1. erdal beşikçioğlu'nun , eşinin ve yine behzat ç'den tanıdığımız şule'nin, akbabanın oynadığı oyundur deyip tanımımızı yapalım evvela.

    oyun zorlu'nun az ilerisinde sayılır yürüyerek 15 dakika tutmuyor. erdal beşikçioğlu'nun kendi tiyatrosunda sahneleniyor. bilet fiyatları pahalı. 50 lira. oyun ispanya iç savaşı esnasında işkence gören bir grubu anlatıyor.

    psikolojik işkencenin mi daha ağır, fiziksel işkencenin mi daha ağır olduğunu, egonun mu davanın mı bir şeyi söyletmediğini, canciğer yoldaş olanların zorluklarda esas kötülüğü birbirlerine yapabilecekleri gibi konulara değiniyor. oyun inanılmaz gerilimli inanılmaz korkunç boyutta. ruhunuz sıkılıyor adeta izlerken. oyunculuk muazzam. lakin oyun bittiğinde alkışlayamıyorsunuz bile. ciddi manada izlerken ruhunuz sıkılıyor.

    tiyatro tutkunuysanız gidin ama diğer türlü sevmeme olasılığınız var zira oyunun metninin vermek istediğini alamayabiliyorsunuz. klasik kötü adamlar, iyilere işkence ediyor gibi bir şey düşünüp, oyundan soğuyabiliyorsunuz.
  2. jean paul sartre'nin iz bırakan oyunu.
    tatbikat sahnesindeki ekip muhteşem.

    ayça eren - françois
    adem aydil - sorbier
    ali yoğurtçuoğlu - canoris
    elvin beşikçioğlu - lucie
    aytek şayan - henri
    erdal beşikçioğlu - jean
    berkan şal - chochet
    burak küçükosman - landreiu

    --- `spoiler` ---

    tek sahne ve morg!
    dolaplardan çıkan başlarda ölü olduğunu düşündüğümüz ama ölümün son anlarını korku içinde bekleyen insanlar!
    bir insan işkence altında ne kadar dayanabilir konuşmamaya?
    ve devamında yaşayacaksa ne kadar unutabilir işkencede yaşadıklarını?

    unutamaz. öleceğini bildiği için yapmaya cesaret ettiği kötülüklerle, sonradan yaşamaya devam edemez.

    elvin beşikçioğlu ne kadar usta bir oyuncu hayran kalmamak elde değil.
    neden kadınlara tecavüz ederler işkencede ?
    fiziksel acıdan daha fazlasını yaşatabilmek için.
    hayatına devam edemesin, vücuduna her baktığında unutamayacağı tiksintiler yaşasın diye.
    erkeğin tırnaklarını sökmekten çok daha fazlasıdır bu. ruhuna işler söküp atamaz, unutamaz. geçmez.
    `hatırla sevgili`'de vardı bu konu. yıllarca unutamadım o kızın yaşadıklarını.

    lucie işkenceden delirmiş bir halde geldi. aslında paçavra gibi hissediyordu. bana bir şey yapmadılar, bana dokunmadılar dedi. belki de küçük kız korkmasın diye dedi bunları. belki unutmak istediği için. belki inanamadığı için. onu sevdiğini söyleyen iki adamın kayıtsızlığı da gösteriyor ki insan ne yaşıyorsa kendi yaşıyor.

    --- `spoiler` ---

    oyundaki gerilimi (bkz: özgürlüğün bedeli) oyununa benzettim. tiyatroda gerilim seviyorsanız bu oyunu da mutlaka izleyin.

    sondaki selamlama da şahaneydi! teşekkürler hepinize.

    varoluşçuluk demeden bitirmeyim bari.