1. bilal'den anlayışsız olduğum kesin bu durumda. birincisi mesele hükümetin attığı adımdan çok komşu ülkedeki referandumu bütünlüğüne tehdit olarak algılamanız. nasıl a partisi b partisi olsa da aynı dersiniz, ohal yetkileriyle bunları yapan bir hükümetin tezkereyle nasıl kanlı girişimlere adım atacağını tahmin edemiyor musunuz? yetkiyi kime verdiğinizin hiç mi önemi yok. bugün bile barzani-rte danışıklı dövüşle düşman güçler gibi görünmesi tamamen kolpayken nasıl a kişisi b kişisi ayrımı yapılamaz.

    referandumun nasıl bir bütünlüğe tehdit olarak düşünülebilir allah aşkına, referandum bu, orada bir ülke kurulursa yarın bizim ülkemizdekiler de isyan edip kendi ülkelerini kurmak ister gibi bir algı mı gelişiyor. "türkiye kürt siyasal hareketi" dediğimiz yapılara barzani mi örnek olacak. siz dostunuzu düşmanınızı bilmiyorsunuz, size gösterilen düşmanı öğreniyorsunuz, sonra o "düşman" dediğinizi tanımıyorsunuz, bunun için bi brifinge ihtiyacınız var. "bebek katili" konseptinde kalan incek'teki ölü çıkarıcılar gibi olunacaksa zaten bir tartışma söz konusu olamaz. öylesiniz demiyorum tabii ki.

    referanduma nasıl karışılacağını bir önceki yorumda anlattım, bunu yangın metaforuyla açıklamak çok yanlış bir yaklaşıma götürür. kendi ülkesindeki referandumu şaibeli şekilde yapmış bir hükümete başka bir ülkedeki referanduma askeri müdahale etme hakkı verilmesini konuşuyoruz. bu bağımsızlık merakı benim ülkeme sıçrar felan ben bi tehdit edeyim demek açık bir emperyalizm savunusudur ve yarın emperyalist bir müdahaleye maruz kalındığında ağlamamayı gerektirir. ilkeli siyaset ona buna kafa tutmak değil, finans kapital ve onun faşist yönetimlerinin siyasetlerine boyun eğmek değil, gelişmiş demokratik sistemlerde ortak payda üretmektir.

    bu yetki devlete değil rte'ye verilmiştir. barolar birliği başkanı ve sözcü gazetesi de önceki tezkerede benzer şeyler zırvaladırlar. hala rte'ye verilen bu gücü, rte'ye değil devlete verdiklerini zannedip kendilerini tatmin ediyorlar ya da korkularıyla yüzleşemiyorlar.

    siz bağımsızlık için o halkın insanlarına sorulmasını yangın sıçraması olarak algılıyorsanız cidden kavramsal karmaşa içerisindesiniz. bakın görün o referandum gerçekleşecek, bağımsızlık ilan edilmeyecek, rte "engelledim" diye milliyetçilere oynayacak, barzani kendisine biçilen petrol payını birkaç katına çıkarttıracak, ırak hükümetinde daha fazla temsilci bulunduracak, barzani el altından petrol satmaya devam edecek, şengal kürtlerini ve rojava'yı beraber tehdit edecekler milliyetçi histeri gerektiğinde. bunları görmeyip bu yetkilerle bir tek insana zarar verildiğinde bunun günahı hepinizin boynundadır.

    edit: cevabı şöyleymiş bu sorunun; çünkü referandum gibi bir demokratik eylem bile komşumuzda gerçekleşiyorsa bizim için tehdittir, asker gönderriz bastırrız, iskoçya bizi ilgilendirmiyor, çünkü uzak bir yer, sıçrama ihtimali yok.
  2. her şey iyi güzel de şu an yapılacak demokratik bir referandum, beş yıl sonraki bir savaşa ve bölgesel karmaşaya gebe olacaksa buna göz mü yumarsınız yoksa işi başında uzlaştırıp bir noktaya vardırmaya mı çalışırsınız? siz tamamen yanlı yaklaşıyorsunuz. ha nasıl ben şu an size göre belki "faşistçe" yaklaşıyorsam şu an bana göre siz de bunu yapıyorsunuz. zira; siz ısrarla sonuçlarını bildiğiniz halde demokrasi üzerinden yürüyorsunuz tehdit olan referandum değil, referandum sonrası oluşacak bir ortadoğu görüntüsü. bu şu anki kaosu kaça katlayacağını bilmiyorum. mesele de bu zaten.

    rte'nin attığı bir adım öteki atacağı adımla zaten alakasız oluyor ve satranç gibi yönetilen siyasette de bir hamle öteki hamleyi etkiliyor. daha önce de dediğim gibi şu anki dış politikamızın eseri akp hükümetine ait. bu aşikâr. bu sonuca bakarak ve bunu kabullenip seyirci kalarak hareket etmek benim içime sinmiyor.
  3. elebette herkes kendi tutumundan sorumludur, tutumlar da eleştiriye açık olmalıdır.

    demek istediğim şu ki; emperyal hesapları ve kapitalin dizayn ettiği dünyanın planlarını bilme şansımız yok, fakat halk olarak elimizdeki tek silah daha fazla demokrasi istemektir, yönetimdekiler ne bizi düşünür, ne ırak ne de yeni zelanda halkını fakat biz bir şey isteriz ve onlar bir süre sonra bunlara göre yeni bir plan yapmak zorunda kalirlar.

    irak konusunda beş yıl sonra ne olacağını bilemeyiz ancak hangi yaklaşımın daha demokratik olacağını biliriz, egemenlerin güç paylasımına bizi ortak etmemesini sağlayabiliriz, daha iyi bir dünya nasıl kurulur buna yonelik bir yaklaşımımız olabilir. bunun sonucu sınır ötesi operasyonlarla , askeri müdahalelerle, daha çok savunma harcamalarıyla, yalnızca kendi bekasını düsünen yöneticilere sonucu vahim olacak yetkiler vermek olmamalı. daha vahimi nedir sorusunun cevabını bize güçlü olan değil mazlum olanın penceresi verecektir.

    zaten sol sosyalist, demokrat tavra yönelik "modern dünyada karşılığı yok" hükmünün verilmesine sebep biziz. egemenlerin savaşında bizi asker yapabilmelerinin başka şansı da yok. tarafsam eğer ezilen halkın tarafıyım, ne bizim ne de başka bir ülkenin zorla büyüttüğü evlatlarının egemenlerin güç paylasımının bir parcası olmak yerine kendi özgürlügünün savaşını vermesinin tarafıyım.

    bu laflar güçlünün dizayn ettiği gündemimizde beylik ve boş laflar olarak algılanabilir, tabi başka bir dunyanın mümkün olduğuna inanmıyorsak.
  4. uluslararası hukukta önleyici meşru müdafaa hakkı denen bir kavram var. o kavram çok eski değil. ırak'ın işgali döneminde bush'un ortaya attığı bir kavramdır ve bugün hala uluslararası hukuku teorik anlamda meşgul eder.

    meşru müdafaa hakkı, devletlerin kendisine yönelik açık saldırıyı, bm güvenlik konseyi müdahale edene kadar orantılı bir şekilde bertaraf etmek için kullanılan bir haktır. bunun belirli şartları da var ama burada yazmaya lüzum yok. bush, ırak'ın işgali döneminde 11 eylül saldırılarını bahane ederek ve saddam'ın elinde kimyasal silahların olduğunu ileri sürerek önleyici bir meşru müdafaaya ihtiyaçları olduğunu dile getirip ırak'ı işgal etmişti. tabii birleşmişmilletler şartı madde 51'de "...silahlı saldırıya hedef olması halinde..." ifadesi geçer. birçok hukukçu bu lafzın, önleyici meşru müdafaa hakkının hukuken geçersiz olmasına yol açtığını iddia etse de bu konuda doktrinde ciddi tartışmalar yaşanmaya devam ediyor.

    şimdi baydemir'in bu sözüne bakınca açıkçası teorik anlamda haklıymış gibi görünüyor ama pratikte tamamen boş bir söz olduğu gerçeğini değiştirmiyor bu. bir de uluslararası hukuk gözüyle bakınca da olaya ne açıdan yaklaştığımız önem taşıyor. eğer önleyici meşru müdafaa hakkının varlığını kabul eden bir görüşe sahipseniz baydemir'in sözü hiçbir anlam taşımıyor. ancak önleyici meşru müdafaa hakkının varlığını kabul etmeyen bir görüşe sahipseniz bu söz bir anlam ifade eder.

    iskoçya, tarihi, kültürel ve etnik bağımızın olmadığı bir ülke. ayrıca orada yapılan bir referandum türkiye için doğrudan herhangi bir tehdit oluşturmaz. zaten kendisi için tehdit oluşturacağı düşünen ülkeler elinden gelen çalışmayı yapmıştır o referandum için. kuzey ırak'ta gerçekleştirilecek olan referandum ise direkt türkiye'yi, suriye'yi, ırak'ı ve iran'ı ilgilendiriyor. uzun uzun buraya bizi ve bölge ülkelerini neden ilgilendirdiğini anlatmama lüzum yok. bu şartlarda türkiye uluslararası hukuktan doğan haklarını ve önleyici meşru müdafaa hakkını kullanabilir mi? evet. bölge ülkeleriyle ve ırak merkezi hükümetiyle birlikte hareket ederek bu hakkını kullanabilir. siyasi anlamda böyle bir hakkı kullanmak farklı sonuçlar doğurabilir ama hukuki anlamda bir sorun teşkil edeceğini doğrudan söylemek pek mümkün değil.

    peki ırak hükümeti ve ırak kürt bölgesel yönetimi arasındaki anlaşmazlık ne olacak? burada da devreye self-determinasyon hakkı devreye giriyor. bunun da belirli şartları var ve yine oldukça karışık bir husus. ancak bu daha çok ırak'ın iç meselesi. bizi ilgilendiren kısım önleyici meşru müdafaa hakkı ve siyasi gereklilikler. hem hukuki hem de siyasi temeli oluşturduktan sonra türkiye'nin diğer bölge ülkeleriyle birlikte ıkby referandumuna müdahale etme şansı var. buna karşı savunma üretmek için açıkçası komik açıklamalar yapmaya lüzum yok. açık şekilde referandumu desteklediğini söylesin baydemir. bunun da siyasi, kültürel, hukuki ve gerekiyorsa etnik gerekçelerini açıklasın. ciddiye alıp yorumlamaya çalıştım ama gerçekten daha nitelikli savunmalar yapılmalı.

    toplumun hangi kesimi olursa olsun dertlerini çok daha temelli ifadelerle anlatmalı. toplumu ileriye götürecek olan şey budur. maalesef bu ifade sadece uluslararası hukukun ve siyaset biliminin teorik ve doktrinel tartışmalarının dışına çıkamayacak. reel hayatın ve siyasetin gereklerini içeren, teoriyle harmanlanmış bir açıklama muhtemelen ülkedeki referandum destekçilerinin de hislerine tercüman olacaktır. bu haliyle buna pek hizmet ettiği söylenemez.

    bir de emperyalizm söylemi var... türkiye referanduma müdahale ederse bu emperyalistçe bir hareket olur deniyor belirli gruplarca. son günlerdeki en komik söz de bu işte. sen büyük orta doğu projesini hayata adım adım geçiren emperyalist devletlerin harita planlarına hizmet edip onlar tarafından fonlanan terör örgütlerini ve sivil toplum kuruluşlarını arkana alıp güya bağımsızlık hareketine kalkışacaksın, milli bütünlüğünü bozmak istemeyen devlet buna göz yummayınca da ona emperyalist diyeceksin. gerçekten ağlanacak halimize gülüyorum artık.
    ae
  5. bu aynı şuna benziyor: üst komşunuzdan size su akıyor. siz de üst komşunuzla takışıyorsunuz ve üst komşunuz size diyor ki "karşı komşuna da üst komşusundan su akmıştı o zaman neden ağzını açmadın?" cevap: o mesele beni alakadar etmez!

    konumuza gelecek olursak çünkü seni geri*zekalı, iskoçya bizim sınır güvenliğimizi, ülkemizin birlik ve bütünlüğünü doğrudan tehdit etmeyecek bir konumda. dolayısıyla yaptıkları bizi bağlamaz. ancak türkiye cumhuriyeti'nin sınır komşularının yaptığı her eylem, sonuçları bir biçimde türkiye cumhuriyeti'ne dokunuyorsa ülkemizin de olaya müdahil olma ve gerekirse gücünü göstererek tehdit etme hakkı vardır (ha ne kadar gücü kaldı orayı hiç açmayın üzülüyorum).

    olay bu kadar basit!

    o.b. isimli şahıs da neyin ne olduğunu domuz gibi biliyor. tabii ki çirkefleşecek, saptırmaya çalışacak.

    o değil de bu o.b. denen insan sabahtan beri "güney kürdistan" diyip duruyor da bir babayiğit de çıkıp "ulan kuzey kürdistan neresi?" diye sormuyor ya işte bu adamı kahrediyor.
  6. (bkz: güldürmeyin yaa karnım ağrıyor)

    kraliyetle yapılan gizli bir anlaşmada iskoçyada referandum olursa türkiye hak sahibidir ve birleşmiş milletler bu konuda bir şey yapamaz maddesi varmış.

    (bkz: alkfjjasda)
  7. işin acıklı tarafı şu, şimdiki referanduma kraliçenin tepkisini bekleyeceğiz.