1. ne çok sevmek istiyor insan
    birini denizi geçerken mavi
    birini cumartesi gibi düşünürken kırmızı
    şaraba yatırılmış o aşktan gövdeyi,
    birini kopkoyu bir şiire batmışken
    ve birini o bir başkasını severken
    yana yana ne çok sevmek birini
    hem de çok ve hep yalan
    söylediği için sevmek ve şöyle demek:
    meğer yalan söylediği için de sevilirmiş insan!
    yabancı bir ülke gibi özlerken birini
    hani bir kez gidilmiş de unutulmamış,
    o ülkeyi bir daha sevme isteği gibi,
    bazen de korkuyla ya hatırlamazsa diye
    gönlünde sulayıp durduğu o güzel ilki,
    ilk bakışma, ilk sarhoşluk, ilk sevişmeyi,
    ve birini değil sessizce, teni, ruhu
    kendi bile duymadan sevmeyi, ki böylesine
    yalnızca bir şiirde rastlanır belki...
    ve ne çok yazmak istiyor insan
    birini o okusun diye değil ama
    birini kimse öyle güzel küsemez diye
    ağız dolusu susar ve gönül dolusu küser
    ve sesine bakıp bakıp da birini
    ağlamak ister gibi seviyor insan
    hani o "ruha ağlamak getiren tren sesleri"
    gibi önce ayrılığı sonra sevmeyi,
    hep ayrılır gibi sevmek istiyor insan birini
    ayrılık tenden ruhtan bakıştan da ama
    sesten uzağa düşmekmiş en çok
    çünkü nereye gitse sesine dönermiş
    ve sesinde toplanırmış her ayrılıktan
    sonra döndüğü o siyah günler gibi insan!