1. tapılası müzisyen, hor görülesi insan.

    kendisini az çok tanıtmaya yardımcı olacak bir hikâye var cebimde.

    bir vakitte giuseppe verdi'nin şerefine bir festival organize edilmiş ve festivale dönemin bütün büyük bestecileri davet edilmiş. davet edilenler arasında toscanini ve mascagni de var tabii. o dönem toscanini epey sevilen, saygı gören bir müzisyen. kendisi çellist olmakla beraber, şöhreti şeflikle yakalamış. konsere 15 dakika kala barlardan toplayıp zorla salona götürülen falan bir dayı. mascagni de bir o kadar huysuz, aksi, büyük burunlu, aşırı politize. felaket milliyetçi kendisi, ırkçılık kalibresinde değerlendirilebilecek kadar neredeyse...

    toscanini'nin davet edildiğini öğrenince organizasyon ile iletişime geçiyor ve "eğer gelmemi istiyorsanız toscanini'den bir liret fazla ücret ödeyeceksiniz bana. herkes görecek kimin en büyük olduğunu" kabilinden bir çıkış yapıyor. "pekiyi, nasıl isterseniz" diyorlar ve festival tüm görkemiyle gerçekleştiriyor.

    mascagni'ye geliyorlar ve bir zarf veriyorlar. belli ki ücretini takdim ediyorlar amcamın. açıyor zarfı, içinde para falan yok. sallıyor, şöyle bir yokluyor, yalnızca bir liret... "ne demek bu?! benimle alay mı ediyorsunuz?!" diye celalleniyor ama celallenmesiyle beraber hayatının ayarını yiyor.

    "efendim, talep ettiğiniz üzere arturo toscanini'den bir liret fazla ücretiniz. kendisi 'verdi gibi büyük bir müzisyenin şerefine gerçekleştirilen bir organizasyondan asla para talep etmem.' dedi ve bedelsiz olarak katılım gösterdi."

    ha, bütün bunlara rağmen mascagni'nin müziğini verdi'ye bile tercih ederim, sabahlara kadar ağzımın suyunu akıtarak dinlerim.

    ilginç olan; ruhu böylesine çirkin bir insan nasıl hayran olunası şeyler yaratabiliyor?