1. 14. yüzyıl filozofu ockham'lı william tarafından ortaya atılmıştır. latince "entia non sunt multiplicanda praeter necessitatem" olarak ifade edilen ilkeye göre zorunlu olmadıkça varlıkları çoğaltmamak gerekir. bilimsel düşünüşte önemli bir yeri bulunmaktadır.
    ockham'ın usturası teorisi temel olarak "her şeyin birbirine eşit olduğu bir ortamda, en basit açıklama doğruya en yatkın olandır" felsefesi üzerinde şekillenir.

    yani der ki, bir konu hakkında düşünürken ihtilafa düşersen, basit olanı seçmen senin için daha faydalı olur. ve de test olan sınavlar da (çoğu zaman varlığından haberdar olunmadan) sıklıkla kullanılır.
  2. "mısır piramitleri gibi görkemli yapıların zamanın koşulları ile nasıl inşa edilebildiğine şaşırıyor ve bunun için mantıksal bir açıklama üretmek istiyorsunuz. açıklaması zor görünen bu problem için basit bir çözüm üretme kaygısı ile zamanın teknolojisi ile bunun yapılabileceğini aklınız almıyor ve yanlış yönde bir sıçrama ile cevaplıyorsunuz; "uzaylılar yapmış olmalı". karmaşık bir problem için daha karmaşık bir çözüm. tebrikler artık çözmeniz gereken daha ciddi problemleriniz var. uzaylılar nerden ve nasıl gelmişlerdir?, hangi teknolojileri kullanıyorlar?, elimizde kanıt var mı? neden onlara dair açık kanıtlara ve teknoloji izlerine ulaşamıyoruz? gibi çok daha karmaşık ve çözülmesi zor problemlerle baş etmektense akla ilk gelen ve daha az varsayım içeren açıklama nedir peki. tabi ki çok fazla insan gücü kullanarak ve dönemine göre akıllı mühendislik çözümleri ile yapılmış oldukları. hangi teori akla daha çok yatkındır ve test edilebilir düzeydedir? en basit ve sade olan açıklama genelde en doğru olandır tabi ki en kolaya kaçılan açıklama değil."

    Yazının devamı var. Eğer ki sıkılmayıp bakmak isterseniz diye;
    Kaynak:http://www.antipatizan.com/yazi/occam-in-usturasi
  3. dıgıdıgı nal sesi duyunca eşekleri değil atları düşünmektir. attır o demektir.

    ayrıca varoluşun açıklanmasında etkili olacağına inandığım yöntem biçimidir. burdan yürümeliyiz her şeyi açıklamak için. bizi tanrı mı yarattı yoksa doğduk mu?
    abi
  4. ockham'ın usturası, skolastikde ortaya cikmis hoyristik bir arastirma prensibidir. aciklayici hipotez ve teorilerin kurulmasinda, mümkün olan en fazla tutumlulugun gösterilmesini ister.
    bu prensip, uygulamalarini, bilim felsefesinde ve bilim metodolojisinde bulur.
    basitce söylenirse;
    1. eger bir olgunun farkli sekillerde aciklanmasi mümkünse, bunlardan en basit olaninin tercih edilmesi gerektigi,
    2. bir teorinin basit olmasi, ne kadar az degisken ve varsayimlarinin oldugu ve bunlarin birbirleriyle iliskilerinin, ne kadar acik ve mantikli oldugu ile ilgilidir.

    ockham'ın usturası, bir teorinin kalitesinin ölcümünde kullanilan bir cok kriterden sadece biridir ve teorilerin gecerliligi hakkinda birsey söylemesede, gereksiz varsayimlari elemeye yarar.

    ayrica, ockham'ın usturası sadece, farkli teorilerin ayni derinlikte aciklama yaptigi durumlarda kullanilabilir. karmasik bir teori, eger olguyu daha iyi aciklayabiliyorsa, basit olana tercih edilecektir. ayni izafiyet teorisinin, klasik mekanikten daha karmasik olmasi ama cok daha genis bir alani aciklayabilmesi gibi.

    ockhamin prensibinin ünlü sekli, yorumu, "entia non sunt multiplicanda praeter necessitatem" varliklarin gerektiginden fazla cogaltilmamalarinin geregi, filozof johannes clauberg (1622–1665) aittir.

    ockham'ın usturası, bir tutumluluk prensibi olarak, ilk 19. yüzyilda, matematikci w. r. hamilton da gözükmekle birlikte, j. s. mill in bilim felsefesi alanindaki calismalariyla, yayginlasmistir.

    fikrin kendisi, aristoya dayanir. yani doganin her zaman basit yolu secmesi. ama ockham bunu, tanrinin gücüne süphe düsürür nitelikte olmasindan, kabul etmez, ona göre tanri isteseydi en karmasik yolu da secerdi. doganin kendisi degil ama onun teorileri bu tutumluluk prensibine uygun olmaliydi, ockhama göre.