• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (8.86)
mia aioniotita kai mia mera - theodoros angelopoulos
selanik'te yağmurlu bir gün... ünlü bir yazar olan alexander, amansız bir hastalığa yakalanmıştır. karısından, 30 yıl önceki bir yaz gününü anlatan bir mektup alan alexander için bütün yaşamını geçirdiği sahil kenarındaki evini terk etmenin vakti gelmiştir. ve sonunda geçmişinin ve şimdiki hayatının karışmış olduğu ilginç bir geziye çıkar. o güzel, mutlu dakikaları tekrar yaşayabilmek için... belki bir günün içinde belki de bir sonsuzluğun... bu yolculuğun içinde karşısına çıkan beklenmedik kişiler ise 'bugün'ün getirdiği sürprizler olarak hayatının son anlarında yer edecektir. (kaynak: sinemalar.com)


  1. angelopoulos sinemasına giriş amaçlı izlediğim ve aşık olduğum film oldu, sonsuzluk ve bir gün. adının şiirselliğini destekleyen dopdolu ve etkileyici bir anlatımı var. angelopoulos'un kameraya kullanımı ve anlatı dili oldukça kendine has, öyle beğendim ki "bir film çeksem tam da böyle çekmek isterdim" dedirtti bana. klasik hollywood sineması aksine çok çok az sayıda sekans kullanıyor angelopulos, ortalama bir filmde binleri bulan sayı onun sinemasında 80-130 arasında dolanıyor. filmi izlemek neredeyse bir fotoğrafı izlemek gibi, kamera kullanımı ustaca ve izleyeni filme çekerek hikayeyi interaktif bir düzeye taşıyor. kendisi de "uzun sekanslar çok daha özgür bir alanı mümkün kılıyor. bu şekilde seyirciyi sahneyi analiz etmeye ve önemli ayrıntıları fark etmeye davet ediyorum" diyerek açıklıyor bu tutumunu. zannımca bu teknik sinematografinin büyüleyiciliğini daha da görünür hale getiriyor ve sahnelere bir tablo estetiği kazandırıyor.

    hikayeye gelecek olursak, yaşlı ve hasta bir yazar ve küçük bir göçmen çocuğun birlikte geçirdiği 1 günün üzerinden yaşamı (ya da yaşayamamayı) sorguluyoruz. yönetmen bunu yaparken döneminin siyasi ve sosyal vaziyetini ve ülkesinin tarihini de hikayeye ustaca yedirmiş. kim bilir belki de alexander'ın iç hesaplaşmaları bir noktada angelopoulos'un kendi hesaplaşmalarının yansımasıdır.
    film içerisinde ayrıca çok etkileyici bulduğum bir nokta küçük çocuğun alexander'a bulup getirdiği "kelimeler" oldu. aldığım bir sinema dersinde hocam bu kelimelerin angelopoulos sinemasının genel temalarını çok iyi yansıttığını söyleyerek anlamlarından bahsetmişti.
    kelimelerin orijinallerini maalesef bulamadım ama anlamları aşağı yukarı şu şekildeymiş:
    "fiziksel rahatlık/huzurlu olma hali"
    "her yerde yabancı hissetme/hiçbir yere ait olamama hissi"
    "gecenin çok geç bir vakti"
    tüm bunlar tam da alexander'ın hissiyatını anlatan kelimeler. belki de biraz ileri giderek evrensel olduğunu da söyleyebiliriz. özellikle yabancılık hissiyatı ve gecenin geç bir vaktiyle ifade edilen hayatta her şeye geç kalmışlık hissi (alexander annesi ve eşiyle konuşmalarında çok iyi ifade ediyor bunu).


    edit: kelimeler sırasıyla şu şekildeymiş efenim: korfulamu, xenitis, argathini.