nazım hikmet

Kimdir?

nâzım hikmet ran (15 ocak 1902 – 3 haziran 1963). daha çok nâzım hikmet olarak bilinen türk şair, oyun yazarı, romancı. siyasi inançları yüzünden defalarca tutuklanmış ve yetişkin yaşamının büyük bölümünü hapiste ya da sürgünde geçirmiştir. şiirleri elliden fazla dile çevrilmiş ve eserleri birçok ödül almıştır.

şiirleri yasaklanan ve yaşamı boyunca yazdıkları yüzünden 11 ayrı davadan yargılanan nâzım hikmet, istanbul, ankara, çankırı ve bursa cezaevlerinde 12 yılı aşkın süre yattı. 1951 yılında türkiye vatandaşlığından çıkarıldı. 5 ocak 2009 tarihli bakanlar kurulu kararı ile yeniden türkiye vatandaşlığına alındı. mezarı moskova'da bulunmaktadır.

yaşamı

20 kasım 1901'de selanik'te doğdu. nüfus kaydı 15 ocak 1902 olarak geçer. ilk şiiri feryad-ı vatanı 3 temmuz 1913'te yazdı. aynı yıl mekteb-i sultani'nde ortaokula başladı. 1917'de heybeliada bahriye mektebine girdi, fakat sağlık sorunları nedeniyle bahriyeden ayrıldı. bu sırada hamidiye kruvazörü'nde güverte subayıydı.

nâzım hikmet, 1920'de arkadaşı vâlâ nureddin ile milli mücadele'ye katılmak üzere ailesinden habersiz anadolu'ya geçti, bolu'da öğretmenlik yaptı. daha sonra batum üzerinden moskova'ya giderek doğu emekçileri komünist üniversitesi’nde siyasal bilimler ve iktisat okudu. 1921'de gittiği moskova’da devrimin ilk yıllarına tanık oldu vekomünizm ile tanıştı. 1924'te moskova'da yayınlanan ilk şiir kitabı 28 kanunisani sahnelendi. o yıl türkiye'ye dönerek aydınlık dergisinde çalışmaya başladı, ancak dergide yayınlanan şiir ve yazılarından dolayı on beş yıl hapsi istenince tekrar sovyetler birliği'ne gitti. 1928’de af kanunundan yararlandı ve türkiye'ye döndü. bu defa resimli ay dergisinde çalışmaya başladı. 1938'de yirmi sekiz yıl hapis cezasına çarptırıldı. 12 sene süren tutukluluktan sonra askere alınacağı ve öldürüleceği endişesiyle 1950 yılında stalin yönetimindeki sovyetler birliği'ne giden nâzım, 25 temmuz 1951 tarihinde bakanlar kurulunca türkiye vatandaşlığından çıkarılmasının ardından, büyük dedesi mustafa celaleddin paşa (konstantin borzecki)'nın memleketi olan polonya'nın vatandaşlığına geçerek borzecki soyadını aldı. 3 haziran 1963 tarihinde ise, nâzım hikmet geçirdiği bir kalp krizi neticesinde hayata gözlerini yumdu.

ailesi

babası, matbuat umum müdürlüğü ve hamburg konsolosluğu yapmış olan hikmet bey, annesi ayşe celile hanım'dır. celile hanım piyano çalan, resim yapan, fransızca bilen bir kadındır. celile hanım, bir dilci ve eğitimci de olan hasan enver paşa'nın kızıdır. hasan enver paşa, polonya'dan 1848 ayaklanmaları sırasında osmanlı imparatorluğu'na göç eden ve osmanlı vatandaşı olunca mustafa celalettin paşa adını alan konstantin borzecki'dir (lehçe: konstanty borzęcki, d. 1826 - ö. 1876) oğludur. mustafa celaleddin paşa osmanlı ordusu'nda subay olarak görev yapmış ve türk tarihi üzerine önemli bir eser olan "les turcs anciens et modernes" (eski ve yeni türkler) kitabını yazmıştır. celile hanım'ın annesi ise alman kökenli osmanlı generali mehmet ali paşa'nın yani ludwig karl friedrich detroit'in kızı olan leyla hanım'dır. celile hanım'ın kız kardeşi münevver hanım, şair oktay rifat'ın annesidir.

babası hikmet bey, selanik'te, hariciye nezareti'nde (dışişleri bakanlığı) çalışan bir memurdur. diyarbakır, halep, konya ve sivas valilikleri yapmış olan nazım paşa'nın oğludur. mevlevi tarikatından olan nazım paşa aynı zamanda bir özgürlükçüdür. kendisi selanik'in son valisidir. hikmet bey henüz nazım'ın çocukluğunda memuriyetten ayrılır ve ailece halep'e, nazım'ın dedesinin yanına giderler. orada yeni bir iş ve hayat kurmaya çalışırlar. başarısız olunca istanbul'a gelirler. hikmet bey'in istanbul'daki iş kurma denemeleri de iflasla neticelenir ve hiç hoşlanmadığı memuriyet hayatına geri döner. fransızca bildiği için yeniden hariciye'ye atanır.

üslubu ve başarıları

ilk şiirlerini hece ölçüsü ile yazmaya başladı ancak içerik bakımından diğer hececilerden farklıydı. şiirsel gelişimi arttıkça hece ölçüsü ile yetinmemeye ve şiiri için yeni formlar aramaya başladı.sovyetler birliği'nde yaşadığı ilk yıllar olan 1922 ile 1925 arası bu arayış doruğa çıktı. hem içerik hem de biçim bakımından dönemindeki şairlerden farklıydı. hece ölçüsünden ayrılarak türkçenin vokal özellikleri ile ahenk oluşturan serbest ölçüyü benimsedi. mayakovski ve fütürizm taraftarı genç sovyet şairlerinden esinlendi.

şiirlerinden birçoğu fuat saka, volkan konak, grup yorum, ezginin günlüğü, zülfü livaneli gibi sanatçılar tarafından bestelendi. ünol büyükgönenç tarafından özgün bir şekilde yorumlanmış olan küçük bir kısmı ise 1979'da "güzel günler göreceğiz" ismiyle kaset olarak çıktı. birkaç şiiri ise yunan besteci manos loïzos tarafından bestelendi. ayrıca bazı şiirleri yeni türkü'nün eski üyesi selim atakan ve cem karaca(çok yorgunum) tarafından bestelenmiştir. ayrıca fuat saka'nın da biri demir gökgöl ile olmak üzere iki adet nâzım hikmet şiirlerinin bestelendiği şarkıları ıçeren albümü vardır.

unesco nun ilan ettiği 2002 nazım hikmet yılı için besteci suat özönder " şarkilarda nazim hikmet" adlı bir album hazırladı. türkiye cumhuriyeti kültür bakanlığının katkılarıyla, yeni dünya plak şirketi tarafından hayata geçirildi.

davaları ve sürgün

1925 yılından başlamak üzere şiirleri ve yazıları yüzünden birçok kere yargılandı. 1938 yılında orduyu ayaklanmaya kışkırtmaya çalıştığı gerekçesiyle 28 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırıldı. istanbul, ankara, çankırı ve bursa cezaevlerinde 12 yılı aşkın kaldı. bursa cezaevinde kaldığı yılları anlatan mavi gözlü dev adlı film 2007 yılında vizyona girmiştir. 1950 yılında bir af yasasıyla salıverildi. ancak sürekli izlendiği ve çürüğe ayrıldığı halde 48 yaşında yeniden askerlik yapmaya çağrılması ve öldürüleceği yolundaki duyumlar üzerine yurtdışına kaçtı. 17 haziran 1951 tarihinde bakanlar kurulu tarafından türkiye vatandaşlığından çıkarılmasına karar verildi. sovyetler birliği'nde moskova yakınlarındaki yazarlar köyünde ve daha sonra da, eşi vera tulyakova (hikmet)ile moskova'da yaşadı. memleket dışında geçirdiği yıllarda bulgaristan, macaristan, fransa, küba, mısır gibi dünya memleketlerini dolaştı, buralarda konferanslar düzenledi, savaş ve emperyalizm karşıtı eylemlere katıldı, radyo programları yaptı. budapeşte radyosu ve bizim radyo bunlardan bazılarıdır. bu konuşmaların bir kısmı bugüne ulaşmıştır.

davaları


1925 ankara istiklal mahkemesi davası
1927-1928 istanbul ağır ceza mahkemesi davası
1928 rize ağır ceza mahkemesi davası
1928 ankara ağır ceza mahkemesi davası
1931 istanbul ikinci asliye ceza mahkemesi davası
1933 istanbul ağır ceza mahkemesi davası
1933 istanbul üçüncü asliye ceza mahkemesi davası
1933-1934 bursa ağır ceza mahkemesi davası
1936-1937 istanbul ağır ceza mahkemesi davası
1938 harp okulu komutanlığı askeri mahkemesi davası
1938 donanma komutanlığı askeri mahkemesi davası


ölümü ve sonrası

3 haziran 1963 sabahı saat 06:30'da gazetesini almak üzere 2. kattaki dairesinden apartman kapısına yürümüş ve tam gazetesine uzanırken geçirdiği kalp krizi sonucunda ölmüştür. ölümü üzerine sovyet yazarlar birliği salonunda yapılan törene yerli yabancı yüzlerce sanatçı iştirak etmiş ve tören siyah beyaz olarak kaydedilmiştir. ünlü novo-deviçye mezarlığı'nda (новодевичье кладбище) gömülüdür. mezar taşı siyah bir granitten olup meşhur şiirlerinden biri olan rüzgâra karşı yürüyen adam figürü taş üzerinde ebedileştirilmiştir.

şair nâzım hikmet'in 2008 yılının ilk günlerinde, eşi piraye'nin torunu kerem bengü tarafından, piraye'nin evrakları arasında, “dört güvercin” adında bir şiiri ve 3 adet tamamlanmamış roman taslağı bulundu.

yeniden türk vatandaşlığına alınması

2006 yılında bakanlar kurulunun türk vatandaşlığından çıkarılmalar ile ilgili yeni bir düzenleme yapması durumu belirdi. yıllardır tartışılmakta olan nâzım hikmet'in türk vatandaşlığına yeniden kabul edilmesi yolu açılmış gibi gözükmesine rağmen bakanlar kurulu bu maddenin sadece yaşamakta olanlar için düzenlendiğini ve nâzım hikmet'i kapsamadığını öne sürerek bu öneriyi reddetti. dönemin içişleri bakanı abdülkadir aksu, içişleri komisyonu'nda"tasarıda, şahsa bağlı hak olduğu için bizzat müracaat etmesi gerekir. arkadaşlarım da olumlu şeyler belirttiler, komisyonda görüşülür, bir karar verilir"dedi.

2009 yılının 5 ocak günü "nâzım hikmet ran'ın türkiye cumhuriyeti vatandaşlığından çıkartılmasına ilişkin bakanlar kurulu kararının yürürlükte kaldırılmasına ilişkin önerge" bakanlar kurulu'nda imzaya açıldı.

nâzım hikmet ran'a yeniden türkiye cumhuriyeti vatandaşlığının iade edilmesine ilişkin bir kararname hazırladıklarını ve bu teklifin imzaya açıldığını ifade eden hükümet sözcüsü cemil çiçek yaptığı açıklamada, 1951 yılında vatandaşlıktan çıkartılan nâzım hikmet ran'ın yeniden türk vatandaşı olmasına ilişkin önerinin bakanlar kurulu'nca oylanarak kabul edildiğini söyledi.

bakanlar kurulu'nun 05.01.2009 tarihinde aldığı bu karar, 10.01.2009 tarihinde resmi gazete'de yayınlandı ve nâzım hikmet ran, 58 yıl sonra yeniden türk vatandaşı oldu.


  1. "bugün pazar.
    bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar.
    ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün
    bu kadar benden uzak
    bu kadar mavi
    bu kadar geniş olduğuna şaşarak
    kımıldamadan durdum."
  2. Ceviz ağacı şiirinin hikayesi;

    Nazım Hikmet, Gülhane parkındaki bir ceviz ağacının altında sevgilisi ile buluşmak üzere randevulaşır. Buluşacakları gün gülhane parkına gider ve ceviz ağacının altında beklemeye başlar, tam bu sırada polisler de orada devriyeye çıkmıştır. O dönemlerde Nazım Hikmet arananlar listesinde olduğu için polislerden gizlenmek durumunda kalır ve bu ceviz ağacına çıkar. Nazım Hikmet ağacın tepesindeyken biricik sevgilisi Piraye gelip her şeyden habersiz ceviz ağacının altında beklemeye başlar. Polislerden dolayı aşağıya seslenemez ve çaresiz çıkarır kalemi, kağıdı ceviz ağacının tepesinde şu şiiri yazar;

    Nazım Hikmet Ceviz Ağacı Şiiri;

    Başım köpük köpük bulut içim dışım deniz
    Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı"nda

    Budak budak serham serham ihtiyar bir ceviz
    Ne sen bunun farkındasın ne polis farkında

    Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı"nda
    Ne sen bunun farkındasın ne de polis farkında
    Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı"nda
    Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl
    Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril
    Koparıver gözlerinin gülüm yaşını sil

    Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı"nda
    Ne sen bunun farkındasın ne de polis farkında
    Yapraklarım ellerimdir tam yüz bin elim var
    Yüz bin elle dokunurum sana İstanbul"a
    Yapraklarım gözlerimdir şaşarak bakarım
    Yüz bin gözle seyrederim seni İstanbul"u
    Yüz bin yürek gibi çarpar çarpar yapraklarım
    Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı"nda
    Ne sen bunun farkındasın ne de polis farkında

    kaynak

    Aynı zamanda şiir, Cem Karaca tarafından seslendirilmiştir. cem karaca ceviz ağacı
    ozumm
  3. "... bir tarafım, böceklerinden yıldızlarına kadar
    kâinatın kalabalığını ve dünyanın dört bucağında
    kaynaşan insanları burnumun dibinde hissediyor,
    onlarla beraberim, onların içinde; bir tarafım ise
    yapayalnız, öylesine yalnız ki bunu, bu hissi ömrümde
    ilk defa duyuyorum; kederden boğuluyorum
    bazen, bir tarafım boğuluyor, bir tarafım ama
    boğuluyor, bunu, bu yalnızlık duygusunu, bu
    kahrolası kederi yenmem lazım..."
  4. modern türk şiirinin zirvesi.

    aynı zamanda yirminci yüzyıl dünya şiirinin de önde gelen adlarından biridir. şiirleri tüm önemli dünya dillerine çevrilmiş, louis aragon, paul eluard, yevgeny yevtuşenko ve pablo neruda gibi yüzyılın büyük şairleri ile dostluklar kurmuş ve hatta neruda tarafından "üstad" kabul edilmiştir.

    türk şiirinde ise ölçü, uyak ve konu bakımından yenilikler getirmiş ve modern türk şiirinin kurucusu olmuştur. solcu kimliği nedeniyle sabahattin ali, rıfat ılgaz, aziz nesin gibi dehalarda olduğu gibi devlet tarafından sürekli takip edilmiş, yargılanmış, hapis yatmış ve vatan sevdalısı bir şair için en büyük acı olan gurbette yaşamış biridir. devletin baskısından kaçarak sığındığı sovyet rusyada ise törenle karşılanmış ve hak ettiği değeri verilmiştir.

    nazım hikmet, gerek şairliği gerekse oyunlarıyla türk ve dünya edebiyatının en önemli isimlerinden biri olarak anılacaktır.
  5. bir gün kendi sesimden söylemeyi umut ettiğim sonsuz sevimlilikteki güzel dizelerin sahibi, romantik devrimci.
    "her günüm mis gibi dünya kokan bir kavun dilimi. senin sayende."
  6. benim için masalların masalı 'dır.

    "su başında durmuşuz.
    önce kedi gidecek
    kaybolacak suda sureti.
    sonra ben gideceğim
    kaybolacak suda suretim.
    sonra çınar gidecek
    kaybolacak suda sureti.
    sonra su gidecek
    güneş kalacak,
    sonra o da gidecek."
  7. büyük insan, yetenekli şair. siyasi görüşünü sevmeyen insanlar bile şiirlerini kötülemiyor bu adamın. öyle de güzel. vasiyetini yerine getiremedik ama sen yattığın yerde rahat uyu.

    !---- spoiler ----!

    vasiyet

    yoldaşlar, nasip olmazsa görmek o günü,
    ölürsem kurtuluştan önce yani,
    alıp götürün
    anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni.

    hasan beyin vurdurduğu
    ırgat osman yatsın bir yanımda
    ve çavdarın dibinde toprağa çocuklayıp
    kırkı çıkmadan ölen şehit ayşe öbür yanımda.

    traktörlerle türküler geçsin altbaşından mezarlığın,
    seher aydınlığında taze insan, yanık benzin kokusu,
    tarlalar orta malı, kanallarda su,
    ne kuraklık, ne candarma korkusu.

    biz bu türküleri elbette işitecek değiliz,
    toprağın altında yatar upuzun,
    çürür kara dallar gibi ölüler,
    toprağın altında sağır, kör, dilsiz.

    ama bu türküleri söylemişim ben
    daha onlar düzülmeden,
    duymuşum yanık benzin kokusunu
    traktörlerin resmi bile çizilmeden.

    benim sessiz komşulara gelince,
    şehit ayşe'yle ırgat osman
    çektiler büyük hasreti sağlıklarında
    belki de farkında bile olmadan.

    yoldaşlar, ölürsem o günden önce yani,
    - öyle gibi de görünüyor -
    anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni
    ve de uyarına gelirse,
    tepemde bir de çınar olursa
    taş maş da istemez hani...

    !---- spoiler ----!
  8. mezarının başında "rüzgara karşı yürüyen adam" kabartması bulunan şair.

    rüzgara karşı yürüyen adam

    rüzgara karşı yürüyorum
    yamalı caddelerinde bu şehrin
    düşümde "gülüşü deniz mavisi çocuklar"
    bir memleket var düşümde dostlar
    sahibi çocuk suratlı adamlar
    bir memleket var düşümde bu akşam
    sahiden özlenilebilen bir diyar
    ben bir başıma bir deli
    ben sanki bin yaşında bir deli
    bir memleket özledim ki sormayın
    her yanı gülden kemerli
    fakat ne işim var bu şehirde
    batanları gülüşünden belli
    her şey ne kadar da arabesk
    bazı evlerde cenaze; bazı evlerde düğün sesleri
    hüzünle mutluluk yanyanaydı; gördüm
    gördüm kavuşmakla ayrılmayı
    bir metro istasyonunda
    lanet okuyordu kızlar erkeklere
    yalvarma makamindaydı erkekler; gördüm
    ben bir başıma bir deli
    ben sanki bin yaşında bir deli
    yamalı caddelerinde bu şehrin
    yürüyorum rüzgara karşı
    düşümde "gülüşü deniz mavisi çocuklar"
  9. akrep gibisin kardeşim,
    korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
    serçe gibisin kardeşim,
    serçenin telaşı içindesin.
    midye gibisin kardeşim,
    midye gibi kapalı, rahat.
    ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
    bir değil,
    beş değil,
    yüz milyonlarlasın maalesef.
    koyun gibisin kardeşim,
    gocuklu celep kaldırınca sopasını
    sürüye katılıverirsin hemen
    ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
    dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
    hani şu derya içre olup
    deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
    ve bu dünyada, bu zulüm
    senin sayende.
    ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
    ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
    kabahat senin,
    "demeğe de dilim varmıyor ama"
    kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!
    abi
  10. pablo neruda ile dostuluğu bilinir. arkasından aşağıdaki şiiri yazmıştır.

    nâzım'a bir güz çelengi

    neden öldün nâzım? senin türkülerinden yoksun
    ne yapacağız şimdi?
    senin bizi karşılarkenki gülümseyişin gibi bir pınar
    bulabilecek miyiz bir daha?
    senin gururundan, sert sevecenliğinden yoksun
    ne yapacağız?
    bakışın gibi bir bakışı nereden bulmalı,
    ateşle suyun birleştiği
    gerçeğe çağıran, acıyla ve gözüpek bir sevinçle dolu?
    kardeşim benim, nice yeni duygular, düşünceler
    kazandırdın bana
    denizden esen acı rüzgâr katsaydı önüne onları
    bulutlar gibi, yaprak gibi uçarlar
    düşerlerdi orada, uzakta.
    yaşarken kendine seçtiğin
    ve ölüm sonrasında seni kucaklayan toprağa.

    sana şili'nin kış krizantemlerinden bir demet
    sunuyorum
    ve soğuk ay ışığını güney denizleri üzerinde parıldayan
    halkların kavgasını ve kavgamı benim
    ve boğuk uğultusunu acılı davulların, kendi yurdundan...
    kardeşim benim, adanmış asker, dünyada nasıl da
    yalnızım sensiz.
    senin çiçek açmış bir kiraz ağacına benzeyen
    yüzünden yoksun
    dostluğumuzdan, bana ekmek olan,
    rahmet gibi susuzluğumu gideren ve kanıma güç katan
    zindanlardan kopup geldiğinde karşılaşmıştık seninle
    kuyu gibi kapkara zindanlardan
    canavarlıkların, zorbalıkların, acıların kuyuları
    ellerinde izi vardı eziyetlerin
    hınç oklarını aradım gözlerinde
    oysa sen parıldayan bir yürekle geldin
    yaralar ve ışıklar içinde.

    şimdi ben ne yapayım? nasıl tanımlanır
    senin her yerden derlediğin çiçekler olmaksızın bu dünya
    nasıl dövüşülür senden örnek almaksızın,
    senin halksal bilgeliğinden ve yüce şair onurundan yoksun?
    teşekkürler, böyle olduğun için!
    teşekkürler o ateş için
    türkülerinle tutuşturduğun, sonsuzca.

    (türkçesi: ataol behramoğlu)
    one