1. henüz okuma safhasında olduğum için üniversite ortamında bulunurken mühendislik öğrencisi olmanın bir yanı var ki çok canımı sıkıyor.

    hangi üniversitede olursanız olun üniversiteler genel olarak entelektüel birimkimli insanların daha sık olduğu yerler ve kendinizi bu ortamlardan soyutlarsanız üniversite çağlarında mezun olduktan sonra daha olamazsınız gibi geliyor ama mühendislik öğrencisi olunca bu ortamlara girmenin zorluğu ortaya çıkıyor.

    birisi sbky okuyor, birisi sosyoloji, arkeoloji, felsefe, sanat tarihi...

    böyle bir insan topluluğu içerisinde herkesin sadece bölümü bile onlara entelektüel birikim katarken. ekstra bir çaba harcamasına gerek kalmadan düz bölümünü bile okusa entelektüel birikim elde etmeye başlıyor. derslerde yaptığı okumaları, ödev konuları, derslerinin bizati kendisi...

    derslerinin öyle olması onlara ekstra olarak bu alanda bir istek de yaratıyor ve giderek bu alanda birikimlerini kuvvetlendiriyorlar.

    kimisi hume, russel, nietzsche işlemiş, kimisi yunan mitolojisi işlemiş, kimisi sosyoloji işlemiş gelmiş. ben gelip onlara anten teorisi anlatınca olmuyor tabi...

    dost'a veya d&r'a girdiğinizde bir kitabı elinize alıp yazarı hakkında düşünmeye başlayıp, kitabı bitirdikten sonra onun fikir havuzundan benim payıma ne düştü diye düşünürken... teknosa'ya, mediamarkt'a gidip elinize tablet alıp bunu yapan mühendisler hakkında, onların uğraşları hakkında kimse bir şey düşünmüyor. gözler usulce fiyata gidiyor ve ardından ben bunu ebay'den getirtirim diyorsunuz sadece. o elinize aldığınız tablet'in yaratıcı kadrosu san francisco'da bir yerlerde ağlıyor ama umrunuzda değil...

    tabi ne kadar eleştirirsem eleştireyim. arkadaş grupları arasında sayısal sinyal işleme veya modern kriptoloji konuşulmayacağından, bu konular hiçbir zaman entelektüel birikime sahip olamayacak. dünya asla bir psikoloji öğrencisinin programlama öğrenmeye çalıştığına şahitlik etmeyecek... üzülmeye devam