-
ben okul hayatımda güzel bir sınıf, zevkli bir okul binası,
iç açıcı bir bahçe görmedim. kirden kararmış, dayanan
dirseklerle cilalanmış eski sıralar; sıraların üstüne, geçen
yılların süleymanları, necdetleri, aykutları, zaman geçtikçe öztürkçeleşen isimlerini, adlarını çakıyla kazımışlar. duvarlarda,
her yeni müdürün yeni zevksizliğini gösteren renkli
badanalar üstüste: son müdür behçet beyin sidik sarısı badanasının
altında yer yer eski müdür muhterem beyin türbe
yeşili ve merhum sami beyin çingene pembesi renkleri
sırıtıyor. kara tahtanın karalığı, sözde kalmış. öğretmen
kürsüsünün ön tahtasında, kadın öğretmenlerin bacaklarına,
kalem düşürmek bahanesiyle bakabilmek için açılmış
koca birdelik. perdesiz büyük pencereler, yaldız boyası dökülmüş
bir soba, kirli ellerimizden leke olmasın diye tokmağının
çevresi siyaha boyanmış kül rengi kapı ve hepsinin
varlığını ve neden öyle var olduğunu açıklayan beylik cümle:
bu fakir millet bu kadarını verebiliyor. diyerek tanımlamış oğuz atay tutunamayanlarda.