• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (9.00)
niçin savaş - albert einstein, sigmund freud
bu iki değerli adam, yazışmalarından beş yıl önce 1926 yılının sonunda berlin'de tanışma fırsatı bulmuşlardı. einstein'ın bu tanışmayla ilgili izlenimlerini bilmiyoruz, fakat freud, dostlarına yazdığı mektuplarda, einstein'dan sıklıkla söz eder. onu kendinden emin ve sevimli bulur. fakat der, «ben fizikten ne kadar anlıyorsam o da psikolojiden o kadar anlıyor, yine de hoş bir sohbetti yaptığımız » ayrıca einstein'i «şanslı biri » olarak niteler, çünkü einstein, fizik matematik gibi bir branşı seçmiştir ve önünde onun yolunu daha önceden aydınlatmış olan newton gibi bir örnek vardır. oysa kendisi, psikanaliz gibi bir metoda öncülük ederek, daha evvel kimsenin bilmediği bir yolun tüm sıkıntılarım üstlenmiştir. onun içindir ki der freud, «benim yolumun dar ve ilerlenmesi zor olmasına şaşmamak gerek». edebiyat tarihçileri, freud'ın bu ifadelerini, bir nevi kıskançlık şeklinde yorumlarlar. freud, arkadaşına yazdığı bir mektupta, 1921 yılında nobel ödülü alan einstein'e gönderme yaparak, «barış üstüne einstein'le yaptığımız yazışmaların bana nobel ödülü kazandıracağını sanmıyorum doğrusu» der.


  1. einstein ve freud. yaşadıkları çağda kendi alanlarında devrim yapmış, en baştan dev bir teori inşa etmiş iki deha. kitap bu iki dehanın birbirlerine yazdıkları mektuplardan oluşuyor.

    çok sevgili bay freud,

    gerçeği bulma özlemi sizde başka bütün özlemleri nasıl bastırıyor, şaşılacak şey. savaş ve yok etme güdülerinin insan ruhunda sevgi ve yaşama gücü ile nasıl içice girmiş olduğunu su götürmez bir açıklıkla ortaya koyuyorsunuz. ama inandırıcı açıklamalarınızdan bir de şu büyük amaca ulaşma özlemi çıkıyor ortaya: insanın iç ve dış bütün savaşlardan kurtulması. bu büyük özlemde, çağlarının ve uluslarının üstüne çıkan, düşünce ve ahlâk alanında birer yol gösterici olarak saygı gören bütün büyük insanlar birleşir. isa’dan goethe’den kant’a kadar hepsinde bu kurtuluş özlemi vardır. her ne kadar insanlar arasındaki ilişkileri düzenleme istekleri pek gerçekleşmiş değilse de, yalnız bu türlü insanların bütün dünyaca birer önder sayılmış olmaları anlamlı bir gerçek değil mi ?

    şuna inanıyorum ki, çalışmalarıyla yol göstericilik yapan üstün insanlar – dar bir alanda da olsa – aynı ülküyü büyük ölçüde paylaşmaktadırlar. ne var ki, politik gelişim üzerinde pek etkileri olmuyor. ulusların kaderini çizen bu alan hemen hemen kaçınılmazcasına dizginsiz ve sorumsuz politika adamlarına bırakılmış görünüyor.

    politik önderler ve yönetimler yerlerini ya zorbalığa ya da yığınların oyuna borçludurlar. ulusların düşünce ve ahlâkça yüksek bölüklerinin temsilcisi sayılamazlar. ama, seçkin aydınlar, bugün halkların tarihi üzerinde doğrudan doğruya hiçbir etkide bulunamıyor; oraya buraya dağılmış bulunmaları günün sorunlarının çözümlenmesine doğrudan doğruya katılmalarına engel oluyor. yaptıkları ve yarattıklarıyla yetilerini ve iyi niyetlerini göstermiş olanların kendiliklerinden bir araya gelmesi, dünyaya bir değişiklik getiremez mi dersiniz? üyeleri birbirleriyle sürekli düşünce alışverişi içinde bulunacak olan bu uluslararası birleşme, tutumlarını basında ortaya koyarak, imzalarının sorumluluğunu yüklenerek, politik sorunların çözümü üzerinde önemli ve uyarıcı bir etki sağlayabilir.

    bilim akademilerinde de raslanan insan yaradılışının eksikliklerinden doğan sakıncalar burada da görülecektir şüphesiz. ama, yine de öyle bir çabaya girişmek yerinde olmaz mı? doğrusu ben, böyle bir işe girişmeyi büyük bir ödev sayıyorum. böyle bir yüksek aydın topluluğu kurulunca, sistemli olarak dinsel kurumları da savaşa karşı harekete geçirmeye çalışmalıdır. iyi niyetleri bugün acı bir boyun eğme ile felce uğrayan bir kişiye içten destek olurdu. düşünce ürünleriyle yüksek bir saygınlığa ulaşmış olan kişilerin kurduğu böylesi bir topluluk, milletler cemiyetinin güçleri için değerli bir dayanak olacaktır.

    bu düşüncelerimi, dünyada herkesten çok size sunuyorum, çünkü, siz isteklere herkesten daha az kapılırsınız ve sizin yargınız ciddiliği en ağır basan bir sorumluluk duygusuna dayanmaktadır.

    albert einstein
  2. viyana, eylül 1932

    "öyleyse savaş, kültürel gelişimle birlikte farkına vardığımız ruh dünyamıza olabildiğince şiddetle çarptığı için isyan ediyor ve baş kaldırıyoruz ona. onu katlanılamaz buluşumuz işte bu yüzdendir. bizim gibi barışçıl insanlar için bu, sadece entelektüel ve duygusal bir tepki değil, aynı zamanda bünyemizin kaldıramayacağı, mizacımızın kabul edemeyeceği bir durumdur. bu tepkimiz, savaşın çirkinliklerine duyulan nefret kadar, onun taşıdığı vahşete karşı hissettiğimiz tiksinme duygusundan da kaynaklanmaktadır."

    sigmund freud

    iyi ki doğmuşsun üstat.
  3. albert einstein ve sigmund freud'un mektuplaşmalarından oluşan eser çok kısa olmasına rağmen bir o kadar da etkileyici bir eserdir. bu iki büyük isim ''dünya barışını sağlama" adına birbirleriyle mektuplaşırken biz okuyucuları da derin düşüncelere sevk ediyorlar. her şey bir yana bu iki dâhinin yazılarını, mektuplaşmalarını okumak bile kitabı bir an önce alıp okumaya değer kılıyor.
  4. potsdam, 30 temmuz 1932

    "...
    muhtemel bir savaş durumunda, ıstırap ve yoksulluk dışında bir şey elde etmesi mümkün olmayan çoğunluk iradesi, nasıl oluyor da böylesi küçük bir topluluğun hırslarına ve emellerine hizmet eder hale gelebiliyor?
    ...
    bahsettiğimiz bu kanallar, yani basın, kilise ve okullar, nasıl oluyor da böylesine büyük kitlelerin fitilini ateşleyip onları çıldırma ve hayatlarını feda etme noktasına getirtebiliyor?
    ..."

    albert einstein