1. çizgisini bozmayan güzel dizilerin, yaratıcısı...
    kaleminden ikinci bahar gibi harika bir dizi çıkmış. şimdinin yoz dizilerinin arasından sıyrılıp baş tacı ettiğimiz ve hala unutmadığımız.
    elini değdiği her şeyi güzel yapan kadın.
    yaman okay'ın biriciği...
    bizim hala en sevdiğimiz...
  2. Beni asıl aşk hikayesiyle, evliliğiyle etkilemiş senarist. fiyakalı yaşamaya çalışan bizlerin kaçırdığımız bir şey. senoryolarda, filmlerdeki gibi sükseli bir aşk değil, öyle tatlı tatlı kelimelerle anlatmış ki yaman okay'ı, Hep şarkılarda duyduğumuz, şiirlerde okuduğumuz naif sevdalardan.


    İstanbul' da tanışmışlar ama aşk daha sonra...

    " O sinemaya 'Sürü' filmi ile geçince İstanbul'a gelmişti, ben de daha sonra İstanbul'a geldim. O eski bir Ankaralı olarak bana sahip çıkmaya kalktı; Ankaralıların böyle bir derdi de vardır. "

    ( harbiden ha ankaralılarda var böyle bir şey)


    Sonrası meral okay' ın ankara'ya taşınmasıyla başlamış:

    "Ben Ankara'dan örselenmiş ve kırılmış bir kalple gelmiştim. Yaman çok tutkulu ve sabırlı bir adamdı, bir de baktım kalp ağrımdan eser kalmamış. Yani taş düşmüştü ama adını koymamız için bir mevsim geçmesi gerekti "


    "Biz, başımıza aşkın taşının düştüğünü bir mevsim geçtikten sonra fark ettik. Bir gün evi düzenlerken fark ettim. Bir de baktım ki, benden çok Yaman'ın eşyaları var. Küçük küçük poşetlerle sızmıştı.
    --Aşk bir sızma hâlidir. --"

    "Yaman, o kadar temiz bir adamdı ki, ona kızamazdınız. Bir o kadar da yiğitti. Ben Yaman'ı hep bir lunaparka benzetirim. Onunla yaşamak bir lunaparkta yaşamak gibiydi. Bir yandan bütün cümbüşü, pırıltısı, eğlencesi ve sürprizleri, öte yandan yüreğinizin ağzınıza geldiği anlarıyla tam bir lunapark gibiydi."


    "Aşk kendinden vazgeçme halidir, kendi benliğini ezmeden 'biz' olabilme hâlidir. İnsan egosu denetlenmesi en güç olan şeydir. Bunu ancak aşk becerebilir, sadece aşk ile üstünden atlayabilirsiniz."


    "Ee bazen de sıkılırdık, hele üç beş aydır bir aradaysak birbirimizin gözüne bakardık, önce kim gidecek diye, böyle nefes molaları da verirdik. Döndüğümüzde yepyeni bir enerji ve hasret bekliyor olurdu bizi. Aşk bazen de bir kıyamama hâlidir. "


    Hikayenin sonrası hiç güzel bitmiyor. Hastalığını öğrendikten 1,5 ay sonra ölen 41 yaşında bir adamın ardından soyadına dokunmayan, bir daha evlenmeyen, yüreği harlı ateş gibi yanan bir kadın.


    "Gerçi o sürecin acısı hafiflemiyor. Ben de harlı ateş şeklinde yanma hâli tam 10 yıl sürdü. Asmalı Konak'ın son dört bölümünü yazarken o acıyla yeniden yüzleştim ve ancak o zaman birazcık küllendi diyelim.

    Böyle, bir şölen gibi, bir lunapark gibi sevdalık yaşayınca bu görkemi taşımayan her şey bir çadır tiyatrosu gibi geliyor insana. Bu ateşle yanma hâli, o kadar derinden, için için yanıyor ki, dönüp bir başka ölümlüyü yakmaya içi elvermiyor insanın."

    Çok yakışıklı, güzel, zengin, imkansız bir aşk değil, naif bir aşk. Beni bi hoş eden de bu. bu da o söyleşinin tamamı