• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (8.82)
one flew over the cuckoo's nest - milos forman
eyalet akıl hastaesi'nde kısa bir tatil kulağa pek de kötü gelmiyor, öyle değil mi? randle p. mcmurphy (jack nicholson), damarlarında kan yerine elektrik dolaşan, ağzı çok iyi laf yapan özgür ruhlu bir mahkumdur. mcmurphy, deli numarası yaparak kendisini 'kaçıklar' olarak nitelediği adamların yanına aldırır. ve hemen ardından, onun bulaşıcı düzensizlik sevdası yeni geldiği yerdeki uyuşturucu rutinle karşı karşıya gelir. mcmurphy dünya kupası maçları oynanırken, yeni arkadaşlarının yatıştırıcı ilaçlara boğulmuş bir şekilde ortalıkta bornozlarla dolaşmasına dayanamaz. bu, savaş demektir! bir tarafta mcmurphy vardır. diğer tarafta ise, sinema tarihinin en soğuk ve canavar ruhlu karakterlerinden hemşire ratched (louise fletcher) vardır. ortada ise, koğuştaki herkesin kaderi. ken kesey'in en çok satanlar listesindeki romanından uyarlanan guguk kuşu, 1975'te beş ana akademi ödülü'nü kazandı.


  1. 1975 yılında çekilen guguk kuşu ^: one flew over the cuckoo's nest^, 1976 yılında 9 dalda oscar adayı olmuş ve bu adaylıklardan 5'ini almıştır. ^:en iyi film^ ^: en iyi uyarlama^ ^: en iyi erkek oyuncu-jack nicholson^ ^: en iyi kadın oyuncu - hemşire rolüyle louise fletcher^ ^: en iyi yönetmen^

    film iki şekilde izlenilebilir;
    1- akıl hastanesinde geçen bir film. yani deliler ve hastane yönetimi.
    2- iktidar ve halk arasındaki ilişki. ^: akp değil tabii ki ^

    ayrıca benim için kitabından daha iyi olan filmlerden. kitapları okurken hayal gücümün daha iyi olduğunu düşündüğüm için filmlerde aradığımı bulamam ama bu filmde ana karakterlerden yan karakterlere kadar oyunculuklar çok iyi.
  2. oyunculuk tek kelimeyle 10 numara. bütün film süresi tek bir çıkıntı harekete rastlayamazsınız. 2 saat içinde bizle böyle güçlü bir bağ kuran karakterler aynı zamanda senaryodan da destek alıyor. ilk 5 filmime kafadan girer bu kült yapım. efsane arıyorsanız iç rahatlığıyla bu filmi önerebilirim.
    edit : son 20 dakika hayata küfrettirir.
  3. jack nickolson'ın rol aldığı efsane filmlerden biri.
  4. bana esas derdi otorite ve onun altında ezilmiş yığınları incelemekmiş gibi gelen,binbir kavrama göndermeleri olan içinden senin benim hikayem fışkıran film. biz de anlamadığımız yasaklarla yaşamıyor muyuz oy çokluğu sağlamanın hiçbir işe yaramadığını bilmiyor muyuz , doğamıza dair şeyler için bile bize de sorulmuor mu utanmıyor musun diye ve tehdit edilmiyor muyuz ve dışarı çıkmya çalışan her kimse beynini yitirene kadar eziyet çekmiyor mu ? şefin dediği gibi bizimle de uğraşmıyorlar mı? ne farkımız var oradakilerden
  5. cuckoo'nun ingilizcede deli,çılgın gibi anlamları olduğu göz önüne alınırsa türkçeye daha iyi çevrilebilirdi. filmini izlemeden önce kitabını okumayı isterdim. evet birçok iyi filmde olduğu gibi bu filmde kitapdan uyarlama.
  6. dış görünüş olarak louise fletcher'a, despotluğu, insanda daha tanımadan bile yarattığı gıcıklık hissi ve dış görünüşüyle hemşire ratched'a fazlaca benzeyen bir hocamız vardı lisede. insana karakterin yanı sıra bir de dış görünüşüyle bu kadar benzemesi sebebiyle filmi zamanında bir çok lise arkadaşıma izletmeye çalıştığım ve onlardan da aynı benzetmeyi duymayı beklediğim filmdir. fakat filmi izlemediklerinden midir yoksa izleyip hocamızı louise fletcher ve hemşire ratched'a benzetmediklerinden midir bilinmez hiçbirinden bu konuda bir dönüt alamamıştım.
  7. eğer jack nicholson'ın bu filmdeki performansı için sinema tarihinin en iyi performansı desek yanlış demiş olmayız ama raging bull'daki deniro'nun there will be blood'taki day-lewis'in ve şimdi ismini zikretmediğim başka sinema devlerinin mükemmel performansını da göz önünde bulundurduğumuz zaman böyle sivri bie söylemden kaçınmak daha sağlıklı gözüküyor.
    filmde jack nicholson yanında danny devito, christopher lloyd, louise fletcher gibi usta isimler de var.
    film gözümde salt olarak özgürlüğü anlatır, nurse ratched otoritenin kendisidir adeta baskıcı bir devlettir başlı başına, hastalar otoriter devletin boyun eğen bireyleridir, mcmurphy ise özgürlük ruhunu taşıyan teslim olmayan bireydir. zaten beat kuşağı sakinlerinden ken kesey'in kendine, özgürlükten daha uygun bir tema bulmasıda düşünülemezdi.
  8. oscar ödüllerinde "big five" ( en iyi filmen iyi yönetmen-en iyi senaryo- en iyi erkek oyuncu- en iyi kadın oyuncu ) ödüllerini alan üç filmden biridir.roman uyarlamasıdır. big five yapmış diğer iki film ; (bkz: silence of the lambs) ,(bkz: it only happened one night)
  9. izlenesi, kült bir film.

    bünyesinde 'bence' sistem eleştirisi adına harika sahneler taşımaktadır. spoiler niteliği taşıyan birkaç cümle ile bu sahnelerden birini anlatmak istiyorum:

    !---- spoiler ----!

    r.p. mcmurphy, hastane koğuşunda hastaların sorunlarının konuşulduğu sözde oturumlardan birinde otoriter başhemşireden beyzbol maçlarının izlettirilmesini ister. bunu demokratik yollarla çözmeleri gerektiği savını öne süren başhemşire oylama yapar ve 9 kişilik çok da ağır hasta olmayanlar ile yapılan oylamada mcmurphy'nin isteği kabul edilmez, anca 3 kişi mcmurphy ile aynı oyu vermiştir. başhemşire, "6'ya karşı 3, çoğunluğu sağlayamadınız mcmurphy" der ve demokrasi, güçlünün dediği gibi geliştiği için sıkıntı çıkmamıştır, oylama bitmiş, konu o gün için kapanmıştır. ancak ertesi günkü toplantıya mcmurphy diğer hastaları da organize mi eder yoksa üzerinde topladığı lider ruhun etkisiyle midir bilinmez, yanına taraftar çekmiştir... lider ruhlu 'hasta'mız, dünkü oylamanın dünkü maçla alakalı olduğunu, bugünkü maç için tekrar oylama yapılması gerektiğini savunur ve başhemşireye tekrar oylama yaptırırlar. oylama sonucunda oturumda bulunan 9 hasta da mcmurphy ile aynı görüşte olup akşamları beyzbol maçlarının televizyondan izlenmesi taraftarıdır. ancak bu sefer, her zorba yönetimin yapacağı gibi bir hainlik yaparak, başhemşire oyunbozanlık yapmış ve "bu koğuşta aslında 18 kişi kalmakta, yani siz yine çoğunluğu sağlayamadınız mcmurphy" diyerek oturumu bitirmiştir. başhemşirenin 18 kişiden kastı ise oturumda dertlerini anlatmayı, terapi görmeyi bırak, dünyadan bihaber, ileri derece akıl hastalarıdır ve birçoğu yatalaktır. mcmurphy buna itiraz eder ve onların da mı oy hakkı olduğunu sorar başhemşireye... onların, burda ne konuşulduğuna dair hiçbir fikirlerinin dahi olmadığını söylese de başhemşire oturumda bulunan 9 kişinin kabul oyunu hiçe saymış, oturumu bitirmiş giderken mcmurphy, sağır ve dilsiz olan dostu kızılderili şefi (sonradan sağır ve dilsiz olmadığı anlaşılacaktır) bir şekilde ikna eder ve 18 kişilik oy kullanmaya ehil olduğu iddia edilen koğuşta 10 kişilik bir çoğunluk yakalamışlardır... ancak zorba başhemşire oylamanın bittiğini söyleyerek demokrasiyi hem yokuşa sürmekle kalmamış, hem de yokuşa sürülmüş bir demokrasideki zaferi dahi hiçe saymıştır... o andan sonra ise mcmurphy'nin kapalı televizyonda sanki maç yayını varmış gibi yapıp diğer hastalarla coşkulu bir sözde taraftarlık yaptıkları sahnede hırsından dayanamayarak hastalara bunu kesmeleri direktifini vermiş, ancak başarılı olamamıştır...

    !---- spoiler ----!

    ilgili sahne https://goo.gl/G90IoA

    ayrıca, meta sözlük'ten taşınan bu girdide devam niteliğinde olan ve sistem eleştirisine giren birkaç paragraf, yazarın şu entryde (bkz: #140036) bahsettiği karar neticesiyle tıraşlanmıştır.
  10. zamanın ilerleyememesi, dostoyevskinin budalası ,çarpışan arabalar havanın karanlığı gibi detayları iyi düşünülmüş ey vicdan sen nelere kadirsin filmi.