• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (8.00)
oyunun kuralı - leonardo sciascia
oyunun kuralı, polisiye gerilimi altında, toplumla uzlaşamayan, toplumun kendisine uygun gördüğü köşede durumunu kavrayıp sessiz sedasız oturmaya yanaşmayan, kendisini doğrudan ilgilendirmeyen işlere karıştığından ötürü harcanan bir taşra aydınının öyküsüdür. oyunun kuralı, bir polisiyenin akıcılık, gerilim, cinayet gibi öğelerine sahip olsa da polisiye roman değil. çağdaş italyan edebiyatının, ele aldığı can alıcı konulara büyük bir yüreklilikle yaklaşması, her türlü dogmayı yıkma savaşımı vermesiyle ünlenen ve pek çok kez nobel edebiyat ödülü'ne aday gösterilen yazarı leonardo sciascia, bu romanı için şunları söylüyor: 'bugünün yenilgilerini sicilya'nın geçmişinde, geçmişin yenilgilerinde arıyorum. sicilya'nın tarihi, baştan sona, bir yenilgiler tarihidir: aklın yenilgileri, aklın yolunu izleyen insanın yenilgileri. bu roman da bu tür yenilgilerin öyküsü.' sciascia'nın hemen hemen bütün yapıtlarını ve kahramanlarının ahlak ilkelerini derinden etkileyen sicilya'nın ve mafya'nın karanlık yanları, bu romanda da yerini almış. sicilya'nın ve sicilyalıların, polisiye roman tekniğiyle birbirine bağlanmış acımasız söyleşilerle 'görüntülendiği' bu roman, bir bakıma sciascia'nın en ilginç yapıtı sayılır; en çarpıcı yapıtı olduğuna ise kuşku yok.(kitap bilgileri idefix'den alınmıştır.)


  1. “bugünün yenilgilerini sicilya’nın geçmişinde, geçmişin yenilgilerinde arıyorum. sicilya’nın tarihi baştan sona bir yenilgiler tarihidir: aklın yenilgileri, aklın yolunu izleyen insanların yenilgileri. benim öyküm de bu tür yenilgilerin öyküsü işte. ya da daha yumuşak bir değişle, düş kırıklıklarının öyküsü.”kitabın arka kapak yazısında ve sunu kısmında da(kaynağı belirtilmemiş) bulunan leonardo sciascia’nın kitapla ilgili söylediği bir alıntı. bu alıntıyı okurken, iki cümleni n altını çizmeden edemiyor insan; “aklın yolunu izleyen insanların yenilgileri” ve “düş kırıklarının öyküsü”
    beni bu kitabı alıp okumaya iten sebeplerden biri bu alıntı bir diğeri de yine arka kapakta ki ”bir polis romanının, akıcılık, gerilim gibi tüm öğelerine sahip bir roman. oysa bir polis romanı değil.” yazısıydı. sunu kısmında da “polisiye olmayan bir polisiye” diyor. leonardo sciascia’ da şöyle diyor: “diyebilirim ki, anlatı tekniğinden okur karşısında pek dürüst sayılmayacak bir biçimde, kandırmaca olarak yararlanıyorum, okurun kitabı yarıda bırakmasını engellemek için yani; anlatı tekniği derken polisiye roman tekniği demek istiyorum.”
    kitap ilk sayfasında bu anlatı tekniğine yaraşır bir başlangıç yapıyor. postacının, kasabanın eczacısının tezgahına bıraktığı imzasız bir mektupla. gazeteden kesilmiş sözcüklerle yazılmış, eczacıyı ölümle tehdit eden bir mektup.
    --yazının buraya kadar olan kısmını yazmamın ve kitabı okumamın üzerinden yaklaşık bir yıl geçti. babamın geçirdiği rahatsızlık, hastanelerde geçen günler, tedavi süreci, işle ilgili iniş çıkışlar, yoğunluklar, yorgunluklar derken, yazdığım kısım bir word dosyasının içinde bilgisayarın masa üstünde durdu. sonra bir gün bilgisayar bozuldu. böylece zaman akıp gitti. geçenlerde bozulan eski bilgisayarın belleğini çıkarıp neler varmış diye bakayım dedim ve karşıma çıktı. kaldığım yerden hatırladığım kadarıyla devam ediyorum.- -
    insanın çevresinde gelişen bir olay, kontrolü dışında bütün hayatını etkileyebiliyor. kitap da eczacıya gelen tehdit mektubu öğretmen laurana’ nın hayatını etkiliyor. anlatı olarak polisiye tekniği kullanılsa da, klasik bir polisiye de olan klişeler yok. gazete sayfalarından kesilmiş kelimelerle yazılmış mektup eczacının tezgâhında gören öğretmenin; biraz fikir yürütme, biraz merak, birazda tesadüflerle olayın hiç de göründüğü gibi olmadığını keşfediyor ve keşfettikleri kendisi için iyi olmuyor.
    kitapta geçen olayları farklı bir coğrafya ya taşısan hiç anormal durmaz, bu bakımdan kitapta geçen siyaset, din, mafya ilişkileri ve bunu dile getirenin akıbeti bize de yabancı değil zira kitabın isim seçimi de bizim coğrafyamıza uygun. kitabın orijinal isminin çevirisinin ‘herkese hak ettiği’ olmasına rağmen, bugüne kadar yapılan 3 baskısında da orijinal isim kullanılmamış. ilk baskısı olan e yayınlarından “her koyun kendi bacağından” , ada yayınları ve can yayınlarından da “ oyunun kuralı” ismiyle basılmış. benim okuduğum ada yayınlarından çıkan baskı, üzerinde 1250000tl etiketi var.ne zaman aldığımı hatırlayamadım
    ek bir bilgi olarak 1967 yılında sinemaya uyarlanmış, filmin ingilizce ismi “ we still kill the old way” olarak geçiyor!?
    ve son olarak kitaptan bir alıntı:
    “hayatımın belli bir noktasına vardığımda, şöyle bir hesap yaptım: akıllı, dürüst bir insanla ahbaplık etmek için evden çıkacak olduğumda, ona karşılık ortalama on iki hırsız, yedi salakla yüzleşme tehlikesiyle karşılaşıyorum: hepsi de orada durup, yok bilmem insanlık, yok bilmem hükümet, belediye meclisi, morivia konusunda neler düşündüklerini bana bildirmeye hazırlar…ne yani, evden çıkmaya değer mi?”