1. ontolojik kanıt, (ya da ontolojik veri) hem özel olarak teoloji de ve hem de genel olarak felsefe alanında Tanrı’nın varlığının kanıtlanmasi girişimlerinde öne sürülen bir kanıtlama biçimidir. Ontolojik kanıtlama, özellikle ortaçağ felsefesinde ortaya çıkan bir formülasyondur, daha sonra farklı şekillerde modern düşünceye taşınmıştır. Öncelikle, bu kavrami tanimlaya yöneldiğimizde, tanrıbilimsel tartışmanın ya da ontoloji meselesinin ötesinde bir kapsamla karşılaşırız. Çünkü, ontoloji-epistemoloji meselesine dair tartışma başlıkları, ontolojik kanıt tartışmalarında bir şekilde devrededir (bilgi, gerceklik, nesnel gercek, nesnel bilgi, dogruluk, kavram vb).

    Özellikle ortaçağ düşüncesinde tanrının varlığını kanıtlamaya yönelik tartışmalarda belirginleştirilmiştir ontolojik kanıt nosyonu. Tanrı’nın varlığını kavramın kendisinden çıkaran ve mantıksal zorunluluklarla varlıkbilimsel kanıtlamayı temellendiren bir düşünüş biçimi olarak etkili olmuştur. Daha sonraları ontolojik kanıtta ileri sürülen düşünce çekirdeği rasyonalist düşüncede de etkili olacak, özellikle gerçeklik ile kavramlar arasında bağıntı kuran yönelimlerde etkili bir rol oynayacaktır.

    Ontolojik ya da varlıkbilimsel kanıt, diğer kosmoljik, teleolojik ve ahlaki kanıtlar gibi, tanrı’nın varlığını belirli bir mantıksallıkla öne sürmeye ve geçerli kılmaya çalışır. Burada, bizzat, kalkış noktasında, ileri sürülen önermenin kanıtlanmaya çalışılması sözkonusudur. Buna göre, tanrının varlığının kanıtı, bizzat tanrı kavramının kendisinde mevcuttur,; başka bir açıdan, tanrı’nın varlığı, bizzat tanrı kavramının kendi içerimleri aracılığıyla kanıtlanabilirdir şeklinde ifade edebiliriz bu yaklaşımı.

    Ontolojik kanıtı öne sürenler, Tanrı’nın kavramsal bir zorunlulukla en yetkin varlığı belirttiğinden hareket ederler; böylece, eğer tanrı varolmasaydı, varolmayan bir şey olarak, en yetkin varlık olmasının sözkonusu olamayacağını belirtirler. Oysa tanrı, tanımı gereği en yetkin varlık olmalıdır. Ve elbette, en yetkin iyi. Varlık yüklemine sahip olmaksızın, tanrının en yetkin iyi olması sözkonusu olamaz. Buradan çıkan sonuç, eğer tanımı gereği tanrı en yetkin varlıksa, varolduğunun kanıtı bizzat buradadır.

    Ontolojik kanitin güclü bir örnegini kavram realizmi ya da kavramsal realizm olarak adalandırılan Platon etkileşimli ortaçağ düşüncelerinde görmek mümkündür. Özellikle, Anselmus, bu düşüncenin önemli bir taşıyıcısıdır. Onun düşüncesinde, “kavramsal bilgiyle nesnelerin kendisini bilmektediyiz“dir zaten. Bu önerme, kavramsal realizm içinde ontolojik kanıtlama girişimini gösterir. Daha sonralari rasyonalizmi ve felsefi tartismalari derinden etkileyecek bir tutumu belirtmektedir bu yaklasim.

    17. yüzyıl felsefesinde, özellikle rasyonalist felsefecilerde ontolojik kanıtın önemli bir aksiyom biçimi olarak kullanıldığı görülür. Descartes bu yönelimin ilk isimlerinden biridir. Daha inceltilmiş halini ise, Spinoza kurduğu olağanüstü mantıksal metafizik dizgede bulacaktır. Ontolojik kanıt mantığını bir bakıma en uç noktasına vardırır Spinoza.

    Bilincimizdeki Tanrı düşüncesinden zorunlu olarak türetilen bir tanrının varlığı fikri ortaya konulmuştur; en yetkin varlık olarak tanrının varolmaması, mantıksal olarak çelişik olacağından, bu durumda tanrının varlığı kanıtlanmış olur. Descartes bu mantığı ilerleterek, kendi varlığını da düşünce aracılığıyla türetir: Düşünüyorum, o halde varım. Düşünce ile gerçeklik arasında özdeşlik ya da köprü kurma iddiasında olan her tür yönelim, zorunlu olarak ontolojik kanıt mantığını sürdürür gibidir, ve en etkili açıklamasını burada bu yönde bulmaktadır. Descartes, düşünüyorum o halde varım önermesine buradan ilerleyerek varmaktadır. Spinoza ise kusursuz dizgesinde, ontolojik kanıtı, düşüncenin ve varlığın yegane koşulu kılmaya girişir.

    kaynak: https://mutlaktoz.wordpress.com/