metin altıok

Kimdir?

metin altıok (d. 14 mart 1940, bergama, izmir - ö. 9 temmuz 1993, ankara), şair, yazar.

14 mart 1940 tarihinde bergama'da doğdu. karşıyaka lisesi ve ankara üniversitesi dil ve tarih-coğrafya fakültesi felsefe bölümünü bitirdi. bingöl lisesi'nde felsefe grubu öğretmenliği ve daha sonra sürgün olduğu bingöl'ün genç ilçesinde, ayrıca karaman lisesi'nde felsefe öğretmenliği yaptı. işçi partisi üyesiydi.

sivas katliamından (2 temmuz) ağır yaralı olarak kurtuldu ancak komadan çıkamayarak 9 temmuz 1993'te ankara'da vefat etti.


  1. acılarla arası iyi olan biri metin altıok. kiracıyım bir acıya diyor bir dizesinde. acıyı ve ölümü o kadar çok kullanıyor ki dizelerinde, “neden bu kadar fazla acı var şiirlerinizde” sorusuyla karşılaşıyor sürekli. bir söyleşide, “benim hayatımda hep bir acı vardı; hep acıdan yola çıktım. fukara bir çocukluğum oldu benim, sevgisiz üstelik. bu yüzden kendimi hep garip bir leke gibi gördüm bu dünyada; ama tertemiz zamanlardan kalma bir leke.” diyor.
    ülkemizin sayısız ayıplarından biri olan sivas katliamında gerici güruhun ateşe verdiği 35 değerli aydın, halk ozanı, şair ve yazardan biriydi metin altıok. olaydan ağır yaralı olarak kurtarıldı fakat komadan çıkamayarak 9 temmuz’da ankara’da vefat etti. biz bu satırları yazarken hayatta olsaydı eğer 75 yaşında olacaktı şairimiz. hani orhan veli için hep denir ya 36 değil de yetmişli yaşlarında kaybetseydik kim bilir ne olağanüstü şiirler yazacaktı. aynı cümle metin altıok için de geçerli bana kalırsa.
    ankara çok önemli bir yer tutar metin altıok’un hayatında. ankara üniversitesi dil tarih coğrafya fakültesi hindoloji bölümüne kayıt yaptırır fakat gönlünde hep felsefeci olmak yatar. kontenjan açıldığında ise felsefe bölümüne kaydını yaptırır hemen. ankara’nın edebi anlamda çok katkısı olacaktır metin altıok’a. tavukçu lokantası’nda aralarında turgut uyar ve cemal süreya gibi isimlerinde olduğu geniş bir toplulukta edebiyat sohbetleri yapar. ankara için ‘hüznümün cilacısı’ diyecektir daha sonraları.
    metin altıok’u kaybettikten sonra güzel işler yapıldı şairin ardından. kırmızı kedi yayınları tarafından 2008 yılından bu yana verilen metin altıok şiir ödülü var artık. ödül 2014 yılında gülten akın’a verildi. kumdan kaleler evde yoklar adlı şiiri başarılı bir şekilde yorumladı. ataol behramoğlu’nun bu yangın yerinde adlı şiiri sivas katliamına ve metin altıok’a ithafen yazıldı. fazıl say ise yakından tanıdığı metin altıok’a saygı duruşunda bulunmaya 2003 yılında hazırladığı metin altıok ağıtı’yla başladı. bu ağıt metin altıok’un 12 şiiri için yazıldı. ağıt üç bölümden oluştu. dalmış kendi kendime başlıklı bölümde kendi dizeleriyle metin altıok anlatıldı. bingöl soneleri’nde, şairin bingöl’de kaleme aldığı şiirler yorumlandı. şairin yaşamında sürekli ele aldığı ölüm teması ise üçüncü bölümün başlığını oluşturdu. ayrıca eserin birinci bölümündeki 37 metronom vuruşu sivas’ta hayatını kaybeden 37 insanı temsil ediyor. daha sonra fazıl say, 2013 yılında çıkardığı ilk şarkılar albümüne iki adet metin altıok şiirini de ekledi. düşerim ve bu kekre dünyada. ilk şarkılar albümünün önsözüne de şu notu ilave etti: “en büyük merakım şiir okumaktır. ben şairlerin arasında büyüdüm. cemal süreya, metin altıok babamın çok yakın dostlarıydı, amcam kadar yakınlardı. onların o yıllarda ankara’da tavukçu lokantası’nda uzun sohbetlerine şahit oldum. vakit geç olunca beni sandalyelerin üzerinde uyuturlardı. 1970’ler ankara’sı…” 2014’ün temmuz ayında ise metin altıok’a saygı albümü olan, şiirlerinden bestelenen şarkıların yer aldığı metin altıok şiirlerinden şarkılar albümü çıktı.
    metin altıok kızına çok düşkündü ve onunla yakından ilgilenirdi. zeynep altıok babasının doğum gününü şu sözlerle kutladı 2013'te: “bu yıl babamın doğum günü daha bir buruk. 14 yaşındaki berkin’in acısı yanında 73 yaşın yokluğu, korkma berkin’im babam çocukları çok sever.” tayin edildiği bingöl’de felsefe grubu öğretmenliği yaparken sık sık özlem duyduğu kızı zeynep’e mektuplar yazarmış. zeynep altıok, 1979-1986 yılları arasında yazılan bu mektupları metin altıok’tan zeynep’e mektuplar başlığıyla kitaplaştırdı. kitabı da o dönem babası tuncay özkan silivri’de tutuklu olan nazlıcan özkan’a adadı. bu mektuplardan birinde şöyle sesleniyor kızına: yeni çekilmiş dişin / yadırganan boşluğu / dilimin ucunda ismin / somunu yitik bir vida / düştü düşecek yüreğim / bir an önce gel buraya / karpuz, kavun yiyelim.
    metin altıok’a yapılacak en büyük haksızlık sadece sivas katliamı’ndan söz etmek olur. çünkü sivas olayı, uzun süre ihmal edilmesine rağmen türkçe şiirde kendine yer etmiş biri olan metin altıok’u gölgelemeye başlıyor. bu yazıyı sivas olayı’nı unutturmamak ve metin altıok’u hatırlatmak için yazdım. umarım şairini yakarak öldüren bir halk için fazla uğraşmıyoruzdur. umarım aydınlığa çıkmak için birilerinin yakılması gerekmiyordur artık. yoksa nazım hikmet’in söylediği gibi “sen yanmasan, ben yanmasam, biz yanmasak nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa” lafını söylemeye devam mı edeceğiz?
    yazıyı şiirle bitirelim. metin altıok, yıkıcılar geldiler adlı şiirinde sadece iş makinelerinden bahsetmiyordur diye düşünüyorum.
    yikicilar geldiler
    ve evin yüzü burkuldu
    bir kıpırtı vardı şakaklarında.
    yıkıcılar geldiler, çatıdan başladılar.
    kiremitleri topladılar birer birer.
    tahtaları söktüler, kanırtıp çivileri
    ellerinde keserler.

    anımsar mısın denize karşı oturmuştuk.
    ikimizde arkamızı dönmek istememiştik kıyıya.
    susmuştuk uzun bir hesaplaşmayla.
    iki sevgili vardı yan masada;
    umurlarında bile değildi deniz,
    alınları birbirine değecekti az daha.

    yıkıcılar geldiler,
    çıkardılar kapı ve pencerelerin pervazlarını.
    kör gözleri ve açılmış ağzıyla
    kaldı temelleri üstünde umarsız ev.
    sıra balyozlardaydı artık,
    çelik iskeletini evin ortaya çıkarmak için.

    benim göğüs kafesimde bir iskete,
    iskeletimin bekçisi, içten bağlı kemiklerime.
    sıçrayıp duruyordu ordan oraya,
    duyuyordum kıpırtısını içimde.
    bir bulut geçiyordu senin gözlerinden.
    oturuyorduk; ben kızgın çölüm, sen yıldızsız göğünle.

    yıkıcılar geldiler;
    düştü gürültüsüyle yüzü köhne evin,
    göründü bazı odaları ve iç duvarları.
    aynı renklerle boyanmış sofası, isli mutfağı.
    bir kesit kalmıştı geriye şimdi o evden
    eski bir yaşantıyı simgeleyen

    çıkıp yürümüştük kıyı boyu
    benim sıvası dökük yüzüm, senin çocuk gözlerinle.
    oysa sen yürümeyi sevmezsin.
    nasıl da değişmişti görünüşü
    yıllardır görmediğimiz kentin
    yürümüştük anısıyla eski cumbalı evlerin.

    yıkıcılar geldiler, yıktılar bütün duvarları.
    yalnız temel kaldı geriye ve birkaç tuğla kırığı.
    iş araçlarında artık,
    bir canavar ağzıyla deşmek için toprağı.
    ve temizleyecekler kazılan yerlerde
    bizden kalan balçığı.
    metu
  2. "kavaklar" adlı meşhur şiirin yaratıcısı. sezen aksu tarafından mükemmel biçimde yorumlanmıştır. gözü bağnazlıkla kör olan bilgisizlerce katledilmiştir, mekanı cennet olsun.

    ah kavaklar ah kavaklar,
    bedenim üşür yüreğim sızlar...

    https://www.youtube.com/watch?v=mUVdQ9R5urk
  3. ''ölsem ayıptır, sussam tehlikeli,
    çok sevmeli öyleyse, çok söylemeli..''
  4. gözünüze yaş düşerim dizesinde sanki başına gelecekleri bilir gibi.
  5. "ve yanında
    kav taşıyan ben
    tekinsizim size göre
    ibret için yakılması gereken."
  6. şiirleri 70'li yıllarda yayımlanmasına karşın metin altıok, şiirlerinin kaynakları bakımından 60'lı yılların geç ürün veren (ya da geç yayınlanan) şairlerinden biri olarak nitelendirilebilir.

    gezginde servet-i fünun'dan, ahmet haşim'den, ahmet muhip dıranas'dan, ikinci yeni'ye, ve 60'lı yıllar şiirinin bazı ortak söyleyişlerine kadar çeşitli etkilenmeler bulunmaktadır. bu kuşağın en romantik, duygucu şairleri arasında olan sanatçının dili yalındır. benzetme yapmayı, anlaşılması güç olmayan simgeler kullanmayı sevdi. bu kitabında halk şiiri biçimlerinden de yararlandı.

    yerleşik yabancı'da tüm şiirleri tek bir şiirmiş izlenimi uyandırmakta, söyleyişte ve konularda benzerlikler bulunmaktadır. buna karşın, kendinin avcısında kendine özgü bir ses, romantik, acılı ve yalın bir söyleyiş gözlenir. simge, alegori ve mecazlardan ölçülü bir tutumla yararlandığı bu şiirleriyle türk şiirinin lirik geleneklerine bağlanmaktadır.
  7. "-hey ahbap; niye düştün yollara,
    kaçılacak yer yok ki!
    -olmasın ne çıkar,
    yoruyorum ya peşimdekini." iki kişi gibi