• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (8.79)
kürk mantolu madonna - sabahattin ali
"her gün, daima öğleden sonra oraya gidiyor, koridorlardaki resimlere bakıyormuş gibi ağır ağır, fakat büyük bir sabırsızlıkla asıl hedefine varmak isteyen adımlarımı zorla zapt ederek geziniyor, rastgele gözüme çarpmış gibi önünde durduğum "kürk mantolu madonna"yı seyre dalıyor, ta kapılar kapanıncaya kadar orada bekliyordum."kimi tutkular rehberimiz olur yaşam boyunca. kollarıyla bizi sarar. sorgulamadan peşlerinden gideriz ve hiç pişman olmayacağımızı biliriz. yapıtlarında insanların görünmeyen yüzlerini ortaya çıkaran sabahattin ali, bu kitabında güçlü bir tutkunun resmini çiziyor. düzenin sildiği kişiliklere, yaşamın uçuculuğuna ve aşkın olanaksızlığına (?) dair, yanıtlanması zor sorular soruyor.


  1. benim gözümde bir solukta okunabilen mükemmel bir eserdir.ana karakter raif beyin psikoljik karakter çözümlemelerinde kendisinden parçalar bulmayan erkekler bazı duygularını içlerinde bastırdığını düşündürtüyor bana. aşkın tarifsiz anlatımını sabahattin ali farklı bakış açısıyla bu romanında işlemiştir.
    bum
  2. kitaptaki karakter analizlerini ve betimlemeleri çok çok övebilirim ancak akış açısından ortalama bir aşk romanıdır.

    çok fazla abartıldığını düşünenlerdenim. bunun sebebini türk insanının hazin aşk hikayelerine olan düşkünlüğüne bağlıyorum.

    bir de insan kendini karakterin yerine çok koyabildiği, kendi duygularını karakterin güzel cümlelerle anlattığı romanları daha fazla seviyor çünkü kendini bulduğunu iddia ediyor. bu açıdan hak verebilirim.

    -
    ne de olsa " aslında kendimize rastladığımızı sandığımız yerlerin altını çiziyoruz, fosforlu bir sevinçle..."
  3. Penguin yayınevi modern klasikler serisinde 4 mayıs 2016 tarihinden itibaren ingilizce yayımlanmaya başlamış. ingilizce'ye maureen freely ve alexander dawe çevirmiş. ilgili haber.
  4. kitap türk edebiyat tarihinde nasıl önemli bir yere sahipse şu teyze de televizyonculuk tarihinde öyle ayrı bir yere sahip olacak...ya da iki güne unutulur pişkinliğe devam eder...bilemedim.

    !---- spoiler ----!

    TV8'deki sabah Programında Jess Molho, Funda Özkalyoncuoğlu ve Sena Keçeli Sabahattin Ali'nin 'Kürk Mantolu Madonna' kitabının sinema filme uyarlanacağı haberini konuşmaya başladı.

    Funda Özkalyoncuoğlu ve Sena Keçeli kitabın ABD'li dünyaca ünlü şarkıcı Madonna hakkında yazıldığını sanarak yorum yapmaya başladılar.

    Funda Hanım'ın savunması şöyle:

    "Ben konuyu yanlış yerden anlamışım. Ben "Kürk Mantolu Madonna" kitabını okuyalı belki 40 yıl olmuştur. Çok hatırlamıyorum. Bu cahilliğimin bu kadar olay olmasına çok şaşırdım ve kırıldım. Beni kimse savunmadı. Benim 39 yaşında ölen anneme bile küfür ediyorlar. Bunu anlamak mümkün değil. Ben ne yapmışım, hırsızlık mı yaptım, cinayet mi işledim. Ben tarihçi, edebiyatçı değilim. Bir magazin programında yorum yapıyorum. Benim cahilliğim bir işe yaradı; bir ülkenin merhamet ortalamasını ortaya çıktı. Edebiyatseverlerin daha naif daha affedici olması gerekirken beni linç ettiler."
    !---- spoiler ----!

    yolda izde görürseniz çok şa'Aapmayın kadına, evcil edebiyatseverler olun.
    mesut
  5. gözlemlediğim kadarı ile erkekler bu kitaptan daha çok etkileniyor gibi. sonunu tahmin etmesi zor olmayan, tam bir yolculuk kitabı. güzel mi? gayet güzel. bir alex mi? değil...
  6. üniversitedeki hocam, vize için sorumlu olduğumuz kitaplara ekleyince okumak zorunda kaldığım, başlarda bu ne sıkıcı kitap! dediğim. ama okudukça beni dumura uğratan, ön yargıları yıkalım arkadaşlar dedirten , naif ama vurucu bir etkisi olan, popüler romanların okuyucuyu kitaba bağlamak için kullandığı teknikleri hiçe sayan, harika kitap. 177 sayfadır. güzel bir film izler gibi, 2 saat ayırıp okunabilir.
  7. sinemasal bir anlatımı olan, "iç dünya çözümlemeleriyle" "ben ve öteki" kavramına yaptığı açılımlarla, müthiş karakter analizleriyle baş döndüren,

    yoğun psikanaliz içeren,

    dili çok düzgün, sade, basit ve çok yerinde kullanan,

    çarpıcı tasvirleriyle o anı o ruh halinde yaşatabilen,

    hayata ve insana dair tahlilleriyle insanın içini çoğaltan, genişleten,

    çekingen, sığ, sıradan görünen, kendini ifade edemeyen ya da etmeye gerek duymayan bir insanın içinde binlerce katman olabileceği hatta her insanın içinde kocaman bir dünya barındırdığını gösteren,

    italyanca, ispanyolca, fransızca, almanca, hırvatça, arnavutça, arapça ve rusça'ya çevrilen ve
    ingilizlerin prestijli yayınevi penguin’in "modern klasikler" dizisine alınan başyapıt.

    - spoiler-
    altını çift çizdiklerim:

    sonra, bir şey arıyormuş gibi gözlerini yüzümde gezdirerek:
    "berlin'de yalnızsınız değil mi?" dedi.
    "ne gibi?"
    "yani... yalnız işte... kimsesiz... ruhen yalnız... nasıl söyleyeyim... öyle bir haliniz var ki..."
    "anlıyorum, anlıyorum... tamamen yalnızım... ama berlin'de değil... bütün dünyada yalnızım... küçükten beri..."
    "ben de yalnızım..." dedi. bu sefer benim ellerimi kendi avuçlarının içine alarak: "boğulacak kadar yalnızım..." diye devam etti, "hasta bir köpek kadar yalnız..."

    "insanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense, körler gibi rastgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyorlar...’’

    muhakkak ki bütün insanların birer ruhu vardı, ancak birçoğu bunun farkında değildi ve gene farkında olmadan geldikleri yere gideceklerdi. bir ruh ancak bir benzerini bulduğu zaman ve bize, bizim aklımıza, hesaplarımıza danışmaya lüzum bile görmeden, meydana çıkıyordu... biz ancak o zaman sahiden yaşamaya -ruhumuzla yaşamaya- başlıyorduk. o zaman bütün tereddütler, hicaplar bir tarafa bırakılıyor, ruhlar birbiriyle kucaklaşmak için, her şeyi çiğneyerek, birbirine koşuyordu"

    raif efendi maria’ya:
    ‘’ikimiz de birer insan arıyoruz, kendi insanımızı.’’

    "yıl başının sence bir hususiyeti yok mudur?" diye sordum.
    "hayır" dedi, "senenin diğer günlerinden ne farkı var sanki? tabiat onu herhangi bir şekilde ayırmış mı? ömrümüzden bir sene geçtiğini göstermesi bile o kadar mühim değil; çünkü ömrümüzü senelere ayırmak da insanların uydurması... insan ömrü doğumdan ölüme uzanan tek bir yoldan ibarettir ve bunun üzerinde yapılan her türlü taksimat sunidir."
    -spoiler-
  8. şimdi uzuuuun uzun roman analizi yapamayacağım.
    !---- spoiler ----!

    hani bir hikâye duyarsın, seninle alakası yoktur. ancak o kadar içini burkar ki. "ne bu talihsizlik, nasıl elden hiçbir şey gelmeden mahvolan kaderler var!" dersin ya. bu da öyle işte. kitabın kapağını kapatırsın, boğazında bir şey düğümlenir. konuşmak istemezsin. üzülürsün. raif efendi'nin kaderine, umulmadık şanssızlıklarla yok olan aşk hikâyesine üzülürsün. günlerce o düğüm gitmez. etkisinden çıkmadan senin de raif efendi gibi yataktan bile çıkmak istemez canın, mecalin kalmaz çünkü. böyle içini burkar insanın, darmadağın eder.

    !---- spoiler ----!
  9. popüler olmasına üzülmediğim hatta sevindiğim, okumadığı halde alıntı yaparak gereksiz bir amaçtan da olsa tanınmasına ya da bilinmesine yardım edenleri de sevdiğim, kitabevlerinde "en çok satanlar listesinde" gördükçe o güzel adamın trajik yaşamına göz kırpan ironiyi hissettiğim kitaptır.

    keşke popüler olanlar böyle olsa, keşke 16-17 yaşında olduğum zamanlarda da popüler olsaydı, önümüze sunsalardı da daha erken okusaydım dediğimdir ayrıca.
  10. romanda türk romanlarının ilk örneklerinin tadını aldım ben. bu yanlış anlaşılmasın çünkü ben çoğunun aksine o ilk örnekleri sevenlerdenim. tesadüflere inanılmaz genelde ve bu sebeple ilk örnekler çok eleştirilir. olay örgüsünün önemli noktaları tesadüfler üzerine kuruludur çünkü.

    kürk mantolu madonna'da da tesadüfler önemli rol oynuyor olay örgüsünde. bu kötü bir şey mi peki? bunu tartışmak edebiyatçıların işi ancak onlar ne derlerse desinler ben seviyorum bu tesadüfleri, karşılaşmaları, birden oluveren olayları.

    romanın sade anlatımı oldukça hoş, ve o sade anlatımda sunuluveren aşka dair, insana dair umutlar, beklentiler, tespitler öyle etkileyici ki. bu sebeple zaten kahve-kitap-instagram üçlemesinin baş elemanlarından birisi haline gelmiş bu kitap.

    önyargısız, çok şey beklemeden, ama bulduğunuz o ufak detaylarla mutlu olacak şekilde okursanız siz de büyük keyif alırsınız bu aşk öyküsünden.

    aşk bir tesadüf çünkü.