1. ölümü en çok eleştirdiğim noktası, sevdiğin insanları ardında üzüyor olması, hatta bu acıya dayanamayarak onları da kendi safına çekiyor olmasıdır. ölüm keşke bu kadar bencil olmasaydı.
  2. karbon bazlı vücudumuzun işlevini yitirmesi durumu. depolanan bilgi de yok oluyor büyük ihtimal (anılar, bizi biz yapan şeyler falan)
  3. hiçbir şeyden korkmam toprağın altına girmekten korktuğum kadar.
    sonrası o kadar belirsiz ki. gömmesinler beni. korkarım karanlıktan, üşürüm ben.
    ne biliyorsunuz bir şey hissetmeyeceğimi?
  4. doğum gibi ölüm de hayatın bir parçası. ölümden korkuyor muyuz? korkuyoruz be sadık, insan korkmaz mı hiç? gene de hayata dolayısıyla ölüme karşı rahat olmak lazım. doğmadan önce neredeysek öldükten sonra da orada olacağız muhtemelen. "ben varsam ölüm yok, ölüm varsa ben yokum" bana uyar.
    mutlu
  5. sadece başlangıçtır.
  6. üzerine sonsuz şey söylenen, ama bunları söyleyenlerin hiç tecrübe etmediği şeydir ölüm. ölümü diğerlerinden ayıran da budur, aşkı, nefreti, ihaneti yaşayan konuşur ama ölümü yaşayanın sesini duyamayız. neler demek istiyorlardır kim bilir o yenilmeksizin ve boyun eğmeden kendilerini savuranlar.
  7. yakın zamanda arkadaşımın yaptığı bir psikoloji testinden bende endişe uyandırdığını gördüğüm gizemli bir olay. ölüm hem yeni bir başlangıç hem de bitiş. sonrandında neler olduğunu bilemiyoruz ama arda kalanlar için büyük bir hüzün. uzun bir süre atlatamasa da alışıyor insan. doğamızda var işte zamanla unutuyoruz, unutamayacağımızı düşünsek de.
  8. sizinle ilgili değildir. siz sadece ölürsünüz. ölümü yaşayan sevenlerinizdir.
    one
  9. felsefik analizler yapıp akşam kankalarla sinemaya gitmeye gerek yok bence. ölümde basit bir kavramdır. fenomenler dünyasındaki imkanlarının çözülmesi ve dönüşmesidir sadece. evet romantik değil biliyorum,sonuçta pamuk tıkıyorlar sonunda.
  10. hafızanızı kaybetip bir daha hiç geçmişi ve bugünü, yaptığınız tercihi dahi hatırlamamayı mı tercih ederdiniz yoksa ölmeyi mi? bana kalırsa hiç farkı yok. adına ne derseniz deyin bizi biz yapan o anlık bilincimiz olmalıdır diye düşünüyorum. şöyle düşünün, alıp sizi olduğunuz gibi klonlasınlar. klonunuz klonlama makinasına girdiğiniz ana kadarki tüm bilgi ve anılarınıza sahip olsun. bu durum klonunuzu siz yapar mı? adamlar bunun filmini yaptı zamanında the 6th day" diye..

    öldüğünüzde en küçük organik ve inorganik bileşenlerinize kadar ayrışacaksınız. sahip olduğunuz hiçbişiy yada bilinciniz yaptıklarınız gururunuz sevginiz hiçbişiyiniz kalmayacak yanınızda. cennet-cehennem öbür dünya vs hayali kuranları duruma uyandırayım. şimdiye kadar hep kötüler cehenneme gidicek diye anlatıp duruldu, bişiy itiraf edeyim o zaman. hiçlik içerisinde kaybolup solucanlar ve kurtlar tarafından putrifikasyona uğrayıp sindirilmektense cehennemin en derin yerinde büyük acılar içerisinde yanmayı ben de tercih ederim. ama malesef yalan. çünkü insanoğlunun yaşayabileceği en büyük azap bence cehennemde yanmak değil hiç olmaktır.

    mesela filmlerdeki şu tribi hiç anlayamamışımdır; konuşturmak istedikleri adama büyük işkenceler yaparlar ve en son şu klişe söz söylenir "konuşursan acını sonlandırabilirim". sanki ölüm kurtuluş olucakmış gibi.. ben orda olsam sırf öldürmesinler diye konuşacağım varsa da konuşmam. ölüp hiç olmak en en büyük acıları çekmekten iyi midir? değildir bana kalırsa. bu konuda ne biliyorsun ki allahın liselisi dediğinizi duyar gibiyim. şöyle anlatayım: sağlık çalışanıyım ve türkiyenin en büyük hastanelerinden birinde çalışıyorum. artık işi bitmiş ölüm onun için kurtuluştur vs diye gevelediğiniz 80li yaşların sonundaki amansız hastalıklara sahip insanların ölmemek için çırpınmasına tanıklık ediyorum, onları kurtarmaya çalışıyorum. daha bir hastanın bile "tamamdır benim vaktim geldi" dediğine tanıklık etmedim. ne kadar romantik davranıp "ölürüm ulan" yada "vatan için" desek yada intihar hakkında atıp tutsak da akıl sağlığı yerinde olan hiçbir insan zorunda kalmadıkça ölüme yürüyerek gitmeyecektir.

    insan sevdiği insan için ölmeyi göze alabilir mi? "öldü ama sevdikleri uğruna öldü".. e abi öldün ama?! öldükten sonra sevdiklerinin uğru mu kalıyor? bir daha hiç dokunamayacak hissedemeyecek sevemeyecek olduktan sonra sevdiğin için ölmenin anlamı var mı?

    ya sen yaşayacaksın yada sevdiğin herkes deseler kaç kişi sevdikleri için ölmeyi göze alır? peki ya ölünce kimse size madalya takmayacak, cennet felan yok desem kaçı bunlara rağmen öleyim ben der?

    herşeyden önce ahlaki olarak inanılmaz tartışmaya açık konular bunlar. yazdıklarım eğer birilerini incittiyse şimdiden özür dilerim. aklımdaki ikilemleri buraya taşımak istedim sadece, eğer uyarırsanız düzeltebilir yada kısmen silebilirim..