• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (8.29)
los lunes al sol - fernando leon de aranoa
içinde yaşadığımız çağa dair dolaysız öyküler sunan yapım, tüm dünyada aynı kaderi paylaşan milyonlarca insanın yaşadıklarını anlatmaya çalışıyor. ispanya’nın liman kentinde yaşayan işsiz insanların öyküsü, son dönemin dikkat çekici filmlerinden birine dönüşüyor.


  1. javier bardem'in başrolünde olduğu 2002 yapımı bir ispanyol filmi. ispanya'nın vigo kentinde tersaneleri kapandığı için işsiz kalan birkaç arkadaşın yaşadıkları sıkıntıları ajitasyona girmeden tüm gerçekçiliğiyle anlatan, bunun yanında kendine has bir mizahı da olan yapım. türkçe'ye "güneşli pazartesiler" adıyla çevrilmişti. filmin imdb'deki tagline'ında şöyle bir cümle var, yanılmıyorsam filmin bir yerlerinde ispanyolca olarak geçiyordu:

    "this film is not based on a real story. it is based on thousands."
  2. 2002 san sebastian film festivali'nde en iyi film ödülünü kazanan, 17.goya ödülleri'nde tam beş dalda ödül alan film. en iyi film, en iyi yönetmen (fernando leon de aranoa), en iyi aktör (javier bardem), en iyi yardımcı erkek oyuncu (luis tosar), en iyi yeni aktör (jose angel egido)...

    !---- spoiler ----!

    viski güzelmiş, adamın iyi bir zevki var
    hepimizin var ama onun parası var..

    !---- spoiler ----!
  3. politik bir film çekip de politik bir film değilmiş hissini vermek zor iş. bu film de bunu başarıyor.
    misal deux jours, une nuit. hikaye kişilerden aksa da film bir yerde sistem eleştirisi yapmadan gönderisini tamamlayamıyor.
    fakat bu filmde devlet eleştirilmek isteniyorsa işsizler siyam ikizleri olamamaktan şikayet eder,
    işsizler eleştirilmek isteniyorsa diğer işsizler öbür işsizleri hedef alır. doğru olan da bu gibi.
    sde
  4. bu filmi işsizken izlemek insanın üzerinde daha büyük bir etki bıraktığını düşünüyorum. birkaç yıl önce izlememe rağmen hala tazedir, film tavsiyesi isteyenlere öneririm muhakkak. javier bardem'i hepiniz zaten iyi bilirsiniz ama bir de jose rolündeki luis toser var. ispanyol sinemasının en iyi aktörlerinden kendisi. filmin en çok akılda kalan kısımlarından biri ağustos böceği ve karınca masalıdır. jose ve karısı arasında geçen bir diyalog filmde en beğendiğim diyalogların başında gelir.

    !---- spoiler ----!

    kadın fabrikada sürekli balık temizlediği için kötü koktuğunu düşünüyor ve balık kokusundan kurtulmak için parfümü üzerine bolca sıktığı bir sırada,
    - yeter hayatım bu kadar parfüm yeter...
    - balık kokuyorum..
    - hayır sen güzel kokuyorsun..tıpkı bir denizkızı gibi...

    - ayakların nasıl?
    -onları hissetmiyorum!
    - denizkızların ayakları olmaz da ondan...
    ve karısının onu terketmekten vazgeçmesi...

    !---- spoiler ----!

    bir de eski rus kozmonotu sergei'in anlattığı bir fıkra var: sovyet rusya dağılmış, yıllar sonra iki eski komunist partili arkadaş bir araya gelmiş konusmaktalar. birincisi şöyle der: "dostum, çok kötü bir şey farkettim. bize komünizmle ilgili anlatılan her şey yalanmış.". digeri şöyle cevap verir: "ben daha kötüsünü farkettim. bize kapitalizmle ilgili anlatılan her şey doğruymuş".
  5. annemin izledikten sonra al türkiyeyi vur ispanyaya ne anladım ben bunların gelişmişliğinden avrupa birliği üyeliğinden şundan bundan diyerek çaktırmadan küresel kapitalizmin eleştirisini yaptığı, hayatımın ciddi bir kesiminde dardanel ton fabrikasına yakın yaşamamdan ve çalışma şartlarının kötülüğü hakkındaki şikayetleri dinlememden olsa gerek en çok kocası onu öperken parfüm sıkmaya çalışan balık fabrikası işçisi kadının olduğu sahneyle aklıma yer edecek gibi duran sıkı film