmasın. öyle 5 tl' ye orijinal dünya klasiği satan çakma yayınevleri gibi değildir. özenle hazırlar kitabı yayına. çevirmen kitabın hakkını verir. sen de gider bunu korsan alırsın ve sonra da ''ya hırsızlık değil ki paramız yok sonuçta dersin'' sapına kadar hırsızlık bu. o çevirmenin emeğini, yayınevinin emeğini hiç ediyorsun ama dediğim gibi mesele bundan daha ciddi benim nazarımda. korsan bir çürümüşlüktür. ama anlıyorum çünkü ben de korsan alıyordum dediğim gibi. ne zaman ki sahaflara daha sık gitmeye başladım ve şansıma gerçek sahaflara denk geldim işler değişmeye başladı. eskişehir' de bir sahaf var mesela. kitabı alıyorsun okuyup geri getirirsen paranın 4' te 3' ünü sana iade ediyor. bursa' da var. ömrü hayatında korsan satmamış bir adamdır ve ateisttir. yani öyle haram vs. diye korktuğundan değil, üniversite mezunu olduğu halde ekonomik sıkıntılar pahasına sahaflık yapıyor bu adam ve korsan satmıyor. çünkü düşüncenin, düşünce ürününü, emeğin önemini değerini kavramış. çünkü tüccar değil sahaf. çünkü korsanın nasıl bir çürümüşlük olduğunu, bu düzene nasıl zarar verebilecğeini biliyor. marquez' in kitapları kolombiya' da basılamyıordu korsan yüzünden, ,izin vermiyordu marquez. yeteri kadar okuduğunuzda siz de bir gün kavrar ve ortaokul lise öğrencilerini korsana özendirmek yerine korsandan uzak tutmaya adarsınız kendinizi. diğer yandan altını çizerek söylüyorum bir insan kendisine faydalı bir kitaba ulaşmayı denediği halde ulaşamıyorsa gitsin korsanını alsın hatta o korsanın parasını da o ödemesin, ben öderim. ama zaten bir insana faydalı bir kitabı korsan olarak kolay kolay bulamazsınız. korsan best seller basar ve satar. bu durumda da kürk mantolu madonna gibi dilden dile yayılan, pop ikonu gibi meşhur yazarlar tarafından yazılan ya da tüm dünayca ismi bilinen 200 300 kadar kitap dışında korsan bulamazsınız. o kitapalar da zaten kütüphanelerde mevcuttur yoksa da getirtilir. bir sait faik' i korsan bulamazsınız ki zaten orijinali 8- 10 10, ikinci eli 4 5 tl' dir en fazla. ortaokul öğrencileri için 100 temel eser var, gelin bakalım fiyatlarına sonra da bu 100 temel eseri bir yılda demiyorum bakın, 4 yıllık ortaokul serüveninde kaç çocuk bitiriyor ona bakalım. hiç bahane aramayın. adam çobanlık yaparken bu ülkenin en iyi okulunu kazanıyor. bu çocuk kitaba ulaşabiliyorsa, bu çocuk okuyabiliyorsa herkes okur. yeter ki derdi kitap okumak olsun. bukowski sokaklarda yaşamış. satır aralarında hamingway, fante hayranı olduğunu anlarsınız. nereden bulmuş bu kitapları? hasan alit toptaş denizli' nin köyünde büyümüş. 13 14 yaşında hamingway balzac okuyordum çünkü orhan kemalleri yaşar kemalleri hatmetmiştim artık diyor. korsan mı okumuş? çok mu zenginmiş ki 13 14 yaşında bu kitaplara ulaşabilmiş. babası mı yönlendirmiş? şöyle söyleyeyim, babası hasan alit toptaş' ın bir kitabını telefon rehberi olarak kullanıyormuş. sanırım kitaplara, edebiyata bakış açısı için bu örnek yeter. bu adamın çocuğu 13 14 yaşında okunabilecke her şeyi okumuş türk edebiyatında ve dünya edebiyatına başlamış. bugün de bu ülkenin en önemli yazarlarından biri. bu adam denizli' nin köyünde bu kitaplara ulaşabilmiş de sen şehirde mi ulaşamıyorsun ki kitap pahalı diyerek korsan alıyorsun. mesele senin elinde, evinde korsan olması değil. mesele korsan basanın satanın satmayandan fazla kazanması. satmayanların batması, kapanması. bir insanın elinde korsan kitap görünce delirmiyorum, ama bir insanın korsanı savunduğu görünce deliriyorum. ya önce yanlış olduğunu kabul et sonra o yanlışı bile bile al gerçekten mecbur kaldığın için ama meşrulaştırma. son şunu söyleyeyim; bu ülkede kitap okunmuyor, kimsenin bir şey okuduğu yok. okuyan çok sınırlı bir kitle var, nitelikli okur çok sınırlı. onun da %90' ı korsana bulaşmaz, çünkü zaten sahafların, kütüphanelerin müdavimi olmuşlardır. korsan alan insan cümle okuyandır, kitap okumak başka bir uğraştır. bir iki doğru yönlendirme ile kitap okuyan birine dönüşür, o zaman da korsan okumayı bırakır. umarım o yönlendirmeyi gerçekleştirecek birileri çıkar karşınıza.
  4. öğrenciyken alıyordum, denk gelirsem yine alıyorum, gelecekte de, yasal bir düzenleme vs. olmazsa, almaya devam edeceğim.

    emek/vicdan ekseninde benim de sıkıntılarım var. evet ortaya konan emeğin farkındayım ve bu emeğin korsan yollarla gasp edilmesi haksızlık. ancak etkin bir vergi sistemi olmayan ülkelerde gasp edilen sadece yazar/sanatçı'nın hakkı mı? devletin en büyük gelir kaynağı tabiatı itibariyle vergiler. 2014 yılı bütçe tasarısında vergi gelirleri tahmini, %20 gelir vergisi (yani çalışan bizlerden, işçiden, memurdan kesilenler), %30 kdv (herkes devreder son olarak kdv yükü nihai tüketiciye yani bize kalır) ve %26 ötv (nefes alma vergisidir) olarak hesaplanmış yaklaşık olarak. ortalama 15-20 tl'ye kitap satan yayın evlerinin dahil olduğu kurumlar vergisi'nin payı ise bütçede %9 olarak hesaplanmış. bu %9'a aklımıza gelen/gelebilecek tüm firmalar dahil. burada zaten bir saçmalık var.

    yayınevlerinin misyonu önemli. evet kültürel kalkınma evet insanların kültürel ihtiyaçlarına cevap verme gibi misyonları yerine getiriyor. ama son tahlilde hepsi bir ticari işletme. kimse zararına iş yapmaz. yapar ama devam ettirmez. rasyonellik bunu gerektirir. belirtildiği üzere belki de ülkemizin vergi uygulamaları dolayısıyla yayınevleri korsan işine kenarından köşesinden bulaşmıştır bilemeyiz. bulaştıysa kayıtdışı gelirle kaybını telafi ediyordur, bulaşmadıysa zaten vergi uygulamalarından sağladığı avantajla gelirini/karını koruyordur. dolayısıyla mevcut şartlarda korsan olsa da olmasa da yazarın/yayınevi'nin çok fazla kaybı olduğunu düşünmüyorum.

    özetle kaynakta kesinti yoluyla gelir vergisi ödeyerek, kdv ve ötv yükünün önemli kısmını yüklenen topluma birey olarak dahil olarak, korsan kitap kaynaklı emeğin karşılığını dolaylı yoldan peşin peşin ödüyorum. yayınevi korsancılık yapıyorsa zaten para gün sonunda kasasına giriyor. böyle düşünerek aldığım korsan kitabı da ayağımı uzatarak keyifle okuyorum.
  5. birçok sahafı gezdim, birçok kitapçıyla tanışma fırsatım oldu ve bu kitapların hikayesini de öğrenmiş oldum.

    diyelim ki siz bir yazarsınız. 100 bin basılacak olan kitabınızın her birinden %10 pay almak üzere x yayınevi ile anlaşırsınız. x yayınevi taahhüt ettiği gibi 100 bin kitabı basar ve size hakkınız olan parayı verir. yalnız bundan sonra aynı yayınevi size telif hakkını ödememek için yine aynı kitabı korsan olarak basar ve piyasaya sürer.

    korsan kitabın biraz daha düşük kaliteli olması dışında orijinal kitapla aralarında çok fark yoktur. örneğin korsan kitabın kapak ve sayfaları daha ince, boyutları ise biraz daha küçük olabilir.
  6. kimseyi hedef almıyorum onu baştan söyleyim de, sadece şunu sormak istiyorum.

    korsan kitap alınmasının parayla ilgili olmadığı, isteniyorsa bütçe ayrılabileceğini iddia edenler acaba hayatlarında hiç parasız bir şey elde etmemişler mi? söz gelimi internetten şarkı indirmemiş veya film, dizi izlememişler mi? gerçekten merak ettiğim için soruyorum. eğer bir kere bile hayatında bunu yapmayıp her şeyin ücretini ödeyerek elde ediyorlarsa o kişileri yürekten tebrik ediyorum. aksi hali de bu durumun eleştirilmesini tabiki haklı kılmaz ama şunu demeye getiriyorum. kimse korsan almak istemez. kişi belki denildiği gibi bütçesini düzenleyerek ücretini ödeyerek kitap, film vb. alabilir ama herkes bunu yapamıyor işte. zaten herkes alabildiği kararları doğru uygulayabilse hepimiz bilge olurduk.

    açıkçası, türkiye gibi emeğinin karşılığını hak ettiğin gibi alamadığın bir ülkede yaşayan ve hayatta kalmaya çalışan insanları da fazla suçlayamıyorum. tepeden aşağı doğru herkes birbirinin emeğini sömürüyor. finlandiya, norveç gibi ülkelerde korsan alınıyor mu çok merak ettim şimdi. bilgisi olan beni de aydınlatır mı?
  7. satin aldiginiz kitapci bir marka degeri tasiyorsa ve yillardir bu isi yapiyorsa aldiginiz kitabin korsan olup olmadigini kontrol etmenize gerek yok. buyuksehirlerde kitapcilar o riske girmezler zaten. asil tehlike kucuk sehirlerdeki kitapcilar. yazara ve yayinevinin emegine saygi duyup orijinal kitap aldiginizi sanarsiniz ama elinizdeki kitap sahtedir. bandrol vardir ama o bandrol 1 tl lik hikaye kitaplarina aittir. artik nasil ele geciriyolar bilmiyorum ama bu ise guzel emek harciyor korsancilar. korsancilarin da emegini vermek lazim :d

    orijinal aldigim ve baski hatalari olan kitaplarim oldu. korsan alip sapasaglam duran kitaplarim oldu. bilerek isteyerek aldigim sey canimi acitmaz ama kucuk sehirlerdeki cin kitapcilarin goz gore gore sahte kitabi orijinal diye satmasini yediremiyorum. bu kitap orijinal degil dedikce olur mu oyle sey bak bandrol var diye gosteren kitapcinin agzina vuramadim. orijinali 20 tl olan kitabi 15 e veririm diye pazarliga giren adamsin hala ne savunuyorsun. yaptiklari serefsizlikte olsa sehrin tek kitapcisi olmasindan oturu ses edemiyorum. kapatilsa gencler magdur olacak. sonucta araci oluyolar insanlari edebiyat ile bulusturuyolar.

    edit: bu arada korsan kitaba karsi degilim. yayinevleri ucuk fiyat bictikce hem okurlar hem yazarlar magdur olur. amac kitabin okuyucu ile bulusmasiyla yayinevleri ucuz baski yapmali. kisaca bir kitap icin karton kapakli birinci kalite kagida basip satarsin bu senin vitrin kitabindir, bir de ayni kitabin kucuk ucuz baskisini yaparsin bu da dar gelirli icindir. her turlu sen kazanirsin ki dunyada bircok yayinevi bu stratejiyi uygular. korsan da yok olur gider. yukarda yazdigim yazi korsan kitaplari (ucuz baski) orijinal fiyatina satan yurdum esnafinin acikgozluluguneydi.
  8. başlıktaki bütün yorumları okudum. konu birkaç eksende dönmüş; yayınevi, kitap fiyatları, öğrenciyiz abi... misal deanmoriarty demişki pluton gibi bir yazar kaç yüz yılönce yaşamış pluton kitabı satın aldığımda param pluton'un torunana gitmeyeceğine göre yayınevine 30 tl kösülmek istemiyorum. yani bakış açısı direkt emeği veren yazar açısından nitelenmiş. okuyucu ekseriyetle emekçi olarak yazarı görüp yayınevi emekçisini pas geçiyor. o kadar çok parametre var ki hangisini tutsan elde kalır. korsan kitap yazara büyük saygısızlık desen bu ülkede binler değil milyonlar windows işletim sistemine para vermedi. bugün windows laptoplara gömülü satılıyor zira sistemdeki açık büyüdükçe devlet tedbirini alıyor. misal letgo; 2. el kitap alışveri yapmışlığım var ve reklamlarda letgo ile kolay sat diyor aleni vergisiz keş para, eğer kitap piyasasını sekteye uğratsa emin olun letgo ile kitap satışını geçtim okuduğun kitabı komşuna veremezsin. şahsi fikrim bu konu kişinin vicdanı ile ilgili eğer parası yok ise korsan kitap almayı kendine hak görüyor; tutunamayanlar gibi bir kitabı iletişim yayınevi 50 tl ye yakın fiyatı ile tutunanlara satıyor ise kişi korsan almayı kendine hak görüyor, yada arkadaşından ödünç alıyor vs vs. ben iki kez korsan kitap aldım birisi da vinci şifresi diğeri de 2002 yılı hiç unutmam buket uzuner'in gelibolu kitabı. benim aldığım korsanlar yayınevinin çaktırmadan çıkardığı bandrolsüz kitaplar değildi. 3. sınıf fotokopiydi. şimdi gelibolu için biraz tesadüftü, askerliğimi gelibolu'ya çıktığını öğrendiğim haftasonu cadde önünde korsan kitapçıda gelibolu kitabını görünce kayıtsız kalamadım. yoksa buket uzuner'i tanımam etmem gelibolu kitabını alıp kamil koç ile gelibolu yollarına düştüm. okuduğum en etkileyici kitaplardan biriydi üstelik gelibolu'da okumuştum. aradan uzun yıllar geçti youreads yazarı olduk, bir gün buket uzuner ile youreads üzerinden mesajlaşma şansı buldum. aklıma yıllar önce aldığım korsan gelibolu geldi tabii;) o gün vicdanım temizdi ama bu zaman içinde orjinal bir gelibolu kitabı almam gerektiğine kanaat getirdim. kitabı da hediye vermeliydim borcum bir şekilde kapanmalıydı.
  9. aklima gelmisken bahsedeyim, korsan kitap kavrami bizdeki telifsiz ucuz baski anlamindan cok cok farkli bir anlamda kullaniliyor bati dunyasinda. bir donem edebiyat dunyasini domine eden yazarlar ile kiyida kosede kalmis edebiyatcilarin savasi vardi. o donemi domine eden yazarlarin adi kullanilarak kitaplar basildi. literary pirate diye bilinir bu durum. baskasinin ismini kullanarak kitap yazan yazarlar bazen gercek yazarin bile onune gecmis. agatha christie kitaplarinin ve oyunlarinin bazilarinin ona ait olmadigi soylenir mesela. ulkemizde de agatha christie ismi kullanilarak polisiye kitaplar yazilmis zamaninda.
  10. kitap ille de satın alınacak bir ürün olmasa gerek. eski türkiye'de tüm eksiğine gediğine karşın halk kütüphaneleri vardı. ilçelerdeki halk eğitim merkezlerinde dandik de olsa bir kitaplık olurdu. okumaya hevesli bebeler, emektar kütüphanecilerin gözetiminde, sobanın sıcaklığında ödevlerini yapar, kitap ansiklopedi karıştırmayı, ufaktan araştırma yapmayı öğrenirdi. ödünç kitap kartı olan kaç talebe var acaba bu günlerde? korsan tartışması kitabın metalaşmasından çıkıyor. oysaki kütüphane kültüründe elden ele dolaşan bir varlık idi. nerede o eşekli kütüphaneciler?
    mutlu