1. mezunlarının en az bir enstrüman çalmayı bildiği, kitap okuma alışkanlığını o zamanlarda kazandığı, tarıma-hayvancılığa dair yetkin bir şekilde yetiştirildiği, marangozluk, terzi, arıcılık vs. gibi zanaatlar ile donatıldığı, hakkında yabancı kaynaklarda bazı aydınların "ülkemizi kalkındırmak için kurmamız gereken ve benim hayalim olan okullar" diye bahsettiği eğitim kurumları idi.

    köylünün bilinçlenmesinden rahatsız olan toprak ağaları ve bazı siyasetçilerin karalama politikaları sonucunda önce itibarsızlaştırılmış, sonrasında ise 1954 yılında kapatılmıştır.

    güzel bir seda, köy enstitüleri marşı
  2. öncelikle şunu izlemenizi istiyorum.

    köy enstitüleri sanayileşen toplumun arasında köylüyü de ötelemeyip, onu da bu bilgiyle yoğurup ilerletmek adına zamanında yapılmış harikulade bir iştir.

    şu anda ise tarımdan, çiftçiden, üretenden, üretimden, topraktan, hayvancılıktan, kısaca kırsal kesimden uzaklaşıp bir yerel politika haline getirmememiz sonucu, yediğimiz-içtiğimiz, giydiğimiz, kullandığımız azımsanamayacak çoğu şeyi ithal etmek durumunda kalıyoruz. işin ya da medeniyetin gökdelen dikmek değil, kendi kendine yetebilmek olduğunu, batılılaşmanın aynı zamanda üretmek ve geliştirmek olduğunu ne zaman anlarız bilemiyorum.
  3. "gerçek kurtuluş ancak cehaletin ortadan kaldırılmasıyla olur. cehalet kaldırılmadıkça toplum yerinde kalıyor demektir , yerinde duran bir şey ise geriye gidiyordur."

    mustafa kemal atatürk.

    işte bu söz ışığında, savaşın getirdiği yoksulluğa rağmen eğitim ve ilerleme hedefiyle yola çıkan zamanın yegane kurumudur.

    tarihine bakacak olursak;
    orduda okuma yazma bilen çavuşlar ilk olarak kullanılmak istenmiş eğitim seferberliğinde. fakat bunun yetersiz kalacağını düşünen zamanın başbakanı ismet inönü; milli eğitim bakanlığına hasan ali yüceli, ilköğretim genel müdürlüğüne de ismail hakkı tonguçu getirerek ülkenin 21 yerinde işle eğitimi harmanlayarak verecek bir kurum yapmanın peşine düşmüşler.

    ismail hakkı tonguç belirlenen 21 yeri tek tek gezmiş, fotoğraflarını bizzat kendisi çekmiş. özellikle tren istasyonlarına yakın olan yerler konusunda fikir beraberliği sağlamışlar ve orada enstitüler açılmış. enstitü denmesinin sebebi ise bilginin iş eğitimiyle harmanlanarak verilmesi.

    her şey çok ama çok güzel giderken mecliste bulunan büyük toprak sahipleri çomak sokmuşlar eğitimin tekerlerine.. oy hesaplarına kurban gitmiş ışık ışık parlayan gençler..

    düşünün ki;
    gogol'un oyunları oynanıyor bir okulda,
    her öğrenci bir müzik aleti çalabiliyor,
    yılda 25 klasik edebi eser bitirme şartı var,
    topraktan yetiştirdiğini yine öğrenci kendi yiyor,
    cumartesi günlerini eleştiri günü yapıyor okul ve o gün müdür dahi eleştirilebiliyor, herkesin ortasında sanık gibi bir yerde ifade verebiliyor kendisine soru soran öğrencilerine.

    allah mekanlarını cennet etsin hasan ali yücel'in ve ismail hakkı tonguç'un, bugünün türkiye'sinin onlara çok ihtiyacı var..
  4. köy enstitüleri hakkında güzel ve doğru bilgiler edinmek isteyenler, enstitülerin ilk açıldığı dönemde öğrencisi olan fakir baykurt'un kaleme aldığı "unutulmaz köy enstitüleri" ni okuyabilirler.
  5. türk eğitim sisteminde bugüne kadar yapılmış en güzel uygulamadır kendisi. iyi olduğu için ömrü kısa olmuştur. oysa ki daha ne "efendiler"yetişecekti orada.
  6. zamaninda kapatilmasaydi acaba nasil bir memlekette yasiyor olurduk su anda? nasil bir paralel evren olusturacakti, gercekten cok merak ediyorum. su andan daha iyi olacagi kesin de kim bilir neyimiz daha gelismis olacakti. filmi olsa da izlesek.
  7. vaktiyle avrupa'dan uzmanların gelip incelediği enstitüler.
    şimdi biz gidip onların eğitimini örnek alıyoruz.
  8. her iki dedemin mezun olduğu kurumlardır. bu kurumlar, bilfiil okuyan öğrencileri tarafından inşaa edilmiştir.
    biri hariç.kızılçullu köy enstitüsü.burası izmir/buca'da bulunur. binaları önceden amerikan kolejidir. parası ödenerek alınmış ve köy enstitüsüne çevrilmiştir.eğitim çiftlikleri , atolyeleri ile örnek bir çalışmadır. enstitüler kapatılınca burası abd-nato'ya verilmiş, askeri üs olmuştur.
    komünist propaganda ve kapatma meselesi için ise , (bkz: kinyas kartal)
    enstitüler : çağdaş şartlara uygun ; tarım , hayvancılık,inşaat,marangozluk,müzik,edebiyat vsvs alanlarında yetişirler. mezunlarının hepsi en az bir ensturman çalar ve halk oyunu bilir.
    buradan mezun olanların ortak özellikler 70-80 yaşlarından sonra dahi , sürekli traşlı,düzenli,öğrenmeye ve okumaya meraklı,aktif ve yurtsever olmalarıdır.
    bu fikri destekleyenler ve köy enstitülülerin çocukları-torunları, yeni kuşak köy enstitülüler derneği çatısı altında çalışamalar yürütmektedir.
  9. kırsalda yerleşik iktidar düzeni, köylülerin toprak sahiplerine ve diğer muktedirlere bağımlılığı için hem ekonomik hem de kültürel sermayelerinin olmamasını gerektirmekteydi. zira meşhur bir fransız feylezofun belirttiği üzere, bilgi ve güç aslında bir madalyonun iki yüzüdür. tıpkı para gibi, kültür de bir sermaye biçimidir.

    köy enstitüleri işte köylü çocuklarına bir kültürel sermaye kazandırma projesiydi. onlara tarımla, hayvancılıkla, bilimle, sanatla ve feslefeyle ilgili bilgiler ve çeşitli zanaatlar kazandırıyordu. bir de mezunlardan, bu bilgileri köylerindeki diğer çocuklara aktarmaları bekleniyordu.

    bu şartlarda kırsaldaki eski iktidar ilişkileri ve "kültür" elbette dinamitlenmiş olacaktı. köy eski halinde olmayacaktı. ancak nüfusun büyük çoğunluğunun köylerde yaşadığı o dönemin türkiye'sinde bu projenin ekonomik ve sosyal getirileri muazzam olacaktı. ne var ki okudukça, eğittikçe ve eğitildikçe, bu okullardaki çocuklar kırsalda ailelerinin ve çevrelerinin içerisinde olduğu iktidarlar ilişkilerini daha çok farkettiler, yereldeki sömürü düzeninin "doğallaştırılmasına" karşı çıktılar. tabi kırsalda egemen olanları aldı bir telaş ve hemen gereken yerlere haber salındı. dönem abd'ye yanaşılan "komünizm karşıtlığı" dönemiydi. bu okulların kapısına da "komünist yuvası" olmaya başladıkları için kilit vuruldu. böylelikle ülkede huzur ve sükunet sağlandı. o kısa dönemde köy ensititüleri'nde okuyan az sayıdaki mezun arasından bile kaç tane romancı, şair, sanatçı ve düşünür çıktığına bakarsanız, kaçan fırsatın büyüklüğünü de görebilirsiniz. ama türkiye tarihizaten kaçırılan büyük fırsatların tarihi değil midir?