1. uluslararası hukukta önleyici meşru müdafaa hakkı denen bir kavram var. o kavram çok eski değil. ırak'ın işgali döneminde bush'un ortaya attığı bir kavramdır ve bugün hala uluslararası hukuku teorik anlamda meşgul eder.

    meşru müdafaa hakkı, devletlerin kendisine yönelik açık saldırıyı, bm güvenlik konseyi müdahale edene kadar orantılı bir şekilde bertaraf etmek için kullanılan bir haktır. bunun belirli şartları da var ama burada yazmaya lüzum yok. bush, ırak'ın işgali döneminde 11 eylül saldırılarını bahane ederek ve saddam'ın elinde kimyasal silahların olduğunu ileri sürerek önleyici bir meşru müdafaaya ihtiyaçları olduğunu dile getirip ırak'ı işgal etmişti. tabii birleşmişmilletler şartı madde 51'de "...silahlı saldırıya hedef olması halinde..." ifadesi geçer. birçok hukukçu bu lafzın, önleyici meşru müdafaa hakkının hukuken geçersiz olmasına yol açtığını iddia etse de bu konuda doktrinde ciddi tartışmalar yaşanmaya devam ediyor.

    şimdi baydemir'in bu sözüne bakınca açıkçası teorik anlamda haklıymış gibi görünüyor ama pratikte tamamen boş bir söz olduğu gerçeğini değiştirmiyor bu. bir de uluslararası hukuk gözüyle bakınca da olaya ne açıdan yaklaştığımız önem taşıyor. eğer önleyici meşru müdafaa hakkının varlığını kabul eden bir görüşe sahipseniz baydemir'in sözü hiçbir anlam taşımıyor. ancak önleyici meşru müdafaa hakkının varlığını kabul etmeyen bir görüşe sahipseniz bu söz bir anlam ifade eder.

    iskoçya, tarihi, kültürel ve etnik bağımızın olmadığı bir ülke. ayrıca orada yapılan bir referandum türkiye için doğrudan herhangi bir tehdit oluşturmaz. zaten kendisi için tehdit oluşturacağı düşünen ülkeler elinden gelen çalışmayı yapmıştır o referandum için. kuzey ırak'ta gerçekleştirilecek olan referandum ise direkt türkiye'yi, suriye'yi, ırak'ı ve iran'ı ilgilendiriyor. uzun uzun buraya bizi ve bölge ülkelerini neden ilgilendirdiğini anlatmama lüzum yok. bu şartlarda türkiye uluslararası hukuktan doğan haklarını ve önleyici meşru müdafaa hakkını kullanabilir mi? evet. bölge ülkeleriyle ve ırak merkezi hükümetiyle birlikte hareket ederek bu hakkını kullanabilir. siyasi anlamda böyle bir hakkı kullanmak farklı sonuçlar doğurabilir ama hukuki anlamda bir sorun teşkil edeceğini doğrudan söylemek pek mümkün değil.

    peki ırak hükümeti ve ırak kürt bölgesel yönetimi arasındaki anlaşmazlık ne olacak? burada da devreye self-determinasyon hakkı devreye giriyor. bunun da belirli şartları var ve yine oldukça karışık bir husus. ancak bu daha çok ırak'ın iç meselesi. bizi ilgilendiren kısım önleyici meşru müdafaa hakkı ve siyasi gereklilikler. hem hukuki hem de siyasi temeli oluşturduktan sonra türkiye'nin diğer bölge ülkeleriyle birlikte ıkby referandumuna müdahale etme şansı var. buna karşı savunma üretmek için açıkçası komik açıklamalar yapmaya lüzum yok. açık şekilde referandumu desteklediğini söylesin baydemir. bunun da siyasi, kültürel, hukuki ve gerekiyorsa etnik gerekçelerini açıklasın. ciddiye alıp yorumlamaya çalıştım ama gerçekten daha nitelikli savunmalar yapılmalı.

    toplumun hangi kesimi olursa olsun dertlerini çok daha temelli ifadelerle anlatmalı. toplumu ileriye götürecek olan şey budur. maalesef bu ifade sadece uluslararası hukukun ve siyaset biliminin teorik ve doktrinel tartışmalarının dışına çıkamayacak. reel hayatın ve siyasetin gereklerini içeren, teoriyle harmanlanmış bir açıklama muhtemelen ülkedeki referandum destekçilerinin de hislerine tercüman olacaktır. bu haliyle buna pek hizmet ettiği söylenemez.

    bir de emperyalizm söylemi var... türkiye referanduma müdahale ederse bu emperyalistçe bir hareket olur deniyor belirli gruplarca. son günlerdeki en komik söz de bu işte. sen büyük orta doğu projesini hayata adım adım geçiren emperyalist devletlerin harita planlarına hizmet edip onlar tarafından fonlanan terör örgütlerini ve sivil toplum kuruluşlarını arkana alıp güya bağımsızlık hareketine kalkışacaksın, milli bütünlüğünü bozmak istemeyen devlet buna göz yummayınca da ona emperyalist diyeceksin. gerçekten ağlanacak halimize gülüyorum artık.
    ae