1. bugün kendisi için çok derinden üzüldüm.

    Mabel Matiz’i konya’da Mevlana’nın türbesini ziyaret ederken durduran ve fotoğraf çekilmek istediğini söyleyen hayranlarından biri, fotoğrafı çektikten sonra instagram’da şöyle bir yorum ile paylaşmış:

    « topsun falan ama bikaç şarkın güzel :d :d :d »

    naif bir kişiliği olan mabel matiz ise, gerçek adıyla Fatih Karaca, çok üzücü bir metin paylaşmış bu konuda:

    !---- spoiler ----!

    merhabalar. bugün canımı sıkan bir şeyden bahsetmek istiyorum. yukarıdaki post, dünkü hz. mevlana ziyaretimiz sırasında, türbe kapısı önünde, kibarca benle fotoğraf çekilmek istediğini belirten iki genç arkadaşımdan birine ait. birlikte çekildiğimiz fotoğrafımızı bu metinle paylaşmış. yer bildirimi ve hashtag yapmayı da ihmal etmemiş. bir başka dinleyicimin yorumu sayesinde farkettim. tuhaf hissettirdi. çocukluğumdan başlayıp şimdinin youtube yorumlarının yarısından fazlasını kaplayan bu tavır beni hiiiç şaşırtmadı aslına bakarsanız, alışığım her türlüsüne, sevgiye de sevgisizlik ürünü her türlü içeriğin tillahına da. ama dün bulunduğumuz yerin özelinde düşündüğümde fazla düşüncesiz, kalpsiz ve tutarsız buldum bu hali. belki çok uzun süredir ilk defa içim cız etti. ben de buraya bir not düşmek istedim.

    şu konuda bir anlaşalım istiyorum artık sevgili arkadaşlar: top! tüfek! ibne! dönme! ve benzeri hitap şekilleriyle insanları, beni, yaralayamazsınız; bu kelimeler benim için herhangi bir hakaret / aşağılama / alay / ötekileştirme hissi asla asla asla içermiyor, içeremez. üzüntüm de şunla ilgili zaten: isterim ki sizin için de içermesinler. isterim ki öncelikle kendi benliğinizi sevip ona saygı duyun. isterim ki dünyadaki yerinizi bulmak için daha faydalı kelimeler kullanın. isterim ki hep bir sorunuz olsun. isterim ki size ait olmayan ezbere bilgilerle yürümeyin. isterim ki sevginin karşısında diliniz de kalbiniz gibi tertemiz kalsın. isterim ki bilerek konuşun. isterim ki mevlana'nın kapısına neden gittiğinizi bilerek gidin. isterim ki güzel olduğunu düşündüğünüz şarkılar varsa orada ne konuşulduğunu biraz olsun hissedin. isterim ki kadın ya da erkek ya da herhangi bir kimlik ile herkes tek başına şapşahane bir birey olabilsin. isterim ki bu cümleler bir işe yarasın. isterim ki şarkılar şiirler kalbinize değsin. çoğumuzun gözü bağlı şekilde sabah akşam ben! ben! ben! diye şuursuzca bağırıp durduğu bu yeni çağ ortamında çok mu şey istiyorum? bilmiyorum. bu aralar instagram'dan da çok sıkılıyorum. söyleyeceklerim bu kadar. sevgiyle.

    !---- spoiler ----!
  2. bizim de gittiğimiz bir gece hatay meyhanesi'nde sıla, mabel matiz ve gazeteci rahşan kafayı çekiyordu. ben rahşan'ı eski hastam olduğu için tanıyordum, diğer ikisinin kim olduklarını bilmiyordum. arkadaşlarım içinse tam tersi geçerliydi. yani sıla'yı ve mabel matiz'i biliyorlardı, rahşan'ı tanımıyorlardı. ben tabii ki dönüp bakmadım bile ama arkadaşlarım dahil tüm hatay meyhanesi ahalisi sıla'yla fotoğraf çektirdi. mabel matiz'le değil fotoğraf çektirmek, sallayan bile olmadı ki o masada ki arkadaşlarımın biri bütün günü onun arabasında sağa sola gidip gelerek geçirdiğimiz bir cumartesi günü ben artık günün sonuna doğru dayanamayıp isyan edene kadar tüm gün pek bir methederek mabel matiz çalmıştı. neden o kadar sabrettin derseniz normalde dinlediği radyo istasyonu daha beter şeyler çalıyor.

    şarkı söyleme tarzı farklı olsa da bildiğin modern arabesk yapıyor bu adam. katlanılır şey değil yaptığı müzik.
  3. kendisine sempati beslemiyorum,sesini müziğini sevemiyorum, cinsel tercihini de bilmiyordum sorgulamadım hiç açıkçası bana ne ben müziğine bakarım,ama, içim cız etti demiş adam ya, bu kadar iyi ifade edebilirdi kendisini. çıkıp umrumda değilsiniz baaay temalı samimiyet yoksunu bir konuşma da yapabilirdi,sessiz de kalabilirdi ama bütün kırgınlığını,duygusallığını ortaya dökmüş çekinmeden. sadece tebrik etmek düşer bizlere de.
  4. baktıkları yüzlerde sadece "insan" göremeyenlerin hezeyanlarıyla uğraşmamalıyız.
    alan turing, mabel, ya da ipekçi hayatımıza neler katmışlar. onlar olmasaydı neler eksik olurdu?
    bunun üzerinde düşünemeyecek, kafa yoramayacak insanlar, diğer insanların dört duvar arasındaki eylemleriyle ilgilenecekler.
    alan turing'in binlerce insanın ölümünü engellediği ve bir dünya savaşının erken bitmesini sağladığı umurlarında olmayacaktır.
    onların elinde yaftaları vardır.
    halk arasında divitin ya da pazen denilen bir kumaşın ama herşeyiyle bizim olan etnik bir kumaşın değerli bir modacımız eliyle zirveye çıkışını idrak edemeyecektir bu kafalar.
    işi kimseyi kırmadan hayata renkli bir ritim katmak olan naif bir şarkıcının bir kalbi olabileceğini ve kırılabileceğini düşünemeyecektir bu kafalar...
    ne yediğiniz, ne içtiğiniz, ne giydiğiniz, neyi seçtiğiniz midir önemli olan yoksa topluma ne kattığınız mı?
    yazdıklarımı da,
    baktığı yerde sadece insan ve insanlık görenler anlayacaktır.
  5. yaşadığımız ülke de şu geldiğimiz zaman da insanlar kendileri gibi düşünmeyen kendileri gibi tercihleri, yaşamı, dini, inancı olmayanlara fazlasıyla tahammülsüzlük var insanların tercihlerine saygı duymak bir yana nefret var.

    zeki müren, bülent ersoy veya mabel matiz yaptıkları müziği, davranışlarını, konuşmalarını beğenmeyebiliriz eleştirebiliriz bu doğaldır ama tercihleri yüzünden insanları bu şekilde yaralamak son derece yanlış bu kadar mı empatiden yoksunuz? sana doğru gelmese de karşındaki insanın tercihi bu yöndeyse saygı duymak çok mu zor?

    ilerde evlendiniz çocuğunuz ben eşcinselim dedi ne yapacaksınız?
    bu bir hastalık tedavi edelim mi? yoksa başka bir şey mi? yıl olmuş 2017 biz daha neler konuşuyoruz.