1. mostar - ohrid - matka gölü üçlüsü haricinde pek bir olayı olmayan ülke.

    hele başkent üsküp dev bir heykel müzesinden başka bir şey değil.

    yazın gitmenizi tavsiye ederim. özellikle başta yazdığım yerleri görün.
  2. nerden başlasam bilemiyorum, 2 de türkiye'ye geldim ama sıkıntıdan patladım. 4 saattir uyuyorum sanırım, keşke hiç dönmeseydim dediğim ülke oldu :(

    malumunuz arkadaşsız kaldım, ancak yurtdışına gidiliyor ise, bence kesinlikle hostelde kalınmalı. kötü bir yerde değil tabi, booking.com' da harika hosteller var, benim kaldığım yer hostel 42 idi, 2 kişililk odayı ayarladık toplam 4 gün için 50 euro verdim. arkadaşım gelmeyince tek kaldım odada tabi, bence ciddi anlamda ucuzdu. uçaktan ilk inince taksi vs istemedim hostele gitmek için, havaalanından kalkan bir otobüs var hemen çıkışında. bilet aldım otobüse bindim, telefona kaydettiğim adresi gösterdim, hükümet binasının yakınında indirdi. otobüste ingilizce bilen bir arnavut vardı, hosteli bulmamda yardımcı oldu. gittim yerleştim.

    sonra dışarı çıktım, üsküp büyük yer geldi açıkçası, ama 5 saat gezinin ardından tüm üsküp bitti diyebilirim :) özellikle meydanda bulunan arkeoloji müzesi ve national history müzesine hayran kaldım, mükemmel müzelerdi. national history'de çalışan bir hanfendicik bana guide oldu, ingilizcesi çok iyiydi. 1 saate yakın orda kaldım. gözlerim dolu dolu çıktım, biraz duygusal anlar yaşadık. :)

    hayvanat bahçesi var meydanda ki muhakkak gezilmeli bence. :)

    ilk gün napsam ne etsem düşüncelerin ardından, o akşam 2 türk geldi, birisi aşırı saf, diğeri araştırma görevlisi. beraber gezelim dedik. hostelde her akşam sahibiyle beraber partiler verdik, sabaha kdr alkol ve sigara midemi mahvetti. :) ayrıca yediğim kuruyemişler de sivilcelenme yaptı :( akşamında zaten protestolar vardı, halk yolsuzluğa karşı ayaklanmıştı. ara ara gidip katılıyordum, ama oranın polisi buranın polisi gibi kalabalığa dalmıyordu yada gaza boğmuyordu. hatta bi kaç polisle sohbet etme şansım oldu, 1 2 saat yanlarında kaldım. iyi insanalrdı, ikisi de türkiyede bulunmuş ve öyle bir polislik anlayışlarının olmadıklarını söyledi, ne kadar doğrudur bilemem.

    2.gün matka kanyonu yaptım, cennetti. ancak bence pahallıydı, grup bulunup binilmesi ve fiyatın düşülmesi gerekiyordu bekledik bizde. mağaraya da çıktık, sözde büyük iskender orda saklanmış. bu minyon halimle ben zor sığdım, içerisi hayli soğuktu. gecesinde irish pub'a gittik, o kadar renkliydi ki insanlar, masanın üzerine çıkıp dans etmekten utanmıyor, hatta bi an kanınız kaynadığından tanıyıp tanımadığınız tüm insanlara sarılıp dans etmek isteyesiniz geliyordu adeta.

    3. gün ohrid'i, bittola'yı ve tetova'yı gezdik. en güzel şehri bana kalırsa bittola idi. var olan cafeler kale şekli binalardı ve daha elit kesim insanlar vardı burda. en güzel kızlar/en yakışıklı erkekler de burdaydı :) yoksa üsküp'te güzel kız bulmak imkansız bana kalırsa, bir de aşırı inceleyip süzüyorlar insanı. tuhaf geliyordu bana. bittola'da atatürk'ün manastırı bulunmakta, bence içinde pek bişey yok, sadece gördüm diyebilmek için girdim zaten. orda kahve vs içtik, parkını dolandık. ohrid bence gölü olmasa cidden sıradan yazlık yeri. bana çok methettiler, 3 saat otobüste oraya geçtim, biraz şaşırdım açıkçası. böyle beklemiyordum. ohrid'de de sandal turu yaptım, bu sefer ucuzdu. :) sandal orada var olan church of st. clement of ohrid'e götürüyordu. bu tepedeki kilise, ama ben bayıldım. kiliselerin mimarisi estetik yapısı şahaneydi. hristiyan olmak istedim. sordum, baptise için 4500 dinar yani yaklaşık 300 tl istedi :) kilise her daim insanları aldatıyor bence, paran yoksa dinin de mi olmayacak yahu? halk zaten fakir orada. tepenin alt kısmında da bir kilise vardı, ismini hatırlayamadım, ama en çok beğendiğim oydu. içeride resim almama izin vermeyen tek kiliseydi, sanırım estetik açıdan zarar görmesini istemiyorlardı. orada mum yaktım :) kıyıya geri döndük sandalla, hediyelik eşyalar aldım. dondurma yedim ki şahaneydi yine, makedonya'nın dondurması meşhur mu bilemiyorum ama meşhurlaştırabilirler zannımca. hergün 3 4 kere yiyordum. o gecenin sonunda üsküp'e döndükten sonra napsak niye gezinirken yine bir kilise keşfettim. içeride çok genç bir papaz vardı, ama papazlık derecesi yoktu , üni son sınıf öğrencisi. onunla zaman geçirdim o gece diğer arkadaşlarımı sattım :) o kadar tatlıydı ki sohbet etmekten kendimi alamıyordum. anlaştık gerçi, ilerleyen zamanlarda evleniyoruz, önce kilisede sonra camide:) hehe

    son gün milenyum cross'a çıktım, o dev haçı yakından gördüm. ya orda piknik alanı olduğunu bilmiyordum bilsem kahvaltı felan orda yapardım :( o ormanlık alan o kadar güzeldi ki. insanlar pek yanaşmıyor oraya çıkmaya sadece bir haç var diye, o tepeden şehri izlemek mükemmeldi bence.

    orada makedon bir çocukla flört ettim, 3 gün sürdü gerçi ama değdi. :) çalıştığı cafeye gidip her sabah kahvaltı ettik, gün içerisinde görüştük ama çok tatlı ve utangaçlar. grubumdaki arkadaşlarım beni ugly ugly diye çağırırken o, 'siz bir hanımefendiye ugly demeye utanmıyor musunuz, i will kick your ass' diyip tatlılaşıyordu mesela :)

    bu sabah döndüm işte. başta napcam ben burdaaa yaa dediğim yeri çok sevdim, ayrılmak istemedim. grubumdaki insanların yardımseverliği, kaldığım hostelin güzelliği, bana sahip çıkışları anlamlandırdı gezileri.

    şimdi tirana bilet bakıyorum sabahtan beri. 19 mayısta orda olurum sanırım. yine uğrarım makedonya'ya.

    not: gezi bloglarında taksilerin çok ucuz olduğu yazıyor ama neredeyse türkiyeyle aynı bütün paramı taksiciler yedi.
  3. aslinda yunanlar isim konusunda haksiz sayilmaz. makedonya, yunanistan'in kuzeyi, bulgaristan'in guneyi ve bugunku makedonya cumhuriyetini kapsayan tarihi bir bolgedir ve buyuk iskender'in vs memleketidir.

    bugunku makedonya cumhuriyeti ise agirlikli olarak 6. ve 7. yuzyilda bolgeye yerlesen slavik ve bulgar kokenli vatandaslardan olusur, dolayisiyla eski makedonya kralligi ile organik bir baglantisi yoktur. ama tuhaf bi sekilde eski makedon kulturunu ve buyuk iskenderi filan sahiplenirler vs. bu da yunanlilari deliye cevirir hakli olarak.

    ama is isten coktan gecmistir o ayri.
  4. sehrin içinden geçen nehir iki farklı dine mensup vatandaşları ayırır. hristiyan nüfusun yaşadığı yerlerde altyapı yatırımları tamamlanmışken müslüman nüfusun yaşadığı yerlere bakım yapılmamıştır.

    ayrıca başkentin her yerinden görülebilecek devasa bir hac sembolü tepeye dikilmiştir. dinsel farklılıklar insanların gözüne sokulmaktadır. balkanlar uslanmayacak gibi...
  5. ilginç bir şekilde yakınlık hissettiğim ülke. üsküp ve ohri'yi ziyaret etmişliğim vardır.

    et çok ucuz, ayrıca çok lezzetli. en güzellerini de türk lokantaları yapıyor. insanlara sorduk bize mekan önerin de gidip makedonya lezzeti tadalım diye, herkes türk lokantası önerdi. önce üzüldük dedik ulan taa buraya gelip türk lokantasında yedik, saçma olmadı mı acaba diye. ama sonra baktık ki -en azından üsküp, ohri ve üsküp'ün bulunduğu vardar ovası için- türk nüfusu bir hayli var ve orada birbirine geçmiş kültürlerin başında geliyor -diğer baskın kültürün arnavutlar olduğunu gözlemledim. o nedenle orada türk lokantasında yemekle esasında makedonya lezzeti tatmış olduk. yani new york'ta döner yemek gibi değil de, rusya'nın bir yerinde tatar yemeği yemek gibi bir şey oldu. neyse neden bu kadar uzattıysam? yedik oh mis gibiydi.

    çok yeşil memleket arkadaş. yine ohri-üsküp hattını baz alıyorum tabi. ohri falan, mükemmel! kampçı değilim de eminim güzel kamp alanları vardır. aklınızda bulunsun.

    fark ettiğim diğer bir şey de bu insanların kendi kültürlerine ve tarihlerine çok sıkı bağlı olduklarıdır. şimdi makedon milliyetçiliğine kayacak kadar mı bilmiyorum, o kadar bilgim yok ama benim gözüme baya çarptı. mesela üsküp'teki iskender meydanında iskender'in heykellerinden tutun da hanedan üyelerinin, makedon tarihinde öne çıkmış sanatçı ve edebiyatçılara kadar herkesin irili ufaklı heykelleri var. o büyük iskender meydanı'ı adeta makedon açık hava tarih müzesi gibi olmuş. ayrıca heykellerin arasından fıskiyeler, ışıklar falan. ha bir de klasik müzik çalınıyor meydan hoparlörlerinden. bu sanırım son zamanlarda ortaya çıkan bir trend. çünkü bahsettiğim meydanın bir kısmı hala restorasyon halinde. daha başka heykeller, restore edilecek binalar var demek ki sırada. hani son zamanlarda milliyetçi bir hükümet başa geçmişse demek ki...
  6. son zamanlarda politik krizlerle çaklalanan ülke. bu arada yunanistan resmi olarak "makedonya" ismini tanımaz. bu ismin kendi tarihlerine ait bir simge olduğunu düşündükleri için makendoya'ya ismini former yugoslav republic of macedonia (kısaltma olarak fyrom) olarak değiştirmesi için resmi olarak teklifte bulunmuştur. bu sebeple avrupa bırlıgı bunyesınde ve muhtemelen baska kurumlar tarafından makedonya için bu isim kullanılır.

    makedonya'da son zamanlarda pek çok şey üst üste geldi. avrupa birliği'nin zorlamasıyla yolsuzlukların araştırılması için bir komisyon kuran makedonya'da önce eski başbakan Nikola Gruevski zamanında 20 bin kişinin telefonlarının gizlice dinlendiği ortaya çıkartıldı. muhalefet partilerinden birisi bu dinleme kayıtlarını sahiplerine dağıttı. insanları çileden çıkarıp sokaklara döken olay ise cumhurbaşkanı Gjorgje Ivanov'un yolsuzlukla suçlanan milletvekillerini affedip yolsuzluk komisyonundan yırtmalarını sağlaması oldu. bu milletvekillerinin çoğu eski başbakan Nikola Gruevski'nin iktidar partisine mensup. şu anda protestolar 13'üncü gününe girmiş olmalı. bu siyasi çalkalanmalardan ötürü insanlar yavaş yavaş bankalardaki paralarını çekiyorlar. yetkililer çeşitli açıklamalarla kitleleri sakinleştirmeye çalışıyor.

    anladığım kadarıyla eski başbakan Nikola Gruevski ismi etrafında yoğunlaşan kutuplaşmalar bize çok benziyor. bazı insanlar Gruevski'den dolaysız nefret ederlerken bazıları ülke çıkarları gereği kendisini destekliyorlar. karşıtları vatan hainliği ile suçluyorlar. şurada bir gazeteci telefon dinleme kayıtlarının muhalefet partisi tarafından teslim edilmesine iliişkin bir yazı yazmış. yorumlar kısmında en üstteki yorum bizdeki gözü kapalı destekçilere benzemiyor mu?

    işin bize benzeyen başka bir tarafı, Gruevski'ye duyulan nefretin 2014 yılında başkent üsküp'teki kentsel dönüşüm esnasında inşa edilen dışişleri binasına sembolleşmesi. bina karşıtlar tarafından Gruevski'nin savurganlığının ve kibirinin sembolü olarak görülüyor ve protestolar esnasında boyalı top yağmuruna tutuluyor.
  7. 1991 yılında yugoslavya'nın dağılmasından sonra özerkliğini ilan etmiştir. nüfusun yarısı hristiyan yarısı müslümandır. bu iki dini ayıran şehrin ortasından geçen vardar nehridir. bir yakası daha zengin daha imkanlı yaşarken, yönetiminin hristiyanlarda olması sebebiyle müslümanların bulunduğu tarafta bir o kadar kötüdür. yemekleri inanılmazdır. osmanlının eserleriyle dolu bir ülkedir
  8. aslen, eski yugoslavya cumhuriyeti makedonya yahut kuzey yunanistandır.
    psk34