1. her ne kadar düz bir soru gibi görünse de ülkemiz adına derin sosyolojik anlamlar barındıran bir soru. düz olan anlamı oldukça nettir. birbiriyle yeni tanışan iki insansın ortak nokta bulma arayışı. diğer anlamları ise yaftalamaya meraklı ülkemizin dolaylı yollardan bir yargıya ulaşması için sorulur. misal;

    -nerelisin?
    -sivaslıyım
    -hmm divriğili misin? (mezhebini öğrenmeye çalışıyor)

    -nerelisin?
    -tunceli
    -hmm olsun (alevi-kürt-zaza direk etiketledi)

    diyarbakırlı terörist,konyalı şeriatçı, trabzonlu faşist, trakyalı alkolik vs. liste uzuyor da uzuyor.

    bir de cevap veren kişinin dünyasını yansıtanlar var;

    -baba tarafı malatya ama ben istanbulluyum burda doğdum büyüdüm (oldukça rasyonel bir cevap olmakla beraber kimi insanlar için taşrayla bağım yok mesajını verme kaygısı duyuluyor)
    -biz de göçmenlik var, selanik. (oldukça realist, prim peşinde)
    -off bizim çok karışık (anlatması da, dinlemesi de her iki taraf için yorucu)
    - amed'liyim (yurtseverim)

    her ne kadar eleştirir gibi dursamda ben de bu gruba dahilim, belirli bir yaş dönemi insanlardan çanakkale ya da balıkesir cevabı bekledim, belirli bir süre hmm devrimci olabilir çıkarımı yapmaya çalıştım, belirli bir süre çerkes olabilir dedim ve bu süreçte bu soruyu sorma alışkanlığı edindim. barda 2 dakika önce tanıştığım kadına bile nerelisin diye soruyorum farkında olmadan.
    en son dün sordum bu soruyu, bu soruyu sevmiyorum ama kastamonuluyum dedi. hmm depdep ehe ehe dedim.
  2. gilles deleuze felsefe yapmak kavram üretmektir diyor. burada illa kavram üretip felsefe yapmaya girişecek olsam bu sorunun temeline pazarlmadaki konumlandırma kavramını yedirmeye çalışırdım. konumlandırma, sizin ürettiğiniz malın onu satın alacak kişilere göre konumuna deniyor.

    nerelisin sorusunun kökeni karşılaşan kişilerin birbirlerini konumlandırma çabasıdır. bizim varolma biçimimiz konumsal. açık haliyle şöyle; dünyanın bir yerinde ve bir zamanında var oluyoruz. dünyanın olma biçimi de bu şekilde, konumsal ve ilişkisel bir varolma tarzı. konumsal varolma biçimi ilişkilerin de konumlandırılmasına neden olur. dünya nedir sorusunun bilimsel cevabı şöyle; güneş sisteminde bir gezegen. ilk tanım mekânsaldır. detaya indikçe konumun ve ilişkilerin detaylarına girilecektir. 3. sıradaki gezegen, yaşam alanına elverişli gezegen derken canlılarla ilişkisi düzeyinde bir tanımlama yapılır. konum aynı zamanda zamandaki konumu da kapsar. yani dünya şu kadar bir zamanın içindedir. kendimi konumlandırma açısında şöyle tanımlarım, şu anda burada olan, bu zamanda var olan, ve bu ilişkileri zincirinin bir halkası olan kişi. ilişkilerim geçmişteki konumlarımın bugüne taşınması ile oluşur ve birikir. yani 10 sene önce oradaki ve o zamandaki ben ve kurduğum ilişkiler bugünkü ilişkilerimin sonsuz alt kümecikleridir.

    dolayısıyla biriyle karşılaştım ve onun nereli olduğunu sorduğumda onu konumlandırmak isterim ve ilişki altkümeciklerine dokunmak isterim. şuralıyım dediği anda onun bir dönem orada ve o zamanda olduğunu kabul ederim ve benim altkümeciklerimde ilişkileri gözden geçiririm. sonrasında aa öyle mi benim yurt arkadaşımın halasının oğlunun nişanlısı da orada öğretmenlik yapıyordu. ahmet emmiyi tanır mısın? diye ilişkimi başlatıyorum. ve onu zincirime dahil ediyorum. çünkü onun konumuma karşı bir tehlike yaratmadığı fikrine, beni öldürmek istemeyeceğine inanmak için ve onu öldürmemek için bir nedene ihtiyacım var. yani onu derhal konumlandırmalıyım.
    abi
  3. insanın duyumsadığı her veriyi kategorize etmeye çalışmasının bir sonucudur. kişinin nereli olduğu bilgisini, o yer ile ilgili edindiği ve doğruluğuna inandığı bilgilerle eşleştirecek; muhtemelen henüz hakkında fikir sahibi olmadığı bir kişiyle ilgili ön yargı tohumları ekecektir. belli bir bölgede yaşayan insanların bazı özeliklerini tüm bölgeye mal edecektir. hatta bahsi biraz artırırsak, aslında yaptığı o bölgedeki genel eğilim için değil, beğenmediği, ahlakli olarak doğru bulmadığı, yermek istediği eğilimi içindir.

    tanışma aşamasının temelinde zihne zincir vurarak, karşıdakini belli bir kalıba sokma isteği patlak verir. bu isteğin ilk aşaması kişinin nereli olduğudur. aslında bunun cevabı küçük ölçeklerde gerçekleşir. - dünyalı olmanız yetmez, türkiyeli olmanız da yetmez, hatta trabzonlu olmanız da yetmez çoğu zaman - daha sonra cinsiyet köşesinden çekilecek bir doğru zihne bir zincir daha takacaktır.

    bazıları hatırlar volfeid diye bir oyun vardı. amacımız ekranda serbestçe gezinen yılan benzeri bir şeyin alanını sürekli daraltmaktı. alan belli bir büyüklüğün altına girince bölümü geçiyordunuz. işte ortadaki yılan bizim özgür kalmak için içeride bir oyana bir bu yana giden zihnimiz. köşelerden doğrular çekerek onu hapseden de bizleriz.

    edit: yazım hatası
  4. tanımadığın kişilerle muhabbet başlatmak için sorulan sorudur.

    -nerelisin oğlum
    +bursalıyım.
    -onu sormuyorum, aslen nerelisin?
    +bursa amca.
    -baban nereli?
    +bursa
    -deden falan?
    +?!!?!
  5. - nerelisin yeğenim ?

    + adana dayı ( sert bir ifade ile )

    - hmm anladım tamam yeğenim..

    adamın aklına direkt olarak adana da yaşanan garip olaylar geliyor.
  6. -içinden mi? (çekirdeğe ulasacak)
    -neresinden? (mikro milliyetçilikten nano milliyetçiliğe)
    -bizim bi -boyacı, camcı, usta, asker arkadaşı- vardı, iyi/işe yaramaz adamdı (genelleme tümevarım)
    - yaa, hiç sevmem (nolur sev, sen sev ki çiçekler açsın bostanda öküzler böğürsün neşe içinde nolur sev)
  7. anne tarafı vahdeddin'den beri has istanbul , bende doğma büyüme öyle.lakin gel gelelim kütükte erzurum yazıyor. babam bozmuş abi ne güzel istanbulluyum demek varken dadaşım ben demek zorunda kalıyorum.

    not : erzuruma laf söylemiyorum kesinlikle. istanbul tercihimdir sadece.